Batık borcumuza talip var
Dün akşam saatlerine doğru Reuters kaynaklı bir haber, bankalardaki batık kredilerimize talip olunduğunu söyledi. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın bankaların batık kredilerini satın almaya hazır olduğunu bildirmesi sizce de ilginç değil mi?
Meseleye yine salt finansçı kafasıyla bakarsanız bunu sevinilecek bir durum olarak dahi görebilirsiniz. Ne güzel banka bankalardaki batık kredileri satın alacak ve biz de sorundan kurtulacağız.
Elbette mesele bu kadar basit değil. Kimse kimsenin borcunu kara kaşı kara gözü için devralmaz. Son yıllarda varlık yönetim şirketleri aracılığıyla ya da daimi yapılandırmayla bu operasyon yürütülüyor ve bankaların bilançoları bu sayede temizleniyordu.
Fakat şüpheli alacakların batık oranlarına dönmesiyle birlikte varlık yönetim şirketlerinin de buna çok sıcak bakmadığı haberlerini yine medyadan duymuştuk. Peki bizim yıllarca el parasıyla düğün bayram yapıp, sonra da şaşkın ördek gibi borcumuzla ortada kaldığımız bu borçları ya da bankalar açısından baktığınızda batık alacakları kim, niye alsın?
Kabul edelim ki bu paraların gerçek sahiplerinin içinde Avrupalı bankaların ya da finans kuruluşlarının ağırlığı fena değil. Bu hesap üzerinden kendilerine sıçrayacak muhtemel bir tehlikeyi bertaraf edecek bir önlem olabilir mi? Borçlanmanın bankacılık nezdinde devlet garantisinde olduğunu düşünürseniz çok da akılcı gelmiyor.
Elbette bunu tüketicinin üç kuruşluk servetiyle anlamaya çalışırsak işin içinden çıkamayız. Sene sonunda batık kredi miktarının 150 milyar TL sınırına dayanacağını ve söylendiği gibi zaten yüzde 4’lerin çok üzerinde olduğunu dikkate alırsanız garip bir durum.
Ayrıca zaten telaffuz edilen rakamlar bunun yanından bile geçmiyor. Lakin bir eğilimi göstermesi bakımından kıymetli. Para Analiz’den haberin aktarılmasının ardından yer alan yorum bölümü ise her şeyi açıklıyor gibi. Aynen paylaşalım:
“Eğer kurumsal krediler EBRD ve IFC’ye satılacaksa, bunların teminatı olarak fabrika ve toprak-bina var ki yeniden satış değeri çok daha yüksek olur. Yine de İspanya ve İrlanda’da örnekler bu varlıkların satış esnasında en az %50 değer kaybettiğini gösteriyor.”
İşte zurnanın zırt dediği yer burası. Şimdi şayet bu yorumdan yola çıkarsak, satır aralarında gördüğünüz ‘bankalar fabrika sahibi oldu’ başlıklarını daha iyi okuyabilirsiniz.
Kurumsal alacaklar hedefleniyorsa ki hedefleniyor, bu durumda “...Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir...” sözü daha tanıdık ve anlamlı gelmiyor mu?
Tarlasından fabrikasına, gayrimenkulünden tapu üzerinden arazisine kadar böyle bir devir ne anlama geliyor? Bakın bakalım hesapsız borçlanma yiğidin kamçısı mıymış?
Çetin Ünsalan