Ekonomide İran riski büyüyor
ABD’nin İran’dan petrol alımının durdurulması talebiyle ortaya çıkması, dünya ekonomisinde dengeler açısından da bazı denklemleri beraberinde getirdi. Türkiye ve AB’de bazı ülkeler bu yaptırımlara uymak konusunda isteksizliklerini ortaya koydular.
Trump, meseleyi ilk ortaya attığında burada hesap edilemeyecek tavrın Rusya’dan geleceğini yazmıştım. Çünkü yarının ekonomik dengelerinde aynı kutupta gözüken İran ve Rusya’nın bugün enerjide rakip olduğu gerçeğini göz ardı etmek olanaksızdı.
Ben o gün de, bugün de Türkiye’nin bu yaptırımlara karşı durması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu hem arz güvenliğimiz, hem de tek bir alıcıya mahkum olma riskimiz nedeniyle hayati bir başlıktır.
Ayrıca bir komşuyla daha problem yaşarsak, meseleyi toparlanamayacak noktaya getirme riskimiz bulunuyor. Ve yine bir diğer sorun da İran’a karşı yaptırımları takip edecek, ikinci bir ülke olma ihtimalimizin de çok yüksek olduğu. Türkiye bu konuda mutlaka başta Rusya olmak üzere, yaptırıma karşı çıkan Avrupa ülkelerini de arkasını alarak herkesi ikna etmeye çalışmalıdır.
Şüphesiz bunu da kimsenin ciddiye almadığı ‘eyler gölgesinde’ değil, uluslararası diplomasi trafiği içinde gerçekleştirmelidir. Bu yazıyı yazmamın temel nedeni bazı kötü kokuların gelmeye başlamış olmasıdır.
Mesela Rus Lukoil şirketinin İran’dan alımı durdurduğunu açıklaması bu açıdan önemlidir. Yani Rusya, bu denklem içerisinde rakip konumuyla ambargoyu desteklemese de, başını diğer tarafa çevirme ihtimali olan ülkedir.
Bu işin siyasi yönü; bir de ekonomik olarak ortaya çıkacak bir açmazımız var. Tek satıcı bağımlılığı ve arz güvenliği risklerinin altını çizmiştim. Lakin bununla birlikte bugün 85 dolarlar seviyesine çıkan petrolün varil fiyatının daha da yükselmesi ihtimali var.
Açıkçası bu faktör de Rusya’nın göz yumma ihtimalini yükseltiyor. Çünkü petrolün varil fiyatı maliyet noktası olan 50 dolarların ne kadar üzerine çıkarsa, Rusya o kadar çok para kazanıyor.
İran’ın dünya petrol üretimindeki payı burada kritik nokta. Neredeyse günlük petrol üretiminin üçte birine yaklaşan ağırlığıyla Suudi Arabistan’ın, petrol fiyatlarını düşürmek adına daha fazla hamle yapması zor. Bundan yaklaşık 15 gün önce Trump, Ortadoğu ülkelerine yönelik bir beyanatta bulundu.
Tehditle karışık bu beyanatta, güvenliğini üstlendiği ülkelerin bu yaptırımlara karşı üretimi arttırmaları gerektiğini söyledi. Elbette bu da ayrı bir çelişki. ABD, Ortadoğu ülkelerinin güvenlikçisi mi, yoksa karıştırıcısı mı tartışılır. Neticede bu sopayla güzel silah satıyor; birçok ülkeye salma çıkarıyor.
İran Petrol Bakanı Yardımcısı Habibullan Bitaraf’ın Ocak ayında yaptığı konuşmada verdiği bilgilere göre dünya petrol rezervlerinin yüzde 9’u, gaz rezervlerinin de yüzde 18’i İran’da bulunuyor. Buradaki bir kısıt, doğalgaz ve petrol fiyatlarını arttıracaktır.
İşte siyasi yanı bir tarafa koysanız bile, iktisadi sıkıntı burada ortaya çıkıyor. Türk reel sektörü şu an itibariyle zaten 85 dolara ulaşan Brent varil fiyatıyla dolar ve faizin ardından üçüncü kıskaca girdi. Bu fiyatların daha fazla yükselmesi kaldırılamaz maliyetleri de beraberinde getirecektir.
Ticaret savaşlarının ortasında zaten kaybettiği rekabetçiliği ikinci bir darbe alacaktır. Doğalgaz ile ilgili açmaz ise daha büyük. Burada bir gelişme olursa, son aylarda arka arkaya yaşanan zamları arar oluruz.
Elektriğimizin üretiminde de neredeyse yüzde 40 civarında doğalgaz kullandığımızı düşünürsek, bu durumun sadece cebimize etki etmeyeceği, soğukta kalma riski ortaya koymayacağı açık. Tüm maliyetlerimizi zincirleme tetikler.
Hem vatandaşın yaşam kalitesindeki bozulma hızlanır, hem de reel sektör yeni bir sorunu kucağında bulur. Zaten son enflasyon rakamları üreticinin enflasyonunun, tüketicinin yaşadığının iki katı olduğunu gözler önüne seriyor. Ya arka arkaya gelen zamlar enflasyon, enflasyon faiz doğurur ya da çok sayıda firmamızı kaybederek, patlamış kronik bir işsizlik gerçeğimiz olur.
Şüphesiz bu maliyetlerin dolar talebini arttırmasıyla doların geleceği noktayı da takdirlerinize bırakıyorum. Bizim biraz yumurta kapıya gelince iş yapma hastalığımız vardır. Nitekim ekim ayının ilk haftasını geride bırakırken, yeterince ders çalışmadığımız ortada. O zaman bugünden itibaren bu konuya özel önlem almalı, diplomasiyi geliştirmeliyiz.
Zira sonuçları hem siyasi hem de iktisadi açıdan bizim için hayati önem taşıyor. Sesimi duyan var mı? Daha önce duyulmamıştı da, onun için soruyorum.