Trump’a şu okul meselesini sorun...
TEOG tartışması üzerinden okulların başlangıç noktasında yepyeni bir tartışma konusuyla daha karşılaştık. Her ne kadar müfredat tartışmasının yükseldiği bir ortamda gündem değiştirmeye yaradıysa da, tesadüf (!) diyelim.
Sistemler tartışılabilir mi? Evet… Fakat birincisi mucize, tüm sorunları çözecek diye getirilen sistemin çalışmadığını itiraf etmemek ayıptır.
İkincisi ‘Başbakanlık’la görüştük. Çok basit bir konu’ denilen mesele yüzbinlerce çocuğun hayatını ve ülkenin istihdam politikasına kadar kaderini etkileyecek bir husus ve hafife alınacak bir başlık değil.
Şimdi bir ABD ziyareti olacak. Benim tavsiyem gitmişken oradaki eğitim sistemine bir göz atılması. Niyesine gelince çok yakın bir zamanda, iş hayatını ABD’de sürdürecek bir arkadaşımdan dinlediklerim; daha doğrusu yaşanmışlık.
Ön görüşmeye gittiğinde el sıkıştıktan sonra çocuğun okul meselesi ve ikamet konusu çözülmesi gereken başlıklar olarak önüne geliyor. İkisi de üzerinde uzun uzun düşünmeye değer.
İlk olarak toplam 3 günlük iş seyahatinde, okul dahil tüm ihtiyaçlarını organize ederek dönmüş olması. Bu herhangi bir bürokrasinin olmadığını gösteriyor. Çocuğunu özel bir okulda okutmayacak. Zaten devlet işin bu tarafına karışmıyor.
Devlet okulunda okuyacaksa, tıpkı bizde eskiden olduğu gibi ikamet adresi sınırları içerisindeki bir okulu tercih edebiliyor. Kayıt yaptırmak için ise gereken evrak, çocuğun nüfus kağıdı ve aşı kartı. Okula para vermediğiniz gibi, servis dahil hiçbir harcamanız bulunmuyor.
Rahatlıkla çocuğunu okula kaydettiriyor. Peki neye göre? İşte ikinci önemli başlık burada. Okulların birden ona kadar puanlama sistemi var. Bu puanlar başarı ortalaması kadar, verilen eğitimin kalitesine kadar her şeyi yansıtıyor.
Bağlı noktada ilgili internet sitelerine girerek okullları incelemeye başlıyorsunuz. Okulun puanı kadar toplam başarı içerisindeki yüzdelerini de görüyorsunuz. Mesele birçok başlık içinde ön sayfadaki şu üç konu dikkat çekiyor.
Okulun o eyalette ingilizce, matematik ve bilim başlıklarındaki performansını görmek mümkün. Hatta okul puanı ve adının yanında da bir ibare var: Homes… Yani okulunuzla birlikte mülk ediniminizi de aynı site üzerinden sağlayabiliyorsunuz.
İşte kritik nokta bu. Bizde yapay ilçeler yaratıp, sonra oraya özel okullar koyup hizmet verildiğini sanılıyor. Yani oturacağınız yeri seçmeniz gerekiyor. Bu sistemde ise önce okulu seçiyor, sonra oturacağınız yer tercihi yapıyorsunuz. Çünkü ikametiniz dışında bir okula gitme şansınız devlet nezdinde yok.
Evlerin değerlerini de o okulların ortalama içerisindeki puanları, eğitmenlerin niteliği ve başarıları ile bölgenin tercih edilmesi oluşturuyor. İşte temel fark bu. Türkiye’de insanlara ev satıp, okul hizmeti sunuyorlar; orada okulu sunup ev seçeneklerini önünüze getiriyorlar.
En önemlisi gayrimenkul değerlerini, sunulan eğitimle bölgenin değerlenmesi üzerinden oluşturuyorlar. Bence konuları basite alana kadar önce bu sorgulamayı yapmamız lazım.
Eğer bir ülkede eğitim evin fiyatını belirliyorsa bilim, ev eğitimin niteliğini belirliyorsa pazar elde edilir. Yani vatandaş mısın, müşteri mi sorgusu…
Hazır yeni eğitim – öğretim sezonu açılmışken, yöneticilerimiz de ABD’ye gidiyorken buna baksınlar. Bence bunlar hangi korumaya ne olacağından daha önemli.
Çetin Ünsalan