Ali Rıza Taşdelen
Ali Rıza Taşdelen Paris

De Gaulle ve doğru strateji

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, “Strateji kurmak için, önce bir programınızın olması gerekir ve strateji de bu programa göre kurulur.” der. Gerek iç cephede gerekse dış cephede saflar bu programın hedefine göre belirlenir. Aydınlık’ın 2 Haziran 2020 tarihli Rota köşesinden Perinçek, “Programınızı saptadıktan sonra önünüzdeki soru şudur: Bu programın önünü kesen esas güç hangisidir, ikincil güçler hangileridir? Bu sorunun yanıtını hem içte hem dışta belirlemek durumundasınız.” diye devam eder. Bir Türkiye’nin içinde yer aldığı Avrasya cephesi stratejisi bir de karşı cephede bulunan Atlantik cephesinin stratejisi vardır. Dostlar ve karşı güçler de buna göre belirlenir.

 

5 Ocak tarihli Aydınlık gazetesinin “Kazakistan Cephesi” manşeti doğru stratejinin somut bir örneğine dikkat çeker, dünyadaki ve Türkiye’deki saflaşmanın şemasını bize verir. Türkiye ile Kazakistan aynı cephededir; dostları da düşmanları da aynıdır.

 

Perinçek ısrarla stratejinin bütünsel olması gerektiğini savunur. “Şurada ABD ile birlikte Rusya, Çin ve İran’a karşı mevzileniriz, başka yerde ise Rusya, Çin ve İran ile birlikte ABD’ye karşı koyarız” gibi iddiaları sert bir şekilde eleştirir ve reddeder.

 

Aydınlık, yukarıda ifade ettiğim manşetinde gösterdiği iç ve dış cephedeki saflaşmanın “yalnızca bugünü değil yarını da anlattığını” belirtir. Benzer stratejilerin tarihte de örnekleri çoktur. Yazımızda Fransa’nın ulusal lideri Charles de Gaulle’ün Nazi işgaline karşı hem içte hem de dışta nasıl doğru bir strateji izlediğini işleyeceğiz.

 

KARŞI GÜÇ, ABD VE SOSYAL DEMOKRATLAR

Alman işgalinden kurtulduktan sonra Fransa’da 1946’da 4. Cumhuriyet ilan edilir. 1958’e kadar sürecek olan bu cumhuriyetin ilk başbakanı işgal sırasında direniş güçlerinin lideri General Charles de Gaulle olur. Fakat partiler arasındaki anlaşmazlıklar ve hükümet krizleri Ocak 1946’da de Gaulle’ün başkanlığı bırakmasına yol açar.

 

İktidara Sosyalist Parti gelir. Vincent Auriol Cumhurbaşkanlığına ve Paul Ramadier de başbakanlığa getirilmiştir. Bu ABD işbirlikçisi sosyal demokrat ikili, 4 Nisan 1949 tarihinde NATO’nun kurulmasına önayak olurlar ve Fransa NATO’nun Avrupa’daki üssü olur. Örgütün askeri ve politik kurumları birer birer Fransa’ya yerleşir. Hitler Almanya’sının işgalinden yeni kurtulan Fransa, adeta Amerikan işgali altındadır. Fransa’nın bağımsızlığının düşmanı dışarıda ABD, içeride Sosyal Demokratlardır.

 

Soğuk Savaş’ın ilk yıllarını içeren bu dönemde yaşanan tüm olaylarda Sosyalist Parti’nin izi vardır: Cezayir Ulusal Kurtuluş Savaşı, Süveyş Kanalı krizi ve Fransa’da ABD’nin Gladyo örgütlenmesiyle birlikte NATO’ya girilmesi. Bütün bu olaylarda Fransız sosyal demokratları baş aktör durumundaydı. Sosyal demokratlar IV. Cumhuriyet döneminde Fransa’nın kaderini ABD’ye teslim etmişlerdi. Cezayir’de yaşanan vahşetin sorumlusuydular.

 

ABD KARŞITI DE GAULLE

1 Haziran 1958 tarihinde tekrar ülkenin başına geçen direnişin lideri Charles de Gaulle, 28 Eylül’de yeni Anayasa’yı referanduma sundu. Yüzde 79 ile kabul edilen Anayasa ile V. Cumhuriyet başlamış oldu. De Gaulle bu karşı güçlere karşı bir strateji belirledi “Fransa’yı ABD işgalinden kurtaracaktı”.

 

De Gaulle, 9 Ocak 1963 tarihinde Alain Peyrefitte’e: “Cezayir olayı halledildikten sonra, büyük sorun şimdi, Amerikan emperyalizmidir.” diyerek, ABD’ye karşı net bir tutum belirledi.

 

De Gaulle ile başlayan V. Cumhuriyet’in önündeki en yakıcı sorun Cezayir’di. Sömürgeciliğe karşı yükselen mücadele dalgasını ve Soğuk Savaş döneminde yeniden şekillenen dünyayı doğru okuyan de Gaulle, Cezayir sorununu barışçı bir yolla çözdü. Artık sıra ABD’nin Fransa’daki etkisini kırmaya gelmişti.

 

De Gaulle’e göre nükleer silah, bağımsızlığın garantisiydi. İlk atom bombası 1960 yılında Sahra’da patlatıldı. 1963’ten itibaren bu bombaların üretimine geçildi ve atom bombası taşıyabilen Mirage-4 uçaklarının üretimine başlandı. 1965’te yörüngeye ilk uydusunu fırlattı. ABD ve Sovyetler’den sonra bunu yapmayı başaran üçüncü devlet oldu.

 

De Gaulle, 7 Mart 1966 tarihinde NATO’nun askeri kanadından ayrıldığını açıkladı ve NATO Başkomutanlık Karargâhı dahil tüm NATO üs ve tesislerini Fransız topraklarından söküp attı.

 

DE GAULLE’ÜN DOSTLARI ASYA VE LATİN AMERİKA’DA

General de Gaulle’ün politikasının temelini ulusal bağımsızlık düşüncesi oluşturur. Fransa, savunma ve güvenlikte, ekonomide bağımsız politikalar izlemelidir. NATO’nun, ABD’nin Avrupa’yı denetim altına alma aracı olduğunu savunmaktadır.

 

De Gaulle’ün bu politikalarını Fransız Komünistleri destekliyor, Sosyal Demokrat Mitterrand ve arkadaşları karşı çıkıyorlardı. General de Gaulle, ABD hâkimiyetine karşı özgür ve bağımsız bir ülke olarak bir arayış içine girdi. 1964 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanıdı. Aynı yıl Latin Amerika’ya gitti. 1966 yılında Asya gezisine çıktı ve Kamboçya’nın başkenti Phnom Penh’de yaptığı açıklamada ABD’nin Vietnam politikasını eleştirdi. “ABD’nin Asya’daki etkinliğini kırmalıyız.” diyordu. Ardından Moskova’nın yolunu tuttu. Mitterrand, de Gaulle’ün ABD ve NATO politikalarını “milliyetçi” diye eleştirmekteydi. Halbuki de Gaulle, dar bir milliyetçi bakış açısıyla Fransa’yı dünyadan soyutlama politikası değil, aksine bağımsız bir ülke olarak, ABD hâkimiyetine karşı ülkelerle ilişkiler geliştirme çizgisi izlemiştir.

 

Karşı güçlere tavrı netti. Dostlarına karşı da.

abd türkiye rusya amerika vatan partisi avrupa mücadele ocak ali rıza taşdelen