Kamuya hangi alanlarda işçi alımı yapılabilir?
Acaba hangi hizmetler için yeni kamu kadroları açarsak milli geliri en çok artırabiliriz veya fayda üretimini kayda değer miktarda artırabiliriz?
50 BİN İLAVE MUHTAR
Misal Sn. Kılıçdaroğlu muhtarlık kadrolarına işsizleri yerleştirmeyi önerdi. Türkiye'deki 50 bin muhtar kadrosuna bu formül ile bir 50 bin kişilik istihdam pekâlâ sağlanabilir. Ancak bu ilave 50 bin kişilik kadro, ilave ne kadar fayda üretecek? Muhtarların ürettiği kamusal fayda ikiye mi katlanacak? Vatandaşa bir ikamet belgesi yerine iki ikamet belgesi mi verilecek? Madem fayda üretimi artıyor, bu durumda her muhtarın yanına 1 değil 2 kadro daha açsak ve 50 bin yerine 100 bin kişiye ilave kadro versek daha iyi olmaz mı? Misal muhtarlığı 7/24, 3 vardiya çalıştırabiliriz. Bunun sınırı nedir?
KAMU FAYDASI MODELİ
Bu kamusal atama problemini modelleyebilir miyiz? Her kamu kadrosunun ne kadar kamusal fayda ürettiğini hesaplayabiliyorsak ve ilave her bir personel alımının yarattığı faydayı da modelleyebiliyorsak, belirli bir bütçenin harcanması konusunda, hangi kamu kadrosuna ne ölçüde personel alınmasının kamusal faydayı en çokladığını hesaplayabiliriz. İşin zor kısmı bu faydayı ölçme kısmi. Muhtar sekreterinin yarattığı fayda, anaokulu öğretmeninin yarattığı fayda, itfaiye personelinin yarattığı fayda veya belediye işçisinin yarattığı fayda. Bunları aynı baza getirip nasıl karşılaştıracağız? Biraz zor.
Başka bir yaklaşım yapalım. Misal, devletler arasında aynı kamu fonksiyonlarının personel sayılarının nüfuslarına oranı arasında kıyaslama yapmak anlamlı bir gösterge olabilir. Bu çalışmayı mutlaka ilgili merkez planlama birimleri yapıyorlardır. Misal İngiltere'yi ele alalım. İngiltere'de birçok alanda kamu ( ve özel sektör) personeli oranı Türkiye'den daha az. Güvenlik görevlileri, bekçiler, polisler, temizlik görevlileri, benzin istasyonu görevlileri, asker sayısı vs... Bu da doğal, çünkü İngiltere'nin işsizlik seviyesi çok daha düşük ve mümkün olduğunca düşük gelirli işleri yok edip yüksek gelirli işlere vatandaşlarını kaydırmaya çalışıyorlar. Asıl haber değeri olan konu, bunun tersinin olduğu durumlar. Acaba hangi kamusal hizmetlerde İngiltere, Türkiye'den (nüfusa oran olarak ) daha çok personel çalıştırmayı seçmiş?
Bu sorunun cevabını bilmiyorum ancak gözlemlerime dayanarak bir kaç tespit paylaşayım. Bahçıvan kadroları, çöp araçlarında çalışan personel sayısı, direksiyon öğretmenleri, araç bakımı test personelleri, hayır mağazacılığı personelleri, açık hava spor etkinliği antrenörleri, spor salonu personelleri, bisiklet sporu ile ilgili işler, atçılık ile ilgili işler, sertifikalandırma işlerinde İngiltere'nin kamu ve özel sektörde istihdam ettiği personel sayısı oransal olarak Türkiye'den fazla.
Acaba buna benzer alanlarda Türkiye'de de ilave kamu kadrosu açarak veya özel sektörü istihdama yönlendirerek kamusal fayda üretmemiz anlamlı olabilir mi? Biraz İngiltere'deki durumu Türkiye ile karşılaştırmalı olarak detaylandıralım.
BAHÇE BAKIMI
Bahçe bakımı, çim kesimi, ağaç budama türü şahıs firmaları tarafından sunulan bahçıvanlık hizmetleri hayli yaygın. İngiltere'de 150 bin civarı insan bu alandan ekmeğini kazanıyor. Türkiye'de acaba birkaç bin bahçıvan kadrosu kamuda açılamaz mı? Misal bir bahçıvanın öğleden önce 3 saat bir kamu yerleşkesinin bahçesini düzenlediğini (bahçe yoksa da oluşturmasını), öğleden sonra 3 saat yakınlardaki diğer kamu yerleşkesinin bahçesini düzenlediğini varsayalım. Her kamu yerleşkesine ayda 1 kez uğradığını düşünelim. Haftada 10 yerleşke, ayda 40 yerleşkeye anlamlı miktarda bahçıvanlık hizmeti sunulabilir. Yani her 40 kamu yerleşkesine bir adet bahçıvan ataması yapılabilir. Kamu yerleşkesi derken polis karakolu, PTT şubesi, belediye binası, İSKİ şubesi, muhtarlık, işpark otoparkı, Ziraat Bankası şubesi vs. dahil geniş anlamda terimi kullanıyoruz. Türkiye'de bu kapsamda en az 5 milyon kamu personeli olduğunu varsaysak ve her 500 personel için 1 adet bahçıvan ataması yapsak, hayli çok kamusal "güzellik" üretecek 10.000 bahçıvan için kadro açılabilir.
Bu servisin ürettiği kamusal fayda ne olacak? Kamu binalarının girişinde, bahçesinde, çevresinde; çiçekli, yeşillikli, ağaçlı güzel bir peyzaj düzenlemesi olacak. Hem çalışan personelin, hem ziyaretçilerin moral ve motivasyonunun artmasını bekleyebiliriz, bu da er geç kurum performansına yansıyacaktır. Çiçek ve bahçe bakım sektörlerinin büyümesi ekonomiyi büyütür, yeni yerli üretim birimlerinin açılmasını sağlar. Bahçe bakımı işleri yapanlar sertifika eğitimine girerek çeşitli seviyelerde sertifikalar alabilirler. Elbette bu konu kamu kurumlarında atık su değerlendirmesi, yağmur suyu geri kazanımı ve enerji verimliliği konuları ile beraber yönetilmelidir.
ÇÖP TOPLAMA
Çöp toplama hizmetini ele alalım. İngiltere'de bu alandaki temel fark, ev ve işyerlerinden tek çöp kamyonu ile toplama yapılmamasıdır. Karma çöpleri toplayan kamyon ayrıca farklı bir bölmesinde küçük kutulardan alınan organik atıkları toplamaktadır. Geri dönüşebilir atıklar ayrı kamyon ile toplanmaktadır. Daha seyrek olarak yeşil kutuların (organik bahçe atıkları, kesik çimler vs.) toplanması ayrı tipte araç ile yapılmaktadır. Tadilat atıkları, molozlar vs. için ise özel firmalardan veya belediyeden demir açık konteyner hizmeti alınmaktadır. Yani hanelerde büyük boy siyah, yeşil ve mavi plastik, tekerlekli çöp kutusu ve küçük kutu bulunmaktadır. Benim yaşadığım bölgede, insanlar daha çok atıklarını evde ayrıştırsınlar diye karma çöp kutusunun toplanma frekansını haftada 1 den, 2 haftada 1 e düşürdüler ancak geri dönüşüm kutusunu her hafta topluyorlar. İnsanlar da 2 haftalık çöpleri karma kutuya sığmadığı için mecburen daha detaylı atıkları ayrıştırıyorlar.
Kaynağında çöp ayrıştırma kapsamında İngiltere'de çöp ve atık toplama konusunda kişi başına Türkiye'ye göre daha fazla personel kullanıldığını söyleyebiliriz. Türkiye, kaynağında atık ayrıştırma ve toplama sistemlerine daha fazla personel, ekipman ve kaynak ayırarak hem binlerce ilave "üretken" istihdam alanı açabilir hem geri dönüşüm ekonomisinden önemli miktarda milli tasarruf artışı sağlayabilir.
DİREKSİYON EĞİTMENİ
Direksiyon eğitmeni konusuna da değinelim. İngiltere'de kayıtlı, lisanslı 40.000 civarında direksiyon eğitmeni ( driving instructor) var. Sayının nispeten yüksek olmasının sebebi, ehliyet sürüş sınavının 40 dakikalık şehir içi araç kullanımını içermesidir. Hatasız şekilde 40 dakikalık şehir içi kullanımı sınavını geçebilmek için sürücü adaylarının ilgili sertifikası olan eğitmenlerden saatlerce 1-1 sürüş dersi alması gerekmektedir. (Zorunlu değil ancak yaygın). Bu dersler sonucunda araba kullanmayı bilmeyen birisi, sıfır hata ile, robot gibi tüm trafik kurallarına uyan bir sürücü haline getirilir. Bu seviyeye gelmeden sınavı geçemez. Bu uygulamanın sonucunda, İngiltere, dünyanın en az trafik kazası olan ülkeleri arasındadır. (Wiki kaynağına göre 100 bin kişide yılda İngiltere'de 3 kişi, Türkiye'de 12 kişi, dünya ortalamasında 18 kişi trafik kazasında ölüyor). Türkiye son yıllarda trafik güvenliğinde çok yol aldı. Bu sürüş eğitmeni konusunda bir kaç bin kişilik kadro artırımı ve standart yükseltmesi yapılır ise muhtemelen trafik kazalarının yarattığı can kayıpları ve ekonomik kayıplar azalır.
OTOMOBİL MUAYENE
Otomobil muayene konusuna gelelim. İngiltere'de bu işe MOT testi deniyor. “MOT almak" gibi bir tabir var. MOT testini hemen tüm araç tamircileri yapıyor. Binek aracınıza her sene testi yaptırmak zorundasınız. Aracı servise götürüp MOT testine sokuyorsunuz ağır bir kusur yoksa geçiyor. Test sonucunda size 1 sayfa veriliyor. "Ağır hata", "hafif hatalar" ve "önerilenler" bölümleri mevcut. Misal geçen hafta benim aracı yıllık MOT testine soktum. Testten 1 hafif hata ve 4 öneri ile geçti. Hafif hata sileceklerin yıpranmış olması idi. Öneriler ise ön lastiklerin limit seviyede aşınmış olması ve süspansiyon kol veya fırçası aşınmasıydı. Bu örneği verme sebebim Türkiye de 2 senede bir yapılan muayeneye dikkat çekmektir. Oysa araçta güvenlik ile ilgili riskler oluşmak için 2 sene beklemiyorlar. Lastikler, silecekler, aydınlatma sistemleri sürekli aşınıyor ve yıpranıyor. Araç muayene frekansını Türkiye’de her sene olacak şekilde düzenlersek yollarda oluşan maddi kayıplı kaza ve can kayıplarını azaltırız. Trafik sigortası maliyetlerimizi azaltırız. Milli tasarruf oranını artırırız ve ilave binlerce belgeli araç bakım personeline "üretken" istihdam yaratmış oluruz.
Sayılara bakalım. İngiltere de 23.000 adet MOT testi yapabilen lisanslı servis merkezi var. Bu servislerde MOT lisansı almış 70.000 tamirci çalışıyor. Kabaca her yerleşim muhitindeki lokal araç servisinin bu lisansı aldığını (yatırımı yapıp eğitimleri aldığını) söyleyebiliriz. Türkiye bu araç muayene işini yabancı ortaklı şirkete ihale etti ve monopolistik yapıda yaklaşık 300-350 civarı muayene istasyonu ile Türkiye genelinde bu hizmet veriliyor. En son İstanbul'da araç muayenesini sanırım 2015 yılında yaptırmıştım. Yakın merkezlerde randevu yoktu, Çatalca'nın köylerinde bozuk yollardan geçerek keçilerin otladığı bir bölgede navigasyon ile ilgili merkeze ulaşabilmiştim. Yarım günden fazla zaman harcamıştım ve hayli yüksek fatura ödemiştim. Bu sistemin değişmesi herkesin faydasına olacaktır. İngiltere'de MOT testi için alınan ücret, yapılan işçilik maliyetleri nispetinde nispeten makul bir seviyededir. Servisler MOT'den pek para kazanmıyorlar ancak MOT sonucunda oluşan eksiklikler için fiyat teklifi vererek tamir işinden para kazanıyorlar. Bizde ise bu hizmetten bağımsız servislerin para kazanması zaten söz konusu değil çünkü iş monopol halinde tek bir firmaya verilmiş. O firmanın da Alman ve İngiliz ortakları var. Bazı şehirlerdeki muayene istasyonu şubelerine de bir takım bölge milletvekilleri ve hatta eski donemin bakanı ortak edilmiş. Vatandaşın böyle bir servisi makul bir bedel ile satın alması mümkün mü? Vatandaşın araç muayene faturasına holding binmiş, Alman'ı binmiş, İngiliz’i binmiş, yer yer politikacılar binmiş... İşi yapan servisteki 20 yaşındaki emekçi Mehmet, sırtında kat kat yerli ve yabancı kalantorlar. Bari Mehmet'i de kovun tam olsun.
Bu işin oluru şudur: Özel sektör monopolü kalkmalı. İsteyen servisler gerekli standartları sağlamalı, eğitimi ve lisansı almalı ve muayene hizmetini vermeli. Muayene hizmeti tüm binek araçlar için her sene zorunlu olmalı. Fiyatı mevcut seviyeden çok daha düşük olmalı. Düzenleyici kamu otoritesi bu servis için tavan fiyat açıklamalı, arzu eden daha düşük fiyat ile servisi sunabilmeli. İşi suistimal eden servisler (her ülkede var) sistemden ayıklanmalı. Taksi, minibüs, otobüs, tüm ticari araçlar için bizdeki gibi yıllık değil, İngiltere'deki gibi 6 ayda bir muayene zorunlu olmalı.
Aracın yıllık bakımını yetkili serviste yaptıran vatandaş arzu ederse aynı yerde muayenesini yaptırabilmeli.
Bu alanlarda on binlerce ilave "üretken" istihdam ve önemli miktarda kamusal fayda yaratma fırsatımız olabilir, politika yapıcılarımızın değerlendirmesine sunalım.