İran krizi kapıda mı?
ABD’nin İran’dan petrol alımı konusundaki tavrını hatırlayacaksınız. Bu konuda yaptırım uygulanması ile ilgili açıklamalar da ortada. Ne olmuştu? Bizim de aralarında bulunduğumuz 8 ülkeye mart ayına kadar bir ek süre verilmişti.
Ülkenin seçim gündemi başta olmak üzere, iç tartışmaları o kadar hareketlendi ki, bu konu tamamen gündem dışı kaldı. Oysa eş zamanlı olarak seçim sonrası ekonomide bizde anormal harcamalardan ve para kısıtından dolayı yaşanacağı tahmin edilen olası gelişmeler, Çin ile ticaret savaşlarına verilen geçici ara için de süre doluyor.
Bu üç faktörü bir araya getirdiğimizde dünyanın sıcak bir nisan ayına merhaba diyeceğini görmek falcılık olmaz. Elbette birden bire ABD’nin tümünde geri adım atması da olasılıklardan biri.
Fakat gerek genel tavrı, gerekse de korumacılık eğilimli politikaları Trump yönetiminin bu konuda U dönüşü yapma ihtimalini zayıflatıyor. Peki İran’da durum ne? Meseleye Türkiye açısından bakarsak, ortadaki veri bize bazı ipuçlarını veriyor.
Anadolu Ajansı kaynaklı ve EPDK verilerine dayanılarak yapılan haberde, Haziran – Kasım döneminde Türkiye’nin İran’dan olan petrol ithalatının yüzde 51’e yakın düştüğünü gösteriyor. Yani İran’dan petrol alımını, ABD’nin istekleri doğrultusunda azaltıyoruz.
Akla şu soru gelebilir? Türkiye’de üretimin ciddi bir sıkıntı yaşadığını ve düşen üretimin petrol talebini düşürmüş olması mümkün mü? İhtiyacın ağırlıklı olarak Irak’tan, ona ilaveten Kazakistan, Rusya ve Suudi Arabistan’dan karşılanmış olması bu tezi çürütüyor.
Zira petrol, bugünkü ekonomik koşullarda sadece üretimde kullandığınız bir hammadde değil. Yani imalat sanayinizin performansı düşmesine rağmen petrol talebiniz altı ayda azalmaz. O zaman bunun tek bir anlamı kalıyor; Türkiye İran’dan çıkıyor.
Zamanında bu konuyla ilgili yazdığım yazıda Rusya’nın da bu ambargoya katılmasa da başını diğer tarafa çevirme olasılığının yüksek olduğunu belirtmiştim. Çünkü geleceğin paktında İran ve Rusya aynı cephede gözükürken, aynı zamanda enerji piyasası açısından da rakip. Bu nedenle böylesi bir gelişme Rusya’nın da sessizliği ile karşılanabilir.
Nitekim ihtiyacın bir bölümünü oradan tedarik etmemiz de iki ayaklı büyük kedilerin bazı konularda hemfikir olduğunu bize gösteriyor. Öyleyse bu durumda mart ayıyla birlikte bölgede bir İran sorununun adım adım yaklaştığını tahmin edebiliriz.
İran konusunda yaptırımlarda Türkiye’nin kilit rolde olduğunu o zaman da yazmıştım. Türkiye’nin yalnız bıraktığı, Rusya’nın çıkarları nedeniyle gelişmeleri görmezden geldiği bir İran sorun yaşar.
Efelik gölgesinde yapılan bu alım azaltma ise, bize İran ile ilgili bir problemin kapıda olduğunu ve Türkiye’nin yeni bir jeopolitik risk yaşayacağını anlatıyor. Arz güvenliğindeki problem, bir komşuyla daha sıkıntı yaşamak gibi başlıklar da işin cabası.
Çetin Ünsalan