Mesele faiz mi?
Ekonomideki tartışma faiz ekseninde sıkışıp kaldı. Ekonominin gerçeklerini yok sayarak yapılan bir hamle ve sonuçlarından başka bir anlam taşımasa da, konuyu burada tutmanın siyaseten oy toplama hesabı koktuğu da çok açık gözüküyor.
Çünkü açıklanan faiz oranlarının, piyasada uygulanan kredi faizleriyle ilgisi bulunmuyor. Bulunmadığı gibi, düşürdüğünüz faiz, çok ucuz kredi sunsanız bile, kredi kullanma haddini doldurmuş bir reel sektörde sonuç vermez.
Ayrıca paranın maliyetinin yüksekliğinden iş yapış ortamının istenen seviyenin çok uzağında olmasına kadar bir dizi problemi de beraberinde saymak, konuyu bu açıdan değerlendirmek mümkün.
Peki gerçekten mesele faiz mi? Son yapılan açıklamaya bakıldığında yüksek faize her dönem karşı olduğunu söyleyen bir yönetici tipiyle karşı karşıyayız. Oysa bu durum çok da gerçeği yansıtmıyor.
Zira iktidarın ilk yıllarında Türkiye koşulları için uygulanan görece düşük faiz yüksek kur politikasıyla, Türkiye’yi üretimsizleştiren yapıya da imza atan aynı siyasal düşünceydi.
Yani mesele faizin yüksekliği ya da düşüklüğü değil, Türkiye’ye artık para gelme ihtimalinin tamamen ortadan kalktığıdır. Bugün ülkeye sıcak para akını gelme ihtimali olsa, birden bire faizlerin yükseltilip, kurun basılacağından kimsenin şüphesi olmasın.
Ortadaki gerçekler bu olduğuna göre faiz düşerken de, çıkarken de kesişme noktasında ihmal edilen faktöre bakmak lazım. Reel sektör... Dün düşük kurla imalattan uzaklaştırılan, hatta inşaatçı kılınan sanayiciyle, bugün maliyet yapamayan ve maliyetlere yüksek kurla yetişemeyen sanayicinin aynı olduğuna dikkat çekmek gerekiyor.
İşin siyasal söylemini ve oy kaygısını bir kenara bırakırsak, temelde plansız, günübirlik ve akla geldiği gibi yapılan uygulamaların, üretim ekonomisini göz ardı eden yaklaşımlarla nasıl kemiklerinin kırıldığına, dün sahte refah yaratılan insanların bugün nasıl açlığa mahkum edildiğine dikkat etmek gerekiyor.
Her iki koşulda meseleye para odaklı yaklaşımın eseri ve üreten ekonomi gerçeğinden çok uzak. Dün Türkiye çok iyi durumda diye para geldiği savıyla ortaya konulan tezler, bugün üretmemizi istemedikleri anlatan aynı isimlerin faiz lobisiyle suçlandığı bir zeminde, ama vatandaşı, üreticiyi, gerçekten üretim odaklı bir ekonomiyi göz ardı eden özellikleriyle dikkat çekiyor.
Dün cari açık meselesini ekonominin dinamizmi olarak görenlerin, bugün cari denge diye ortaya çıkmasının söylemden başka değişen bir bakış açısı olmadığını iyi bilmek ve bugünlerin faturasının da dün gibi ağır olacağının bilinciyle hareket etmek gerekiyor. Özetle mesele faiz değil, günü kurtarmak. Tek fark o günü kurtaracak para bulunamıyor.