Vatandaşı kim kurtaracak?
Türkiye’de bir lobi tartışması yapılıyor ya, bu konuda samimiyetsizlik artık şahikaya çıktı. Bu ülkede vesayeti tartışanlar, meydanlarda, kürsülerde, ekranlarda bankalara caka satarken, arka sokakta vatandaşı bankalara kurban ettiler.
Merkez Bankası; BDDK ve Türkiye Bankalar Birliği’nin Türkiye’deki bankalara ilişkin açıkladıkları tespitlerde çok önemli detaylar var. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan öncelikle bankalarla ilgili popülist yaklaşımdan uzak durulmasını söyleyerek siyasi bir mesaj verdi.
Gelelim üç kurumun reklamlardan sıyrılmış açıklamalarına… Merkez Bankası FED’in politikalarının sermaye akımlarını olumsuz etkilediği söyledi. 2013 sonundan itibaren likidite yavaşlamasının da kredileri yavaşlattığına dikkat çekti. Sonuç: Dalgalanma banka kârlılığını ve özkaynakları olumsuz etkiledi.
Türkiye Bankalar Birliği ise bankaların çok kazandığı vurgusunun doğru olmadığını ve özkaynaklarının erime eğiliminde olduğunu açıkladı. Ve elbette BDDK’nın açıklamaları…
Bireysel kredilerdeki azalmayla toplam kredilerin 2013 yılının altında kalacağı öngörüsü ortaya konuldu. 2014 senesinin ilk çeyreğindeki kâr azalması da konjonktürel olarak nitelendirildi.
Yabancı para mevduatı yüzde 7,3 artarken, TL mevduatların azaldığını ifade edildi. Ama sonuçta da 2014 sonunda bankacılığın 2013 yılındaki kârlılığı yakalayacağı söylendi. Aslında tüm bunları alt alta koyduğunuzda bankacılık üzerinden durumun çok parlak olmadığı görülüyor.
Peki her şeye rağmen aynı kârlılık nasıl yakalanacak? İşte samimiyetsizlik ve vatandaşı bankacılara kurban etme burada başlıyor. 28 Mayıs 2014 itibariyle yürürlüğü giren yeni Tüketici Kanunu’nda bankaların, bankacılık faaliyeti dışındaki tahsilâtlarını yasallaştırdı.
Daha önemlisi bugüne kadar tüketici yehinde tüm kazanılmış davaları anlamsız kıldı. Peki bankaların kârlılığını yüzde 65 oranında dosya masrafı, aidat gibi kalemlerde elde ettiği gerçeği de ortada iken, açıklamalar ve raporlar da bunu kanıtlarken bu fotoğraf nasıl okunur?
Kredi hacmi daralan ve bankacılık faaliyetiyle kârlılığını yakalayamayacak olan bankalara, ‘git vatandaştan ne alırsan al, aynı kârı yakala’ deniliyor. Yani sırf kârlılık uğruna vatandaş bankaların önüne atılıyor.
Niye? Eğer ağırlığı yabancıların eline geçmiş bir borsada, ilk 10 hisse üzerinden işlem yapılıyor, bunun da ağırlığını bankalar oluşturuyorsa, ülkeyi yönetenler de ekonomiden finans piyasalarını anlıyor, onları kurtarmak için her şeyi yapıyorsa şaşıracak bir durum da yok. İktidar ve ekonomi yönetimi vatandaşı bankacılara kurban veriyor. Peki vatandaşı kim kurtaracak? Yanıtı şu soruda gizli: Sizce kimsenin kurtarmaya niyeti var mı?
Çetin Ünsalan