Liberalizm ve liberallerden arınma döneminde ekonomi ve dış politika
Pandemi sürecinde dünyanın girdiği yeni süreç ve Türkiye'nin içinde bulunduğu kriz bazı sorunları öne çıkarıyor. Öncelikle krizlere vereceğiniz cevap ya önümüzü açacak ya da sizi daha fazla krize sokacaktır. Bu nedenle Türkiye özellikle ekonomi ve dış politikada hızlı ve doğru adımlar atmak zorundadır; çünkü krizden çıkış bu iki alanda atacağı doğru adımlara bağlıdır. Fakat öyle gözüküyor ki AK parti iktidarı bu iki alanda da an itibariyle patinaj yapmaya devam ediyor.
Yeni maliye bakanının iş adamları ile yaptığı toplantıda serbest piyasadan asla taviz verilmeyeceği yönündeki açıklamasını duyunca doğrusu yeni bakanın da orada fazla kalamayacağını düşündüm. Gerçi bu sözün çok da uygulanacağını sanmıyorum, zira Sayın Cumhurbaşkanının söyledikleri çok daha farklı bir rota işaret ediyor. Doğrusu da budur; çünkü artık Türkiye'nin serbest piyasaya tahammülü kalmamıştır. Kamucu anlayışın ve devlet müdahalesinin ekonominin her alanına girmesi gereken böyle bir krizin içinde maliye bakanının serbest piyasa vurgusu yapması Tüsiad’ı yatıştırmak amaçlı bir cevap mı bilemiyorum, böyle bile olsa sayın bakanın ekonomi politikasının yeni rotasını tam anlamadığı gözüküyor. Halbuki bunu yılların liberali Nagehan Alçı bile anlamış, yeni dönemin Özalizmin sonu olduğunu söylüyor.
Ekonomik krizden daha az hasarla çıkabilmemiz için ekonomiyi yönetecek kadroların kafalarının net olması gerekir. Artık Türkiye'nin deneme yanılmayla zaman kaybedecek lüksü yoktur; böyle devam etmesi Türkiye için ciddi bir güvenlik sorunudur. Çünkü ekonominin güvenliği bütün güvenliğimizi tehdit eder. Bunun anlamı Vatan Partisi’nin iktidar günlerinin geldiğidir.
Gelelim diğer deneme yanılma alanı olan dış politikaya: Bugün dış politika da ekonomik krize giren Türkiye'nin hızlı adım atması gereken diğer en önemli alandır. Türkiye eğer bu alanda hızlı adımlar atabilirse ekonomik krizini de aşar; hatta bu krizden bir üretim devrimi ile çıkabilir. Bu hamle Türkiye'nin önümüzdeki süreçte Asya'nın yükselen yıldızı olmasını sağlar.
Ama sayın Dışişleri Bakanı'nın açıklamalarına bakınca Türkiye'nin burada da hala patinaj yapmaya devam ettiğini görüyoruz: Neymiş efendim Türkiye Ukrayna'nın Gürcistan'ın NATO'ya girmesini destekliyormuş, NATO'nun en güvenilir ortağı imiş...
NATO'nun Doğu Avrupa'ya doğru genişlemesi ve Rusya'yı çevrelemesi aynı zamanda Türkiye'yi çevrelemesidir, eğer bunu hala anlamadıysa dışişleri bakanımız önümüzdeki süreçte orada kalamaz.Batılı emperyalistler Türkiye’ye savaş ilan etmişken işimiz zor demektir, ama ben anlamayanların gideceğini düşünüyorum.
Bugün Türkiye'nin içine girdiği bu krizden çıkışının iki temel çözümü vardır: Birisi ekonomide hızlıca kamucu ve devletçi müdahaleye yönelmek ve kontrollü kambiyo rejimine geçerek emperyalistlerin Türkiye'de para piyasalarında at oynatmasını engellemek ve üretenlere kamu desteği vererek bu krizden çıkmaktır. Diğeri de bu politikayı uygulayan Türkiye'nin buluşması gereken dostlarla yani Asya ülkeleri ile Rusya Çin ve İran gibi ülkelerle stratejik ortaklıklar geliştirmesine bağlıdır. Bunu göremeyenler Türkiye'de iktidarda kalamazlar. Eğer Türkiye bir Kurtuluş Savaşı veriyorsa-evet doğrudur - o halde bu savaşı kime karşı verdiğinizi bileceksiniz. Bu savaşı Batılı emperyalistlere karşı verdiğimizi dünya alem biliyor; o zaman dostlarınızı bu cephe ile boğuşanlar arasında bulabilirsiniz. Bunun için yapmanız gereken şey gerçeklere ve olgulara bakmaktır. Türkiye'de sizi yıkmak isteyenlerin kimlerle iş tuttuğunu görmeniz o kadar da zor değildir. Siz göremezseniz onlar size gösteriyorlar.
Öncelikle saptamamız gereken gerçeği doğru saptayalım: Bu kriz serbest piyasa ekonomisinin krizidir. Krizden çıkmanın reçetesi de devletçiliktir.Liberal safsatalara karnımız tok.Bu safsataları hala çözümmüş diye savunanların Batılı emperyalistler ve yerli piyonları-Tüsiad ve muhalefet dahil- olduğunu görmüyor musunuz? Ak Parti’nin ideolojik geçmişi liberal olduğu için bu sürecin ilerleyişi biraz sancılı oluyor. O nedenle bu sürecin Vatan Partisi olmadan atlatılamayacağını söylüyoruz.
Bizim için temel mesele Türkiye'nin önümüzdeki süreçte bu krizden nasıl çıkacağıdır. Bu nedenle uyarılarımızı dostça yapıyoruz. Fakat düşmanlar sizin bu şaşkınlığınızı fırsata çevirmekte hızlı davranacaklardır. Türkiye'nin zaman kaybına tahammülü yoktur, eğer gerçeği siz anlamazsanız Türkiye'yi bu gerçeği görenler yönetir. Bu şaşkınlık Biden Tayfasının önünü açıyor; düşmana malzeme sağlıyor, en önemlisi Türkiye halkının kafasını karıştırıyor. Sizin bu Kurtuluş Savaşı'nda ne kadar samimi olup olmadığınızın sorgulanmasına neden oluyor.Serbest piyasa ile kamuculuk aynı sepette olmuyor.
Benzer durum dış politikada Batı ile Rusya arasında denge kurma saçmalığında karşımıza çıkıyor.Türkiye için stratejik bir müttefik olan Rusya’yı Batılı emperyalistlerle aynı kefeyekoyan bu ahmaklık,denge siyaseti diye savunuluyor.Aslında bu dengecilerin maskeliAmerikancılar olduğu da sır değildir.Denge siyaseti sizi Batı kampının oyuncağı halinegetirir, getirmekle kalmaz iktidardan da tepetakla gitmenize neden olur. Çöken, çürümüş ve dünyanın sırtında kambur haline gelmiş Atlantik emperyalizminin çöküşünü kimse engelleyemez. Burada hiçbir denge menge de kuramazsınız. Böyle bir denge yok artık, birisi çöküşe ve dağılmaya gidiyor diğerleri ise dünyanın ilerleyişinin motoru olmuş Asya ülkeleri.
Böyle bir yerde kimse denge kuramaz, kuracağını sananlar emperyalist kampın hizmetine girerler. Denge kuracağız diye Asya'ya mesafeli duranlar ya da Türkiye'nin mecburiyetlerine ayak sürüyenler gelecek seçimde giderler.
Bugün yapılacak iş kendi bağımsız stratejimizi ortaya koyup hızla yükselen Asya ülkeleri ile bütünleşmektir. Ekonomik krizi aşmanın yolu da budur, bunu anlamayan bakanlar, bürokratlar giderler; tıpkı Lütfi Elvan örneğinde görüldüğü gibi. Türkiye'nin mecburiyetleri sizi beklemez siz o mecburiyetlere göre davranmak zorundasınız. Türkiye’nin liberalizmden ve liberallerden arınma dönemi mecburen sancılı fakat hızlanarak devam edecektir.