İsmail Bayraktar
İsmail Bayraktar Köşe Yazısı

Boris Yeltsin Rusya’sını özleyenler

Gorbaçov'la iktidara gelen ve Sovyetler Birliği'ni dağıtan kapitalist yolcular, Boris Yeltsin dönemiyle Rusya'yı tam anlamıyla yerle bir etmişlerdi. Rusya'nın dağılması kendi içinde de korkunç bir ekonomik krize ve kaosa neden olmuştu. Bu dönemi hatırlayanlar Yeltsin'in Rusya'nın bütün ekonomik kaynaklarını nasıl çarçur ettiğini hatırlarlar. Öyle ki Rusya'nın kamudan kalan bütün serveti özelleştirmeler yoluyla oligarklara teslim edilmiş ve Rusya Batının oyuncağı haline gelmişti. O yıllarda Rusya kendi içinde de Çeçenistan, Dağıstan gibi bölgelerde büyük iç çatışmalar yaşamış bağımsızlığını ilan eden birçok devletten sonra kendi içinde yeniden parçalanmanın eşiğine gelmişti. Bu dönemde Türkiye'yi yöneten Amerikancıların Çeçen ayrılıkçılarına Yalova'da kamplar kurup onları eğittiğini ve Rusya'nın üstüne saldığını Türkiye kamuoyu Aydınlık'tan öğrenmişti.

Bu süreci durduran Putin'in iktidar olmasıydı. Başlangıçta Boris Yeltsin'in yardımcısı olarak iktidara gelen Putin, kısa sürede bütün yetkileri eline almış ve Boris Yeltsin iktidarına son vermişti. Putin ile beraber Rusya hem ekonomide hem siyasette hem de dış politikada kısa sürede toparlanmış kendi içindeki Amerikancı kalkışmaları bastırmış ve ABD'nin karşısına etkili bir şekilde dikilmişti. Putin ile birlikte ABD'nin Kafkasya'yı karıştırmak ve Türk Cumhuriyetleri’ni Rusya'ya karşı kullanma planları da suya düşmüştü.

Ukrayna krizinin ortaya çıkışı Avrupa ve ABD'nin Rusya'ya karşı yeni bir saldırı hamlesiydi. Ukrayna'da iktidarda bulunan Rusya yanlısı iktidar ABD güdümündeki çeteler tarafından yıkılmış ve Ukrayna'da bir iç savaş başlatılmıştı. Krizin ortaya çıkmasında Rusya'nın ve Putin'in bir katkısı yoktu. Batı bu krizi tetiklerken Putin'in Yeltsin gibi sessiz kalacağını mı umuyordu, belki de öyledir fakat ortaya çıkan durum Putin'in bir Yetsin olmadığını Amerika ve Batıya öğretmiş oldu. Tabii olan da Ukrayna'ya oldu. Ukrayna hem Kırım'ı kaybetti hem de kendi içinde bazı bölgelerin bağımsız bölgeler olarak kendisinden kopmasına neden oldu.

Artık buradan geriye dönüş olabilir mi, dünyada şekillenen yeni güç dengeleri içinde bunun olacağını hiç sanmıyorum. Rusya'nın çevresindeki eski Sovyet Cumhuriyetleri’nde etkili olmasından daha doğal bir şey yoktur. Buralarda ABD'nin etkili olması hem Rusya için hem de Türkiye için çok büyük tehditler oluşturur; bu nedenle ABD'nin piyonu olmuş bir Ukrayna'nın orada yaşaması demek bütün Asya için tehdittir. Krizin çözümü Ukrayna'da Amerikancı iktidarın yıkılmasına bağlıdır ve göreceksiniz o da olacaktır. Artık dünya ABD'nin at oynattığı bir dünya değil, bugün roller çok farklı: ABD çöküşe giden bir gücü temsil ederken Rusya ise özellikle Çin'le ittifak kurarak yeniden yükselişe geçmiştir. Başlangıçta ABD'nin Rusya'yı parçalayarak Çin'e karşı kendi peşine takma taktiği tutmamıştır. Putin'in Rusya'sı Çin ile stratejik ittifak kurarak Amerika'nın karşısına dikilmiştir. Bugün Rusya bu ittifakın sağladığı güçle ABD'ye direnmektedir. Çin ile kavga etmenin Rusya'ya bir faydası olmadığını bunun ABD'nin kendi hesaplarıyla ilgili olduğunu Ruslar görüyor.

Ukrayna'da iktidara getirilen Amerikancı neo-Nazi artıklarının neyin peşinde olduklarını görmemiz lazım. Bir devleti devlet yapan onun sahip olduğu nüfus ya da toprak parçası değildir. Bir devlet geleneğiniz yoksa dahası başkalarının elinde oyuncaksanız ne topraklarınız büyüklüğü ne de nüfusunuzun çokluğu işe yaramaz. Bugün Ukrayna'nın başına gelenler de bunu gösteriyor. ABD'nin kuklası gibi davranarak Rusya ile çatışmak Ukrayna'nın sonu olmuştur. Ukrayna eğer bu yoldan vazgeçmezse daha da küçüleceği kesindir. Çözüm Ukrayna’nın Batının piyonluğundan vazgeçerek Rusya dostluğuna sarılmasıdır. Türkiye'nin de buna uygun politikalar üretmesi gerekir.

Türkiye açısından bu krizin oluşturduğu tehlikeler var. Türkiye, Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuğa soyunmaya çalışıyor fakat Türkiye'nin Ukrayna politikası ne yazık ki bu krizi çözme olasılığını zayıflatıyor. Çünkü Ukrayna'nın NATO'ya dâhil olmasını savunmak ve Rusya'yı Kırım'da işgalci görmek Türkiye'yi Rusya ile karşı karşıya getirir. Böyle bir durumda Türkiye'nin arabulucu olması pek mümkün görünmüyor. Bu arabuluculuk hevesi Batının politikalarını Türkiye adına Rusya'ya dayatmaksa işe yaramaz. Tabii Türkiye bu yanlış anlayışını terk eder ve Ukrayna'ya Rusya ile dost olmayı öğütleyebilirse bir sonuç alabilir. Ancak görünen o ki Tayyip Erdoğan'ın henüz böyle bir politikayı anlamadığıdır.

Tayyip Erdoğan'ın Rusya'yı Kırım'a ‘çökmek’le suçlaması aslında Türkiye'nin önümüzdeki süreçte Rusya dostluğunu da kaybetmesine neden olabilir. Rusya'nın Türkiye açısından ne kadar değerli olduğunu mevcut iktidar hala anlamamıştır. Hem Türkiye'nin yükselen Asya'da yer alacağını söylemek hem de ABD'nin bölgedeki planlarını görememek bu iktidarın en büyük körlüğüdür. Bu körlüğün uzun süre devam edebileceğini düşünmüyorum, çünkü Türkiye Asya fırsatını kaçırırsa Atlantik'in planları Türkiye'de iktidar olur. Türkiye'nin böyle bir olaya tahammülü yoktur. Böyle bir süreç Türkiye'yi parçalanmaya götürür, kaos muhalefetinin kısa süreli bir iktidarı bile Türkiye'nin perişan olması demektir. Özellikle ekonomik krizle boğuştuğumuz bir dönemde Rusya konusunda yapacağımız hatalar bize çok pahalıya patlar.

Onun için Türkiye'nin dış politikasında acilen doğru bir stratejiye ihtiyacı vardır, bu strateji Asya'yla-Rusya Çin İran başta olmak üzere- stratejik ortaklıklar kurmaktır. Batıdan ve ABD'den medet uman FETÖ ve PKK artıkları ancak böyle bir iklimde yenilir. ABD ile yeniden temiz sayfa açacağını sananlar PKK ve FETÖ artıklarını iktidara getirirler.

Hiç merak etmiyor musunuz, ABD'nin Yunanistan'a yığdığı silahlar ne zaman ve kime karşı kullanılacak? Türkiye'de yapılacak seçimlere müdahale için olabilir mi? Ben kaos muhalefetinin onları çağıracağından eminim. Ukrayna'daki piyonlar kimi çağırıyor: ABD ve NATO'yu. Bizimkiler Çin'i çağıracak değiller ya! Bu işin şakası yok. Herkes aklını başına devşirsin.

abd türkiye rusya fetö Ukrayna iran pkk Putin çin nato