Acıya para cezası
Terörden ekonomiye, paradan egoya, insanın her şeye kurban edildiği memleketimde Kurban Bayramı’nı idrak ediyoruz. Öncelikle herkesin bayramını kutlarım. Her ne kadar bu bayramı da krizdeki turizm sektörü için fırsat haline dönüştürüp, eş, dost, akraba, ana, baba ziyaretini taca attıysak da bayram, bayramdır.
Gelelim kurban meselesine... Türkiye’de eskiye oranla düzelme olsa da, bu işin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı tartışılır. Meselenin doğrusu din konusundaki uzmanların işi... Bilgim olsa da ahkâm kesme hadsizliğine girmeyeceğim.
Ama ne katliam gibi ibadet yapılmasını tasvip etmek mümkün; ne de kebapçıda döner yiyen, mangalı buldu mu et çevirmeye başlayan kişinin ‘kesmeyin yazıktır’ türünden popülarite yakalama arzusunu.
‘Et yemeyiversinler’ cinsinden açıklamalara da, et tüketmeyen toplumun yarattığı sonuçlara ayna tutarak yanıt vereyim. İşte Türkiye... İnsanların et almaya parası yetmeyince, ‘et yenmese de olur’ cinsinden bahane buldular; hatta bir ara alternatif olarak mercimek yenmesini bile önerenler oldu. Sen adamın cebine et yiyecek parayı koy, istiyorsa yemesin.
Bu bir inanç meselesidir; usulüyle olduktan sonra da kimseye laf söylemek düşmez. Nereye kadar? İş, eziyete dönene kadar. Bu konuyla ilgili Orman ve Su İşleri Bakanlığı da bir önlem almış. Hayvana eziyet eden bin 2 TL idari para cezası ödeyecek.
Birincisi hayvana eziyet ediyorsan; zaten ibadetin sakatlanmış demektir. İşin manevi tarafını da eşe dosta gösteriş yapmak olarak algılıyorsan, zaten kurban kesmiş değil, kuzu çevirme alanına gidip et temin etmiş oluyorsun. Keza amacı, kesim koşulları, kurban etinin dağıtılması gibi tüm kriterler ortada. Dedim ya o işi uzmanlarına bırakalım. Ama para cezasına takıldım.
İktidarın genellikle oy aldığı yerlere gidin. Nasıl katliam ve eziyet yapıldığını görün. Şimdi soruyorum size: Şehrin göbeğinde mangal yapmasını engelleyemediğiniz adama, zabıtanız gidip bin 2 TL ceza mı kesecek? Güldürmeyin beni...
Hadi biraz mübalağa sanatını kullanalım. Adam sadistse ve ‘parasıyla değil mi kardeşim’ deyip, bin 2 TL’yi bastırıp kurbana eziyet ederse, ne yapacaksınız? Ben size söyleyeyim, ya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yapın; derecesi daha yüksekse iktidarı kurma yetkisi verin.
‘Ne alakası var’ diyenler çıkacaktır. Bu ülkede dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, asgari ücret 8 yüz TL’nin biraz üzerindeyken ‘rahatça geçinilebilir’ dedi mi? Şu anda bu ülkede asgari ücret kaç TL? Bin TL...
Demek ki bu ülkede bin TL bastırıp, insanları köle gibi çalıştırmak, bırakın kurban kesmeyi, evine et sokmaktan yoksun hale getirmek, aile reislerine çocuklarının okul harcamaları karşısında mahcubiyet yaşatmak, insanlara yaşıyormuş gibi davranıp acı çektirmek suç değil.
Kaderin garip cilvesi... Kurbana acı çektirene bin 2 TL ceza öngörülen memleketimde, bin TL karşısında acı yaşatılan milyonlarca insan var. Sizce de bu işte bir gariplik yok mu? Belki bu bayram bunun yanıtına kafa yorarsınız. Herkesin bayramını kutlarım.
Çetin Ünsalan