Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Geliri rezerv zannediyorlar

128 milyar dolar tartışması bitmiyor. Önce böyle bir harcama yapılmadığı iddia edildi. Ardından bakıldı ki mızrak çuvala sığmıyor; niye harcandığını konusunda ikna çalışmalarına girildi.

Şener Şen’in bir filmi vardı; hatırlarsınız. İlyas Salman’a hep aynı repliği söyleyip dururdu: “Yaptım ama bir sor; niye yaptım?” İşte bugün ekonomi kurmayları, embedded medyayı da yanlarına alarak yüksek tondan bu soruyu Türkiye’ye soruyorlar.

Elbette karşılarındaki muhatap duvar tenisi oynamaya müsait olduğu için, kendileri sorup, kendileri de yanıtlıyor. Şimdi harcanmadı kıvamını geçtik; niye harcandığı konusunda ikna çalışması yürütüyorlar.

Hatta Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu son açıklamasında, o para harcanmasa, reel sektörün çok zor durumda kalacağını ve iflasların yaşanacağını belirtti. Daha da ileri gitti ve bu sayede ayakta kaldıklarını dile getirdi.

O zaman anlaşılan o ki, başka ülkede yaşıyorlar. Çünkü gırtlağına kadar borca batmış reel sektör zaten iflas tufanıyla uğraşıyor. İyi durumdakilerin de gizli iflas olup olmadığı tartışılır.

İki gün öncesine kadar gerçekçi ve üretim odaklı politikalar öneren Merkez Bankası Başkanı, koltuğa geçer geçmez ikna olmuş olmalı ki, o gün ‘asıl problem olan kur değil, faizdir’ söylemlerini bile unutmuş gözüküyor.

Öyle ya da böyle bu para harcanmış mı? Reel sektörün, vatandaşın, ekonominin genelinde bir değişim var mı? Yüzde 10 arttırılmış faiziyle, dolar kuruyla, kaybedilmiş söylem silahının dışında, bir de harcandığı kesin olan 128 milyar dolar varsa ve tüm riskler artarak ortada duruyorsa, buradan bir başarı hikayesi çıkmaz.

Ayrıca Merkez Bankası Başkanı’nın işi, geçmiş dönemi aklamak değil, önündeki işe bakmaktır. Onun siyaset yapmaktan çok daha önemli görevleri var. Bıraksın siyaseti parti yeterince yapıyor.

Kavcıoğlu bu saatten sonra stratejisi nedir; onu anlatsın. Çünkü söylemlerinden anlıyoruz ki, kendisi de iktidar partisinin hastalığına yakalanmış. Rezervlerde söz ediyor. Hatta daha önce köşe yazdığı gazete de açıktan bunu dile getiriyor.

Diyorlar ki kasada 89 milyar dolar var. Var da ne oluyor? Konu kapanıyor mu? Hangi ekonomi matematiğinde sadece varlıklar hesaplanır oldu? İhracatı rekor zannedip, dış ticaret açığına bakmayanlar, kasadaki artıları görüp, eksileri de görmezden geliyorlar.

Sorun kasada çoğu kağıt, 10 milyar doları bulmayan nakitle ne kadar zengin olduğumuzu anlatamaz. Aynı dönemde ne kadar yüksek maliyetle borçlanıp, eksi rezerve girdiğimizin yanıtını vermek durumunda.

90’lı yıllarda bu tip şirketler reel sektörde çok vardı. Patron firmalarında kasaya giren her parayı kendilerinin zannedip, yat, kat alırlardı. Bugün bu iş ne kadar düzeldi bilmiyorum. Ama ciro denen, kar denen, hatta vergi sonrası kar denen bir kavram zinciri var.

Siz sadece kasada çoğu kağıt, yani ani bir çıkışta işe yaramayacak ne varlığınız olduğuna bakamazsınız. Aynı zamanda yükümlülüklerini de göz önüne almak durumdasınız.

Eski rezerv böyle çıkıyor. Rezervi gelir zannetmek adet mi oldu; işe mi öyle geliyor bilemem ama, bunun tek bir açıklaması var. Şayet bu tablo bir şirkete ait olsaydı, konulacak teşhis gizli iflastı.

Şimdi dönüp siz ekonominin halini söyleyin. Eksi 50 milyar dolarda olup, bunu da yok saymanın adı ne?

faiz Merkez Bankası kur dolar rezerv patron