Sol Parti PKK/HDP'nin gölgesinden kurtulmalıdır
SOL PARTİ'NİN SON HDP ÇIKIŞININ ANLATTIKLARI (3)
Yazımızın üçüncü ve son bölümüne gelmiş bulunuyoruz. Aslında Alper Taş'ın bu çıkışı yararlı olmuştur. Solda ki kafa karışıklığını anlamak ve PKK'nın tahribatının boyutlarını görmek açısından röportaj önemli bir boşluğu doldurdu.
PKK'yı diğer kürtçü örgüt ve partilerden ayıran en önemli özellik; Amerikan emperyalizminin doğrudan desteğine sahip olması ve kullanılmasıdır. Siz PKK/HDP'nin herhangi bir antiemperyalist eylemine rastladınız mı? PKK/HDP'nin baş düşmanı Türkiye Cumhuriyetidir ve bunun gerçekleşmesi için her türlü uşaklığa hazırdır. Eğer bunu anlamamakta ısrar ediyorsanız diyecek bir şey kalmıyor! Hem PKK/HDP'yi olumlayacak ve hem de sosyalist olduğunuzu söyleyerek Türkiye halkına gideceksiniz! peki hangi yüzle?
Biliyoruz öyle kolay değil PKK/HDP'ye karşı çıkmak. Çünkü PKK/HDP'ye karşı çıkarsanız EMEP, ESP tipi örgütlerle, PKK/HDP etkisindeki sendikalarla, odalarla, kitle örgütleriyle, bazı Alevici oluşumlar ve benzeri çevrelerle irtibatınız kopacak, kenara itilme hissine hapsolacaksınız! Bir de CHP'nin başını çektiği " Millet İttifakı" ile de kapışmanız gerekecek!
PKK İLE HİÇ BİR İLİŞKİ KURULAMAZ
Alper Taş'ın, "Bugün de Türkiye sosyalist, devrimci hareketinin kendi mirası üzerinden güçlenip HDP’yle bağımsız bir güç olarak ilişki kurmasını doğru buluyoruz. Diğer sosyalist arkadaşlar ise hep HDP’yle birlikte yola çıkmayı, onunla bu süreci şekillendirmeyi doğru buluyor. Biz buna saygı duyuyoruz. Sonuçta onlar bizim dostumuzdur. Ama böyle bir ilişki tarzının kimseye bir faydasının olmadığı yaşandı, görüldü." sözleri meselenin esasını görmezden gelmeye iyi bir örnek oluşturuyor. PKK, ÖDP'yi bölecek, Doğu ve Güneydoğu'da seçimlere katılmasını önleyecek, değişik sıkıntılar yaşatacak ama tüm bu yaşananlara rağmen "ilişkiden" bahsedilecek! gerçekten olacak gibi değil! Mahir Çayan dediğimizde ilk aklımıza gelen Kemalist Devrime sahip çıkması ve Amerikan emperyalizmine karşı ödünsüz mücadelesi gelir. Sol Parti ise ABD emperyalizminin doğrudan denetiminde olan işbirlikçiyi "aklamak" için bin dereden su getiriyor! PKK/HDP ile ilişkinin bir faydası olmadığına göre nedir bu ikircikli tavır?
Geçen seçimlerde Alper Taş CHP'den belediye başkan adayıydı ve seçimi kaybetti. PKK/HDP ile diğer solumsu oluşumlar Alper Taş'ı yalnız bıraktılar, desteklemediler. Taş bu durumu şöyle değerlendiriyor: "Kürtlerin demokratik haklarını savunmanın bedelini ödetmeye kalktılar. Seçimleri kaybetmemizde de bu önemli bir faktör oldu. (...) Bununla birlikte geçmişte biz Kürt hareketiyle (PKK/HDP. Mİ) seçim ittifakları da yaptık. Murat Karayalçın’ın SHP, Tuncer Bakırhan’ın DEHAP, Hayri Kozanoğlu’nun ÖDP başkanı olduğu dönemde ben de ÖDP Genel Başkan Yardımcısıydım ve biz seçim ittifakı yaptık. Yani biz Kürt siyasi hareketiyle mücadele ittifakı yaptık, yine yaparız. Seçim ittifakı da yaptık, yine yaparız. Kürt siyasi hareketiyle seçim veya mücadele ittifakı yapmayacağımıza dair herhangi bir kararımız yok." Kürdümüz demokratik haklar açısından haklarının önemli bir bölümünü kazandı. Artık sorun Amerikan emperyalizmine karşı Türkiye halkının genel direnişini örgütlemek ve bağımsız, başı dik Türkiye'yi kurmaktır. Alper Taş ise PKK/HDP'nin halk düşmanı bir örgütlenme olduğunu saklayarak ittifak yapmaktan söz ediyor! Bu noktada bir tavıra dikkati çekmek istiyoruz. Birincisi, PKK'nın lider kadrolarından Murat Karayılan 1991'de Sosyalist Partiye SHP listelerinden 4 milletvekilliği önermiş ve öneriyi Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek anında reddetmiştir. İkincisi, PKK'nın 1991 Birinci Körfez Savaşı'nın ardından iplerini ABD/İsrail'e tam teslim etmesinin ardından Aydınlıkçılar 1992'de "Güneydoğu Raporu"nu yayınlamış ve PKK'ya karşı mücadelenin fitilini ateşlemiştir. Eğer Alper Taş ve Sol Parti gibi yapmış olsaydık akıbetimiz ÖDP gibi olmuştu! Bağımsız ve başı dik tavır işte budur...
TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNDE PKK/HDP'YE YER YOK
Alper Taş, "Türkiye’nin geleceğini inşa konusunda sosyalistlerin daha uzun vadeli fikri zeminini güçlendirmeyi esas alıyoruz. HDP’nin ise kendine ait bir paradigması var ama mesela Tutum Belgesi içinde laiklik, kamuculuk, antiemperyalizm yok. Dolayısıyla bizim HDP’yle anlaştığımız çerçeve, barış ve demokrasi eksenlidir ve orada zaten HDP’yle beraberiz. Ama HDP Türkiye’nin geleceği açısından laikliği, kamuculuğu, antiemperyalizmi önemli bir kurucu felsefe olarak görmüyor. Biz ise görüyoruz." dedi.
HDP'nin geçmişinde ve şimdi Türkiye halkını Türk/Kürt, Laz, Çerkez ve Sünni/Alevi olarak parçalanması projesi var ve zaten paradigması budur. "laiklik, kamuculuk, anti emperyalizm" yok ama "HDP'yle anlaştığımız çerçeve, barış ve demokrasi eksenlidir" sözlerini okuduğumuzda Alper Taş'ın bir kez daha oyalayıcı, orta yolcu tavrıyla karşılaşıyoruz. Taş bununlada yetinmeyip ve ibretlik konuşmayı yapıyor: "Kürt hareketine “emperyalizmin maşası” yaftası yapıştırmış olanlara zaten diyecek bir şeyimiz yok. Onlar Kürt hareketinin içsel dinamiklerini, meselenin tarihsel arka planını, birikimini, meşruiyetini, taşıdığı haklı talepleri görmüyor. Ama bir kesim de Kürt hareketi ne diyorsa onun peşinden gidiyor. Kürt hareketiyle hiçbir zaman doğru dürüst, eşit bir ilişki kurmayan çizgi de, Kürt hareketine bir nevi eklemlenen çizgi de doğru değil. Kürt hareketi kendisiyle böyle bir ilişki kuran soldan ne murad eder ki?
Alper Taşların çıkmazı işte şu yukarıdaki görüşlerde yatıyor. "Kürt hareketi" apoleti takılan PKK'nın ABD/İsrail'in kara gücü ve her yönüyle emperyalizmle kader birliği içinde olduğunu daha ne zamana kadar anlatacağız? PKK hangi gerekçelerle meşru görülebiliyor? Türkiye'nin en gayrimeşru örgütü Amerikancı FETÖ'nün yanı sıra PKK/HDP'dir. İkisininde ipleri Amerikan emperyalizminin elindedir. "Kürt hareketinin yukarıdan, domine edici bir ilişki kurmak istemesinden her zaman rahatsızlık duyduk." diyen Alper Taş'ın bir sözü diğerini tutmuyor!
ABD emperyalizmi tarafından ülkemize dayatılan yaratıcı yıkıcılığı özendiren açıklamalarıyla Alper Taş, "Kürtlerin, kadınların, Alevilerin, LGBTİ’lerin kimlik mücadelesine sırtını dönüp kaba bir sınıf söylemine hapsolmak bizim açımızdan söz konusu değil." sözleriyle hangi safta karar kıldıklarının ipuçlarını şimdiden veriyor.
ÖDP ÖNCESİ ÖDP SONRASI
Kuruçeşme tartışmaları, BSP ve ÖDP'nin kuruluş yıllarında alt yapısı oluşturulan PKK ve legal kollarına karşı alınacak tavır bugünde etkisini sürdürmektedir. "ÖDP'deki ilk ayrılık Kürt hareketiyle (PKK. Mİ) nasıl ilişki kurmalı tartışmasına dayanıyor" diyen Alper Taş'ın bundan gerekli dersi çıkarmadığı görülüyor.
Devrimci Yol çevresinin Nisan 1977 yılında yayınladıkları 58 sayfalık "BİLDİRGE"den bu yana pek çok yayınlarını izleme olanağımız oldu. Yurt dışındaki bölünmeleri ise yakinen izledik. Mahir Çayan'ın "Teorik Yazılar", Oğuzhan Müftüoğlu'nun "1960'lardan 1980'e Türkiye Gerçeği" derlemesi, "İddianame - THKP-C Davası", Orhan Savaşçı'nın "Cepheden Anılar" şöyleşisini, "ÖDP Kendini Anlatıyor" röportajlarını ve benzerleriyle yurt dışındaki eylemleri ve ileri gelenlerini tanıma olanağımız oldu. Kısa bir değerlendirmede bulunacak olursak; Devrimci Yol'da ikinci büyük kırılmanın yaşandığı 1984 yılını bir tarafa bırakırsak ÖDP öncesi ve ÖDP sonrası iki dönemin birbirinden epey farklı olduğunu görürüz. Biri tüm olumsuz yönlerine, yanlışlarına rağmen antiemperyalist devrimci tavır! diğeri ise ne olduğu ve ne yapmak istediği belli olmayan karmançorman, yönünü şaşırmış ÖDP ve İşte Sol Parti'nin iki arada bir derede kalakalmasının bir başka nedeni bu istikametindeki belirsizliktir!
ÖDP'nin kuruluşundan sonra parti içindeki tartışmalara bakıldığında her kafadan başka bir sesin çıktığına tanıklık ediyoruz. Partileşemeyen Devrimci Yol hareketinin zihniyeti ÖDP'de yeniden vücut buldu. Peki bu durum sadece Devrimci Yol çevresiyle mi sınırlı? Tabiki hayır. KSD (TKKKÖ) içinde aynısı geçerli. İki ciltlik "Kurtuluş Kendini Anlatıyor" kitaplarında dönemin KSD önderlerinin görüşlerine baktığımızda partileşemeyen örgüt anlayışının aynen sürdüğünü görürüz. Kısacası THKP-C'nin Münir Ramazan Aktolga'nın el yazısıyla hazırladığı 7 maddelik Tüzüğünden bu yana geçen zaman içinde bilimsel sosyalizmi eylem kılavuzu olarak kabul eden bir partileşmenin gerçekleşmediğini görürüz. Kısacası parti olamayan parti!
Sonuç olarak Sayın Alper Taş'ın son açıklamasındaki gerçeklikleri görmezden gelemezdik. Sol, sosyalist çevrenin önündeki en önemli sorun; Amerikan emperyalizminin kara gücü PKK/HDP'ye karşı net tavrın alınmasıdır. Diğer meseleleri tartışabiliriz ama PKK/HDP meselesi tartışılamaz! Çünkü kanıtlarıyla beraber orta yerde duruyor.