Köpük
Mis gibi pişirilmiş bir Türk Kahvesi’nin en güzel, en lezzetli yeridir köpüğü… Fakat bugünlerde köpükten bahsedilmeye başlanınca ağzımızın tadı kaçıyor. Çünkü yaşadıklarımızı bir köpük tanımlamasıyla değerlendirmeye başladık.
Açıklamayı sizlere hatırlatalım. Cumhurbaşkanı Erdoğan enflasyon konusundaki yaşananları değerlendirirken dolardaki köpüğü aldıklarını, enflasyondaki köpüğü de alacaklarını söyledi.
İyi geliştirilmiş, algı yönetmeye yönelik bir söylem olmanın ötesinde işin gerçeğine bakmayı gerektiriyor. Enflasyona gelmeden önce dövizdeki köpük tanımlamasına bakalım.
13,50 – 14.00 arasında gidip gelen bir dolar kurundan söz ediyoruz. Köpük bunun neresinde? Eğer bir ülkede kur 18’leri gördükten sonra bu geldiği seviye normal olarak anlatılıyorsa, asıl orada bir anormallik var demektir.
Bir önceki yıla 7,43 seviyesinden başlamış, yılı da 13,11’den tamamlamış bir dolar / TL kurunda köpük olabilir mi? Elbette meseleyi 18’ler mertebesinden değerlendirirseniz bu söylenebilir.
Ama o zaman tekrar 20 Aralık gecesinde ne olduğunun araştırılması sorusu gündeme gelir? Hatta o gece de yetmez. Sistematik olarak faiz düşürme söylemleriyle doları, Türk Lirası karşısında 18’lere yükselten yaklaşımı mercek altına almak gerekir.
Burada köpük söylemi bir tespitten çok itiraf niteliği taşıyor. Demek ki, Merkez Bankası’nın son faiz indirimiyle birlikte yılsonu rehavetine giren dolar / TL kuru, bilinçli olarak yukarılara taşındı ve oradan milyarlarca dolar harcanarak 11’lere geriletildi.
Sonrasında da tekrar 18’lere çıkış yaptığı 13 – 14 bandına geri oturdu. Şimdi dönüp sormak gerekiyor. Burada başlanan noktaya geri dönüldüğüne göre, bilinçli bir köpük mü yaratıldı? Bundan küçük tasarruf sahiplerinin kayıp içinde olduğu bizzat Bakan Nebati tarafından açıklanmışken, bu hareket niye yapıldı?
Çünkü o günlerde dolarda hızlı yükseliş için ne bizde, ne de dünyada bir gelişme yoktu. Son gelişme faiz kararıydı ve ardından yılın kapanması için dünyanın Noel tatilinde olduğu bir dönem söz konusuydu. Demek ki bilinçli bir şekilde milyarlarca dolara mal olan bir algı operasyonuyla karşı karşıya kaldık.
Peki sorun aşıldı mı? Hayır… Gerek üretim yapısı, gerek ekonominin finans açıkları, gerekse de borcun döndürülmesi başta olmak üzere, üretimsizleşen ülkenin dolar / TL kurundaki dengesizliğinin giderilmesi böyle finans oyunlarıyla mümkün değil.
Şu olacak denemez ama yapı aynen kaldığına göre, dolar / TL kurundaki trend, dünyadaki gelişmeleri de dikkate aldığınızda yukarı yönlü. Tekrar soralım: O zaman 7,2 milyar dolara mal olan bu oyun neden oynandı?
Şimdi aynı durum enflasyon için de konuşulmaya başlandı. Oysa durum burada farklı… Dolar alanında elinizdeki parayla bu oyunu oynamanız, mantıklı bulunmasa da açıklanabilir.
Fakat maliyetlerin bu kadar arttığı, harcamaların gıda başta olmak üzere kredi kartı harcamalarında patlama yaptığı bir dönemde, üreticinin henüz yansıtılamamış yüzde 44 enflasyon farkı bulunurken, köpükten bahsedemezsiniz.
Enflasyonda bir köpük varsa, tersine yönlü var ve o da TÜİK’in veri oyunuyla enflasyonu düşük gösterme çabasından kaynaklanıyor. Yani köpük mantığıyla baktığınızda giderilen değil, taşma ihtimali olan bir yapıdan söz ediyoruz.
Bugün her şey düzelse yüzde 44 daha yansıtılmamış enflasyon var. Demek ki ortada köpük falan yok. Bildiğiniz ekonomik beceriksizlik söz konusu. Üstelik bunu da durumu reddedip yok sayma eğilimi devam ederken.
Yine üstelik tüm dünyada enflasyonist baskı artıp, varlık alımlarının noktalanması, ardından faiz yükseliş eğiliminin baş göstermesi gerçeği dururken. Ve yine üstelik ters yönlü faiz düşürüp, kredi faizleri bunu dinlemeden yükselirken…
Biri itibardan mı bahsetti? Hadi itibarı koyalım bir kenara ve başladığımız yere, köpüğe dönelim. Bu kahvenin hem köpüğü taşıp fincan tabağını kirletmiş, hem de kötü olmuş. Yeni bir kahve lütfen.