Metin Akgerman
Metin Akgerman Köşe Yazısı

Birlesik Krallik sosyo-ekonomik trendler, problemler, fırsatlar

Bu yazının amacı, Birleşik Krallık ’ta (BK) yaşayan ve Türkiye perspektifi ile sosyal ve ekonomik olaylara bakan birinin gözü ile, günlük hayatı etkileyen birkaç trendi ve potansiyel problemi (ve fırsatı) ortaya koymaktır. Bu konu neden önemli? Çünkü BK, genelde sosyal ve ekonomik trendler konusunda Türkiye’nin birkaç sene önünden gidiyor. BK’nın bugünkü bazı trendleri üzerine düşünmek, yarın bizim aynı sorunlar ile baş etme maliyetimizi azaltacaktır. Ayrıca, bugünden geleceği doğru okuyarak, doğru sektörel konumlanmayı sağlayabilirsek, birçok sektörde rekabet gücümüzü artırabiliriz.

Bu yazı şahsi, sübjektif gözlemlerime dayanmaktadır ve muhtemelen ilgili tespitlerin İngiltere’nin her yerine genellemesi doğru olmayacaktır. Yine de okuyucuya yeterli doğrulukta izlenim vereceğini düşünüyorum.

(1) Banka şubelerinin kapanması

(2) Sokak mağazalarının kapanması ve internet alışverişleri

(3) Gayrimenkul trendleri

(4) Ev ve arabalarda elektrik dönüşümü

(5) Birliğin devamı

(6) İstihdam piyasaları trendleri (kuryecilik, çağrı merkezleri, startuplar, karanlık mağaza ve mutfaklar)

(7) Türkiye için fırsatlar

(1) Banka Şubelerinin Kapanması

Bu trend Covid19 dan çok önce başladı. Rendin temel olarak oluşma sebebi teknolojik gelişmelerin bankacılık sektörünü daha çok internet üzerinden ulaşılan bir servis haline dönüştürmesi. Son yıllarda şubesiz bankalar türedi (Ör: Monzo, Revolut, Starling vs). Hesap açma, para transferi vs. her işleri telefon uygulaması ile yapıyorsunuz. Uygulamaları ilk defa yüklerken telefonunuz ile kimliğinizin resmini çekip gönderiyorsunuz. Yüzünüzün resmini çekip doğrulama sağlıyorsunuz. Adres ispatı belgenizi sisteme yüklüyorsunuz. Meslek ve gelir durumunuz ile ilgili bazı soruları cevaplıyorsunuz. Belirli metinleri okuduğunuz videoyu çekip sisteme yüklüyorsunuz ve ilk kurulum işlemlerini tamamlıyorsunuz. Daha sonra ise normal bir mobil uygulama şeklinde bankacılık işlemlerinizi yapıyorsunuz.

Para çekme gibi ihtiyaçlarda PTT benzeri posta servisleri ile yapılan anlaşmalar kullanılıyor. Yani İngiltere’nin PTT si olan “Royal Mail” aslında birçok şubesiz bankacılık şirketi için para yatırılıp çekilebilen bir şube olarak kullanılır hale gelmiş durumda.

Sistem ilk olarak bireysel bankacılık alanında gelişti, son dönemde ise kurumsal bankacılık alanında hızla ilerliyor. Bu alanda, uluslararası ve Avrupa standartları gecikmeli geliyor bu yüzden İngiltere bu konuyu öncelikli olarak yurtiçi bankacılık işlemlerinde devreye almış durumda. Son aylarda ilgili firmaların uluslararası para transfer destekleri de artmakta.

Caddelerdeki büyük bankaların şube sayıları ise hızla azalıyor. Hem şubelerdeki personelin azalması, hem de şubelerin kapanması süreci devam ediyor. Covid19 döneminde ise sokak bankalarının tamamen kapanması ile müşteriler iyice internet ve mobil bankacılık servislerine döndüler ve muhtemelen virüs sonrası tam açılma döneminde, sokak bankaları sayısındaki azalmanın artarak devam ettiğini gözlemleyeceğiz. Bu trendin on binlerce istihdam azalması anlamına geleceği de aşikar.

PTT benzeri postacılık servisleri ise bu trendden olumlu etkilenmektedir.

(2) Sokak mağazalarının kapanması ve internet alışverişleri

Sokak mağazalarının kapanması trendi de Covid19 öncesinde başlamış bir trenddi ve aynı bankacılıktaki dijital dönüşüm gibi virüs sonrasında daha hızlanarak devam etmesini bekleyebiliriz.

İstanbul’daki durumun aksine, İngiltere’de AVM benzeri kapalı alanda alışveriş kültürü yaygın değil ve ülke genelindeki yüzlerce yerleşim merkezinde, kasabalarda mini istiklal caddeleri gibi düşünebileceğimiz trafiğe kapalı alışveriş caddeleri var. Bunlara “High Street” deniyor ve genelde ilgili yerleşim biriminin merkezinde, tren istasyonuna yakın konumda oluyorlar. Britanya’da yaklaşık 5300 tane bu tarz “mini istiklal caddesi” mevcut. Bu yapı, şehir planlamasının bir sonucu.

Cadde mağazalarını öldüren temel fenomen ise internet üzerinden alışveriş, özellikle malum Amerikan markası olanı. Cadde mağazacılığının internet ile rekabet edememesinin altında yatan birçok sebep var. İnternet alışveriş sistemleri zaman içinde daha hızlı, daha kolay, daha avantajlı hale doğru evriliyor ve sürekli artan şekilde yüzbinlerce ürün çeşidi sunuyor. Bu servisler müşterisini zaman içinde daha iyi tanıyor ve sürekli akıllanan sistemler müşterilerin cüzdanından her geçen ay daha fazla parayı çekmeyi başarıyorlar.

Sokak mağazaları ise zaten büyük ölçüde zincir mağazalardan oluşuyor ve ürün çeşitleri sınırlı. Personel ve kira maliyetlerini azaltma imkanları sınırlı. Bu yeni ticaret modelleri ile rekabet etmek için bu mağazalar da internet üzerinden satış sistemlerine yatırım yapıyorlar. Bunun sonucunda kendi mağazalarında sattıkları ürünleri genellikle daha ucuz fiyata kendi internet sistemleri üzerinden satıyorlar ve kendi sokak mağazacılığı satışlarına bir darbe de kendileri vuruyorlar.

Bu fenomen sonucunda, on binlerce istihdam kaybı yaşanmakta. Caddelerde birkaç mağaza kapandığında tüm caddenin mağaza kiraları düşüyor, mevcut kiracılar bazı durumlarda mal sahibi ile anlaşamıyorlar ve daha ucuz kirası olan 100 metre ötede yeni boşalmış dükkana mağazalarını taşıyorlar. Ayrıca bir alışveriş caddesinde fazlaca mağaza kapandığında alışveriş caddesinde gezen sayısı da azalıyor ve açık mağazaların satışı ilave darbe alıyor.

Tahmin ediyorum önümüzdeki dönemde yerel belediyeler bu cadde mağazalarının kapanmaması için ve kapananların yerine ziyaretçi çekecek yeni mağazaların açılması için destek ve teşviklere başlayacak hatta yerel belediyeler birbirleri arasında bu alanda rekabete başlayacaklar.

(3) Gayrimenkul trendleri

Gayrimenkul piyasasını son senelerde iki temel olay etkiledi. İlki Brexit diğeri virüs.

Brexit sonucunda Avrupa Birligi (AB) vatandaşları, BK’ya yerleşip çalışma haklarını kaybettiler. BK’da hali hazırda çalışan AB vatandaşları ise bu haklarını korudular. BK nüfusunun 14% kadarı ( 9,5 milyon kişi) ülke dışında doğmuş. Bu rakam 2004 yılında 5 milyon idi, yani başta AB olmak üzere son 20 yılda önemli miktarda dışarıdan göç aldı. Londra bölgesinde ise yabancı oranı çok daha fazla. Londra belediye başkanının Pakistan kökenli bir Müslüman olduğunun da altını çizelim.

Brexit’in bir etkisi, merkezli Londra’da olan çok uluslu bazı şirketlerin merkezini BK dışına taşıması oldu. Özellikle bankacılık alanında bu etki güçlü hissedildi. BK ve Avrupa birliği arasındaki boşanma müzakerelerinde, BK’nın Avrupa’nın finans merkezi olmasını sağlayan konular da masaya yatırıldı ve gelinen noktada, orta ve uzun vadede, AB’nin kendi finansal merkezlerini desteklediğini göreceğiz. BK’nın dışına taşınan firmalar için İrlanda, tercih edilen ülkelerin başında yer aldı. BK’da üretimi olan bazı yabancı sermayeli otomobil firmaları ise ya üretimlerini taşıdılar veya önemli ölçüde istihdam azalttılar. Havacılık sektöründe de benzer sürecin devamı beklenmekte.

Sonuç olarak, yüksek gelir grubuna sahip on binlerce profesyonelin işi ya kapandı veya ülke dışına taşındı. Anlaşmalı Brexit ile bu trend yumuşak geçiş şeklinde devam ediyor ve devam etmesi bekleniyor. BK taşınan bu işlerin yerine aynı seviyede yeni işler üretebilecek mi belirsiz.

Brexit ’in bir diğer etkisi, BK’ya AB den en çok işgücü gönderen Polonya ve Romanyalı göçmen gelişlerinde görülmekte. Polonya ve Romanya’nın ekonomik gelişimi AB’nin ortalamasının üzerinde ve yıllardır İngiltere’de çalışıp bir miktar sermaye biriktiren işçiler kendi ülkelerine dönmeyi ve kendi ülkelerinin hızlı ekonomik büyümesinin yarattığı fırsatları değerlendirmeyi tercih ediyorlar. Bir kısmı ise emekliliğini ülkesinde geçirmeyi tercih ediyor. Bunun sonucunda önümüzdeki yıllarda BK’dan AB ülkelerine net işçi akışı görülmesi bekleniyor. Brexit etkileri, gayrimenkul piyasasında talep düşüklüğü anlamına gelmekte ve fiyatları baskılaması beklenmektedir. İngiltere’nin puan bazlı, nitelikli göçmen çekmeye yönelik yeni yasalarının ne kadar işgücü çekeceği belirsizdir.

Covid19’un ise gayrimenkul piyasasında kısa dönemde güçlü bir etkisi oldu. Milyonlarca insan ülkede evden çalışma yöntemine geçti. Evde kapalı kalan insanlar, “madem kapalı kalacağız ve evden çalışacağız, şehir dışında bahçeli evde kapalı kalalım” düşüncesi ile şehir dışındaki bahçeli evlere talebi arttırdılar. Sonucunda, Londra gibi yerlerde kiralar ve ev fiyatları düştü, bahçeli ev fiyatları yükseldi.

Tüm bu etkilerin net sonucu ne oldu? Ev fiyatlarının bunca belirsizlik ve dalgalanma neticesinde ortalamada düşmesini beklerdiniz değil mi? Hayır böyle olmadı.. Ev fiyatları yüksek seviyelerini koruyor ve hala hızı azalmış dahi olsa artış devam ediyor. Son 10 seneye baktığımızda senelik ortalama 3,5-4%’lık artış görmekteyiz. Ancak son 5 senede yıllık artış 8% seviyelerinden sıfıra geldi. Yani istatistiksel olarak seçilen periyoda göre pozitif artış görülmekle beraber, artık fiyat artışının sonuna gelinmiş gibi görünüyor. Ancak fiyat düşüşü olmadı. Pound’un 2000’li yılların başına göre EUR’ya karşı değer kaybettiğini görmekteyiz. 1,65 paritesinden 1,15 paritesine dalgalanarak gelindi. Yani ev fiyatlarında yerel para cinsinden değer artışı EUR ve USD bazında daha zayıf görülmekte. Ekonomi büyüklüğü 2007 yılına kadar istikrarlı olarak arttı ve 2007 yılında 3,1 trilyon USD’lık GSYİH ile zirve yaptı ve o dönemden beri istikrarlı büyüme yerini dalgalanmaya bırakmış durumda.. Özetle, gelinen noktada ekonomi büyümüyor, ülkeden şirket merkezlerinin ve sermayenin çıkma trendi söz konusu, çalışanların geliri artmıyor ancak ev fiyatları hala zirve seviyelerini koruyabiliyor. Bunun sonucunda BK’da evlerin yabancıya satışının arttığı gözlemlenmekte. Ev fiyatlarının düşmesi politik ve ekonomik olarak büyük sorun olacaktır, bu yüzden hükümet, ev fiyatlarının düşmemesi için hazine borçluluk oranlarını artırma pahasına, çeşitli vergi ve faiz desteklerini devreye sokuyor. Çalışma hayatına yeni başlayanlar için BK’da ev sahibi olmak çok zor.

BK’da çalışanlar bu gelişmelerden memnun değiller. Kendi yaşadıkları muhitlerde kendileri konut sahibi olamıyorlar fakat zengin Amerikalılar, Araplar, Avrupalılar mahallelerinden portföy yatırımı amaçlı ev alıp kimi zaman kiraya dahi vermeden boş tutuyorlar. Emlak piyasasına dışarıdan para girişi oldukça bu değirmenin suyu gelecektir ancak hem çalışan kesimi alınabilir seviyede evler ile mutlu etmek, hem ülkeye gayrimenkul yatırımı için yabancı sermaye çekmek, hem de ev fiyatlarının düşmesini engellemek, bir ipte üç cambazı oynatma becerisi gerektiriyor. Eğer, ekonomik gidişatta iyileşme, nüfus ve göç hareketlerinde tersine dönüş olmaz ise, emlak piyasasının zirvelere yakın seviyelerde olduğunu söyleyebiliriz.

(4) Ev ve arabalarda elektrik dönüşümü

Bu konuda yerel bir trendden ziyade global bir trendden bahsedebiliriz. Arabaların elektrik dönüşümleri hızla devam ediyor. Akşamları sokakta dolaştığınızda her 6-7 evden birinin önündeki arabaya elektrik kablosunun bağlı olduğunu görebiliyorsunuz. Avrupa ülkelerinin bir çoğu 2027 ile 2040 yılları arasında geleneksel dizel ve benzinli yeni araç satışını yasaklama kararı almış durumda. BK’da bu hedef tarih 2030 yılı.

BK sadece 2020’de Avrupa’da satılan ( kaydedilen) elektrikli araç miktarı önceki 4 seneki elektrikli araç satışlarının toplamına denk. Yılda 100%’ler seviyesinde büyüme mevcut.

Ülkenin elektrik tüketimindeki artış hangi enerji yatırımları ile karşılanacak? BK hem mevcut bazı nükleer santrallerini yeniliyor ve yeni üniteler ekleyerek büyütüyor, hem deniz üstü rüzgar türbini tarlaları kuruyor, hem de ev çatılarına güneş paneli takılması konusunu destekliyor. BK, rüzgar enerjisi konusunda çok şanslı bir bölgede ve her sene, denize kurulan yeni platformların yüksekliği, bir önceki nesil santrallere göre artıyor ve enerji üretimleri artıyor. 10 sene içinde BK’nın rüzgar enerjisi üretimi yıllık 9 milyar GWH den 64 milyar GWH seviyesine çıkmış durumda. 2020 yılı itibariyle deniz kurulu rüzgar türbini gücü karadakini geçmiş durumda ve önümüzdeki yıllarda büyüme büyük oranda denize kurulacak ruzgar türbini tarlalarından gelecek. Rüzgar bugün için gaz santrallerinden sonra 22% pay ile 2. sırada ve birkaç sene içinde muhtemelen birincilik sırasına oturacak. Nükleer enerjinin oranı 20%’lerde ve son yıllarda sabit seviyelerde. Kömür 10 yıl önce birincil elektrik kaynağı iken bugün sıfırlanmış durumda. Güneş ise son 10 senede sıfır seviyesinden 4,5% seviyesinde gelmiş durumda. İngiltere gibi güneş ile arası pek de iyi olmayan bir ülkede dahi sağlanan vergi avantajları ile haneler çatılarına güneş paneli takmayı cazip bulabiliyorlar. Ayrıca bazı elektrikli araba üreticilerinin ev çatılarını, çirkin gözükmeyen ( hatta fark edilmeyen) güneş paneli çatısı haline getirmek gibi uygulamaları mevcut.

Özetleyecek olursak, İngiltere’nin elektrik enerjisi üretimi konusundaki stratejisi deniz üzeri rüzgar santralleri kurmaktır. Gelecek, rüzgar yatırımları için parlak görünüyor.

(5) Birliğin Devamı

Birleşik Krallık daha ne kadar birleşik kalmaya devam edebilecek? İskoçya durumdan hiç memnun değil. 2014’te birlikten ayrılmak konusunda referanduma gittiler ve 55% ile Birlik’te kalmayı seçtiler. Brexit referandumunda ise İskoçlar 62% ile AB’de kalmayı seçtiler ancak çıkış kararı alındı. İskoç siyasi partileri Brexit kararından beri homurdanmaktalar. Yeni bir ayrılık referandumu istiyorlar.

Benzer bir problem Kuzey İrlanda için geçerli. 56% ile AB’de kalmak istediler ancak çıkış yapıldı. İrlanda adasında tekrar sınırların devreye alınmaya çalışılması ve gümrük gibi Brexit öncesinde olmayan konular, önümüzdeki yıllarda Birleşik Krallık ‘ta problem olmaya devam edecek gibi görünüyor.

İrlanda Cumhuriyeti’nin son 20 yılına baktığımızda, önemli bir zenginleşme fenomeni gözlemleniyor. Bu dönemde dünyanın kişi başına en çok gelir üreten ülkelerinden biri haline gelmiş durumdalar. Er veya geç bu zenginliğin kuzey İrlanda’yı cezbetme olasılığı yüksek. Elbette bu muazzam zenginleşme durumu, İrlanda’nın elinden tutan ve global bazı şirketleri oraya yerleştiren Amerika’daki bazı çevreler ile hayli ilişkili.

Galler bölgesinde büyük bir politik sorun ufukta görülmüyor. İngiltere ile çok entegre haldeler ve referandum sonuçları da İngiltere’ye benziyor.

(6) İstihdam piyasaları trendleri

İstihdam piyasaları yukarıda belirttiğim gelişmelerden büyük ölçüde etkilenmekteler. Kimi sektörler hızla küçülürken, kimileri hızla büyümekte ancak net etki olarak ciddi bir istihdam daralması trendinden bahsedebiliriz.

Kuryecilik

Kuryecilik sektörü tartışmasız çok hızlı büyüyen bir alan. İnsanlar alışverişlerini ve hatta yemek ihtiyaçlarını evlerinden sipariş ederek karşılama yoluna gittikleri sürece bu trendin devam edeceğini öngörebiliriz.

Akşam üzeri alışveriş caddelerinde yürüdüğünüzde etrafınızda yürüyüş arkadaşı olarak sadece yemek kuryeleri görüyorsunuz. Herkesin omuzunda büyükçe küp seklinde ısı izolasyonlu bir yemek taşıma çantası var ve restoranlar ( fastfood ağırlıklı) ile evler arasında mekik dokuyorlar.. Covid19 dönemi kısıtlamalarında, kuryelerin restoranın içinde beklemesi de yasak olduğu için restoranların önünde sipariş bekleyen kuryeler, nadir görülen manzaralar değil. Özellikle Pizza zincir mağazalarının önüne uzaktan baktığınızda sanki içeride bir Pakistanlı partisi var, sığmamışlar dışarı taşmışlar izlenimi veriyor. Büyük restoran zincirlerinin bir kısmı kendi kuryeleri ile çalışma yolunu tercih ederken sektörün geneli yemek teslimatı konusunda uzmanlaşmış bazı yeni nesil firmaları kullanmayı tercih ediyorlar. ( Ör: Deliveroo, Uber Eats, Just Eat vs..)

Zincir marketler, internet siparişlerini genelde van tipi frigorifik bölmeleri olan araçlar ile sağlıyorlar. Covid19’un ilk aylarında ev teslimatı slotları haftalar sonrasına verilmekteydi. Risk grubundaki yaşlı insanların alışveriş yapabilmesi için gençlerin bu servisi kullanmamaları öneriliyordu. Son dönemlerde bu süre, pazarın kendisini uyarlaması ile bir miktar kısalmış durumda.

Market dışı internet alışverişleri ise artan kurye ihtiyacını karşılamak için inovatif çözümler geliştirdiler. Artık bu dev global firmaların teslimatlarını büyük oranda civarda yasayan vatandaşlar ücret karşılığında kendi araçları ile yapıyorlar. İnsanlar kendi yaşadıkları bölgedeki ilgili dağıtım merkezinden bölgeye dağıtılacak kutuları teslim alıyor ve kendi araçları ile ilgili adreslere teslimatı yapıyorlar ( kapı önüne bırakıp resim çekiyorlar diyelim).

Kuryeler büyük ve trafik sorunu olan bölgelerde motosiklet, bisiklet veya yürüyerek teslimat yaparken daha küçük yerleşim bölgelerinde arabalar ile teslimatlar yapılmakta. Sonuç olarak kuryecilik konusuna muazzam talep var ve bu trend virüs dönemi sonrasında biraz geri çekilse de dron teslimatı dönemi gelene kadar güçlü olarak devam edeceğe benziyor.

İngiltere’de kuryelerin ortalama saat ücreti 12,5 GBP ve başarılı kuryeler yılda 60.000 GBP seviyesine kadar gelir sağlayabiliyorlar.

Çağrı Merkezleri

Çağrı Merkezlerinde (ÇM) Covid19 döneminde benzer bir artış görüldü. BK’da yaklaşık 6000 ÇM var ve yaklaşık 800.000 kişilik istihdam sağlıyorlar. Bu merkezler genelde gelir seviyesinin daha düşük olduğu ve iş imkanlarının daha kısıtlı olduğu kuzey bölgeleri ve İskoçya’da yoğunlaşıyor. Britanya haritasının ortasından yatay bir çizgi çekiniz, üst kısımda kalan çalışan nüfusun 5% dan fazlası ÇM’lerinde çalışıyor. Genel olarak tüm BK’nın çalışan nüfusunun ise 4% dan fazlası ÇM’lerinde çalışmakta. ÇM çalışanlarının 1/3 kadarı finans sektörüne hizmet veriyorlar. ÇM’lerinde telefon hizmetinin oranı son yıllarda azalmakta ve bugünlerde 60%’lara kadar inmiş durumda. E-mail, web-chat benzeri servisler ise artmakta. Bir yandan özel sektör firmaları ÇM maliyetlerini azaltma amacıyla yurtdışına yönlenmeye çalışmakta, diğer yandan hükümet baskısı ve kamuoyu baskısı ile istihdam piyasasını koruma amacıyla yurtdışından verilen ÇM hizmetleri tekrar BK’da yerleşik ÇM’lerine kaydırılmakta.

ÇM sektörünün geleceği ise istihdam açısından parlak gözükmüyor. Sürekli daha akıllı hale gelen yapay zeka uygulamaları ve web chat servisleri ile sektör çalışanlarının yerlerini yazılım uygulamalarına bıraktığını görmekteyiz. Önümüzdeki 4 sene içinde BK’da 300 çağrı merkezinin kapanması ve 32.000 kişilik istihdam azalması öngörülmekte. Çağrı merkezlerinin Covid19 öncesinde ofis bazlı çalışmaları istenmekteydi fakat virüs dönemi ile beraber evde çalışmaya dönüldü. Bu durumdan çalışanlar memnun fakat işverenler memnun değil. Özellikle finansal bilgi ve sağlık bilgisi gibi kritik bilgilerin ÇM’leri üzerinden yönetilmesi bazı güvenlik sorunlarını beraberinde getirmekte. ÇM yönetimleri, kamera sistemleri üzerinden evdeki çalışanlarının güvenlik kurallarına uyumunu kontrol etmek istese de bu konuda çalışan sendikaları ile anlaştıkları söylenemez.

Startuplar

Startuplar konusu BK’da yükselen yıldızlar arasında. Bu konu hükümetler açısından önemli bir istihdam kapısı. Serbest piyasanın arz-talep mekaniği bu alanda daha farklı çalışıyor. Misal internetten sipariş sayısı artarsa kurye sayısı artar bu normaldir. Otomotiv üreticileri kepenk kapatırlarsa, otomotiv çalışanları işsiz kalır bu da normal sayılabilir. Startup dinamiği daha farklı.. On binlerce, yüzbinlerce bilgisayar uzmanı, ticari başarı şansı az olan ( 2019 itibariyle BK’daki startup başarısızlık ihtimali 90%) ve bazen görünür müşteri talebinin olmadığı projelerin gelişimi ile uğraşıyorlar. Ticari başarı şansının az olduğunu hem kendileri biliyor hem yatırımcıları biliyor hem de politika yapıcılar biliyor ancak bu sistem büyüdükçe büyüyor neden?

Gelişmiş ülkelerde hükümetlerin temel konusu işsizlik oranının artmamasını sağlamak ve ekonomilerinde daha yüksek gelir üretecek işlerin sayısını artırmak. Hükümetlerin bir seçeneği, hiçbir şey yapmazlar ve gelişen teknolojinin işgücünü yok etmesini beklerler ve günün sonunda kahvede oturan işsizlere işsizlik maaşı vermek durumunda kalırlar. Bu politik açıdan tercih edilen bir yöntem değil. Diğer yöntem ise batacağını bildikleri halde on binlerce startup projesini fonlarlar ve yüzbinlerce teknoloji uzmanının sürekli bazı “yaratılan” teknoloji projelerinde çalışmasını sağlarlar. Bunun sonucunda bu projelerin küçük kısmı başarılı olmaktadır ve büyük değerlemelere ulaşarak diğer batık projelerin giderlerini hükümetin vergi sistemleri üzerinden dolaylı olarak karşılamaktadır.

Gelişmiş ülkeler arasında teknoloji girişimlerini ticari başarıya dönüştürme alanında yarış vardır. Gelecek büyük teknoloji olayını kim bulacak? Gelecekte milyarlarca dolarlık değerlemelere ulaşacak girişimi oluşturabilmek için belki 500 adet batacak girişimin desteklenmesi gerekecek. Ayrıca bilgisayar uzmanlarının bir bölümü sanal dünyalar ile çalışmaktalar yani bu çalışanlara maaş verecek bir fon bulunduğu takdirde sınırsız miktarda işin yaratılması mümkün. Teknoloji girişimleri ile erken safhada uğraşan genç profesyonellerin büyük kısmı sınırlı gelir imkanları ile bu işleri yapmaktadırlar. Yani bu sistem, çok fazla sayıda insanın yoğun şekilde, düşük gelir ile, düşük ticari başarı şansı olan projelerde çalışmasını teşvik ederek aslında önemli bir “işsizlik” ve “teknoloji eğitimi” sorununu çözmektedir. Diğer taraftan bu insanlar çalışırken bilgisayar ve yazılım ürünlerine ihtiyaç duymaktalar ve çoğu Amerikalı olan bu üretici firmalar her zaman kazanmaktalar. Bu ekosistemde yetişen nitelikli ve çalışkan işgücü ise zaman içinde daha ileri seviye teknoloji projelerinde görev alabilmektedir.

Özetleyecek olursak, bu teknoloji girişimleri fiziksel dünya ticaretinin arz-talep dinamiği ile sınırlı değiller. Dünyadaki tasarruf miktarı ve para miktarı arttıkça bu fazla para teknoloji girişimlerine ve ilintili sektörlere inovasyon üretimi için akmaya devam edecek gibi görünüyor çünkü elde daha iyi bir seçenek yok.

Elbette başta Londra olmak üzere BK bu alanda dünyanın lider merkezleri arasında ve bol miktarda fon, nitelikli işgücü ve kaliteli politikalar BK’da buluşuyor ve bu ekosistemi geliştirmeye devam ediyorlar.. Brexit ‘in bu alanda olumsuz etkisi beklenmiyor, aksine AB’nin kısıtlayıcı regülasyonlarından kurtulan BK, başta fintech ve tıbbi girişimler olmak üzere bu alanda yeni servisleri hızla devreye alma peşinde.

Karanlık mağaza ve mutfaklar

Eve servis konusu ile ilgili bir diğer sektör karanlık mağazalar. Bu mağazaların içerisine müşteriler giremiyor. Müşteriye kapalı marketler gibi düşünülebilir. Müşteri siparişini telefon uygulamasından veriyor ve kendisine en yakın karanlık mağaza personeli siparişi hazırlayıp kurye ile teslim ediyor. Bu konseptin avantajı yerleşim yerlerine yakın ve yaygın olmaları sayesinde sipariş sonrasında dakikalar içinde teslimatın yapılabilmesi.

Bu konseptin bir yeni versiyonu ise “karanlık mutfak” olarak adlandırıldı. Benzer şekilde, içine müşterinin alınmadığı, yerleşim yerlerine yakın olan yemek hazırlama ünitelerinde ( konteynerler topluluğuna benziyor) müşterinin sipariş ettiği yiyecek( pizza, tavuk, hamburger vs.) hazırlanıyor ve dakikalar içerisinde müşteriye ulaştırılıyor.

Bu alandaki gelişmelerin önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini ve Türkiye dahil yaygınlaşacağını öngörebiliriz.

(7) Türkiye için fırsatlar

Bankacılık konusundaki gelişmeler, Türk bankalarının Avrupa ve İngiltere’de, düşük yatırımlar ile pazara girmelerini ve mevduat toplamalarını kolaylaştırabilir. Türkiye yazılım uzmanı konusunda nicelik ve nitelik olarak fena bir noktada değil. Avrupa’daki Türk diasporası ’da bu işleri kolaylaştırabilecek seviyede. Aplikasyon tabanlı bankacılık sistemlerinin Türkiye’de geliştirilip Avrupa’da hizmet vermesi mümkün olabilir. Ayrıca gelişmekte olan ve bankacılık sektörünün Türkiye’den geri seviyede olduğu bazı ülkelerde bu servislerin pazarlanması mümkün olabilir. Türkiye’de PTT gibi servislerin bu tür yeni nesil bankacılık uygulamalarına nakit değişimi konusunda hizmet sağlaması da fazla geciktirilmeden devreye alınabilir. PTT’nin sadece hükümete yakın bazı gruplara değil tüm sektöre bu tür katma değerli hizmetler konusunda servis vermesi sektörün gelişimi açısından sağlıklı olacaktır.

BK’da sokak mağazalarının kapanması ve sokak mağazalarındaki kiraların düşmesi, bazı Türk perakendecilerin BK pazarına girmesi için fırsat sağlayabilir. BK ile TR arasındaki STA bu tür ticari faaliyetleri kolaylaştırmaktadır.

Tehdit olarak algılayabileceğimiz bir gelişme ise, Türk mallarının İngiltere’de büyük ölçüde ufak tefek bağımsız mağazalarda satılıyor olmasıdır. Zincir mağazalarda Türk malının penetrasyonu düşüktür. Mevcut gelişmeler ile internet alışverişi arttıkça, bağımsız mağazalar ilk havlu atan grupta olmaktadırlar. Türk mallarının İngiltere deki pazar payını korumak ve artırmak için zincir mağazalardan ve bazı pazarlama şirketlerinden hisse alımı yolu ile ortaklık yapılması uygun olabilir. Varlık Fonu gibi kurumlarımızın fonları bu amaç ile kullanılabilir. Market zincirlerinin yönetim kurullarına sokulacak temsilciler ile en üst seviyeden Türkiye’den ürün alımı konusu güvenceye alınabilir.

BK’da ev fiyatlarının artmaya devam etmesi beklenmemelidir lakin halkın alım gücü ile ev fiyatları arasındaki bağıntı irrasyonel seviyelere gelmiştir. BK’da ev sahibi olan on binlerce Türk ve Kıbrıs Türkü bulunmaktadır. Bunların bir kısmı “mortgage” ödemelerine devam etmektedir. Bu insanlara gayrimenkullerinin değerini Türkiye’de (ve Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde) daha kârlı yatırımlara aktarabilecekleri finansal seçenekler sunulabilir. Misal kendi evlerinde kiracı olmaları veya ipotek sistemleri benzeri uygulamalar ile Türkiye’ye önemli miktarda yatırım sermayesi girişi sağlanabilir.

Diğer konu ise Türkiye’deki işadamlarının “Türkiye riskini azaltmak” ve döviz bazlı gelir elde etmek için BK’nın da aralarında bulunduğu bazı ülkelerde ev benzeri yatırımlar yapması konusudur. Türkiye’den yurtdışına bu şekilde yüklü sermaye çıkışı, zaten ciddi bir döviz sorunu olan Türkiye’nin menfaatlerine uygun değildir ve bu konuların vergisel sonuçları konusunda daha sıkı denetimlerin yapılması faydalı olacaktır. Türk işadamları, sıklıkla, pek de bilgilerinin olmadığı ve çok sayıda düzenlemenin olduğu ülkelerde gayrimenkul yatırımı yapmakta ve hem alırken, hem tutarken hem de satarken zarar etmektedirler. Bu konularda Türk sermaye sahiplerini bilgilendirmekte ve kendilerine benzer ve daha yüksek getiri fırsatı sunan yerli yatırımlara yönlendirmekte fayda olacaktır. Türkiye gibi yüksek büyüme oranlarına sahip bir ülkeden, büyüme oranı düşük, gelişmiş batı ülkelerine sermaye akması mantıklı bir durum değildir ve Türkiye’de bazı işleri yanlış yaptığımızın göstergesidir.

Elektrik enerjisi konusunda BK’daki gelişmeler, Türkiye’nin enerji politikalarına ışık tutabilir. Rüzgar enerjisi konusu ve deniz üzeri rüzgar enerjisi üretimi konusunda gerekli uzmanlıkların ve endüstrilerin ülkemizde gelişimini sağlamalıyız. Bu uzmanlıklar, hem Ege bölgesi ve Adalar denizi başta olmak üzere kendi ekonomi sahalarımızda devreye alınabilir, hem de bu alanda başta Avrupa olmak üzere dünyada yapılmakta olan yüz milyarlarca dolarlık yatırımdan pay alınması için bu alanlara yönelinmesi gereklidir. Rüzgar potansiyeli güçlü ülkeler olan Somali, Sudan, Fas gibi ülkeler de kara ve deniz rüzgar santralı projesi yapılması için uygun fırsatları Türk firmalarına sunabilir.

BK’daki enerji politikalarının bize verdiği diğer bir mesaj ise, ülkenin ana elektrik enerji kaynağı olan kömürden üretim konusunun nasıl bir numaralı enerji kaynağı seviyesinden sekiz sene gibi kısa bir sürede sıfır seviyesine gelebildiğidir. Üstelik, dünyanın en büyük global kömür madenciliği firmaları İngiliz ortaklı iken bu yapılabilmiştir. Türkiye, kendi kömürünü, linyitini kullanmaya devam etmelidir ancak ithal kömüre dayalı termik santraller konusunu masaya yatırmalıdır. Bu ithal kömürün alındığı ülkeler ile ticaret dengemiz ne seviyededir? Biz bu kömürü alıp karşılığında ilgili ülkelere ne satmaktayız? İthal kömür üzerinden ülkenin kaynaklarının yurtdışına akıtılması en akıllıca politika olmayabilir. Misal Amerika, Avustralya ve G.Afrika’dan ithal edilen kömür karşılığında bu ülkelere ne satmaktayız? Ticaret fazlası vermekte miyiz?

Elektrikli araçlar konusunda Türkiye’nin mevcut izlediği yol çok yanlış değildir. Halihazırda, yüksek gümrük seviyeleri ile ithalatın engellendiği ve talep birikmesi sağlandığı doğrudur ancak bu mevcut durumda gereklidir. TOGG projemiz başta olmak üzere elektrikli araç projelerimiz devreye girdikçe ve ihracata başladıkça, bu gümrük koruma duvarları konusu tekrar değerlendirilebilir.

Çatılara güneş paneli konusu, güney bölgelerimizde, Kıbrıs’ta ve Libya, Cezayir gibi yatırımın hızlı geri dönüş yapacağı bölgelerde devreye alınması anlamlı olabilir. Bu konuda kritik konu, üretim ve teknolojiyi yerli imkanlar ile ne ölçüde yapabilmekteyiz konusudur. Güneş paneli üretimi konusunda yabancı ortaklıklar gerekli olabilir.

BK’nın birliğinin devamı konusu Türk diplomasisinin yakından izlemesi gereken bir konudur. İngiltere’de, İskoçya’da ve İrlanda’da süreç içinde oluşabilecek ticari ve siyasi fırsatları değerlendirebilecek yaklaşımlar doğru olacaktır. İngiltere ile Türkiye’nin işbirliği birçok alanda gelişmektedir ve İskoçya konusunda İngiltere’yi üzmeyecek çözümleri Türkiye’nin desteklemesi bugünkü konjonktürde doğru olabilir. Diğer taraftan, İskoçya doğal güzellikleri, iyi üniversiteleri olan ve İngiltere’ye göre nispeten ucuz bir ülkedir. Bu yüzden üniversite işbirlikleri ve turizm konularında ilişkilerin geliştirilmesi uygun olabilir.

ingiltere türkiye libya Kıbrıs cezayir irlanda enerji diplomasi togg sermaye