Birleşik Krallığın son ırkçılık raporu
Birleşik Krallık “Irk ve Etnik Eşitsizlikler Komisyonu” insanların yaşamında sosyal sınıf ve aile yapısının çok büyük etkisi olduğunu saptadı. Etnik topluluklardan gelen çocukların başarılarının beyaz çocuklar kadar hatta daha fazla olduğunu ama açık ırkçılığın internet olmak üzere ortamda var olduğunu açıkladı. Ancak Runnymede vakfı think tank grubu bu raporla düş kırıklığına uğradığını söyledi.
Bu komisyon George Floyd’un ölümünü takiben geçen yaz Birleşik Krallıkta yer alan “Black Lives Matter” (Siyahi Hayatlar Önemlidir) hareketi sonucunda görevlendirilmişti. Komisyonun ana saptamaları:
· Siyahi Karayip kökenli çocuklar dışındaki etnik çocukların zorunlu eğitim sürecinde beyazlar kadar veya daha başarılı oldukları
· Son elli yılda bu eğitimsel başarı Britanya toplumunu herkese daha fazla olanaklar sunan bir duruma getirdiğini
· Etnik azınlıklarla beyazlar arasındaki kazanç farkının %2.3e gerilediği ve 30 yaş altında bir önem arz etmediği
· Hukuk ve tıpta etnik topluluk üyelerinin yer aldığı
· Ancak bazı toplulukların “tarihi ırkçılık” kavramının hayalet gibi peşlerinden geldiği ve güven ortamının oluşturulamadığı ve başarıya engel oluşturduğu
olarak belirtildi. Komisyon Birleşik Krallıkta ırkçılığın son bulmadığı ama eğitimde ve ekonomideki ırk kökenli eşitsizliği yüksek bir şekilde yok ettiği başarısıyla diğer beyaz çoğunluklu ülkelerde “model alınmalı” noktasıyla bitirildi.
Komisyon Başkanı Tony Sewell bireysel ırkçılık öyküleri olmasına karşın kurumsal ırkçılıkla karşılaşılmamıştır dedi. Çok ırklı bir toplum yaratmanın zor olduğunu ama rapordaki önerilerle bunları aşmanın olası olduğunu ve tüm dünyaya bir model yaratabileceklerini ekledi.
(Fotoğraf: Tony Sevell)
Runnymede Vakfı’nın Başkanı Doktor Halima Begüm ise raporla ilgili derin bir düş kırıklığı yaşadığını ve azınlık etnik toplulukların bu hükümete güvenmediklerini söyledi. “Kurumsal ırkçılığın olmadığını doğumda ölme olasılığı bir beyazdan dört kat fazla olan siyahi bir anneye veya Covidde ölen doktor ve hemşirelerinin %60ının etnik özgeçmişleri olduğunu anlat. Anlatamazsın çünkü onlar öldü. Kurumsal olarak bu ülke hala ırkçı ve hükümetin atadığı bir komisyonun kurumsal ırkçılığı reddetmesi çok kaygı verici” diye ekledi.
Begüm ayrıca bu raporun hükümet için yazıldığını ve hükümetin bu konuda ellerini yıkadığını, sorunların üzerini beyaz bir boya ile kapadığını belirtti. 264 sayfalık raporun önerileri şu şekilde sıralandı:
· Okul gün ve saatlerinin uzatılarak ders kaçırmış olan azınlıklara ek ders verilmesi
· Dezavantajlı grupların çocuklarına daha fazla kariyer ve üniversite bilgilendirme, yönlendirme yapılması (Ancak üniversiteler paralı olduğu için maddi olanağı pek fazla olmayan çocukların üniversiteye gidebilmesi bu koşullarda çok zor)
· Başarılı etnik grupların incelenerek başarısız olanlara da aynı yöntemlerin uygulanması (Genelde başarılı olan etnik grup Hint kökenli gruplar, hukuk, tıp eğitimi alan onlar çünkü aileleri esnaf ve çocuklarının okuyup kariyer sahibi olmasına çok önem veriyorlar. Karayip kökenli siyahi aileler ise işçi sınıfı, daha az eğitimli ve maddi olanaklara sahip olduklarından çocuklarını motive etmekten acizler)
· BAME (Black, Asian, Minority Ethnic) sözcüğünün artık kullanılmaması çünkü farklı etnik grupların farklı gereksinmeleri olduğu
Daha önce beyazlar tarafından öldürülen Stephen Lawrence’ın avukatı Matthew Ryder ise sistemde ırkçılık olduğunu ve sistemin ırkçılıktan hala daha temizlenemediğini, beyaz, işçi sınıfından üniversiteye gidememiş başarısız çocukların azınlık etnik gruplardan daha fazla işe yerleştiğini söyledi.
İşçi Partisi Başkanı Keith Starmer da bu raporla düş kırıklığına uğradığını, yapısal sorunlar olduğunu, bu sorunların ciddiye alınıp çözülmesi gerektiğini belirtti. Raporun sorunları kabul ettiğini ancak yapısal sorunları kabul etmediğini ekledi. Raporun geçen yıl yayınlanması gerekirken Covid nedeniyle gecikme yaşandığı açıklandı.
Black Lives Matter grubundan konuşan bir kişi ise raporun eğitime odaklandığını ancak okuldan uzaklaştırılmadaki eşitsizliğe ve müfredatta etnik azınlık tarihinin okutulmaması gibi birçok hassas konuya değinilmediğini söyledi. “Rapor polisin ırkçı tutumlarını ve hukuk, mahkemede yaşanan haksızlıkları da yazmıyor, siyahilerin tutuklanma oranının beyazların çok üstünde olduğuna da değinmiyor” dedi.
Maurice McLeod da ırkçılıkla baş etmenin ilk şartının ırkçılığın varlığını kabul etmek olduğunu söyledi. komisyonun Bangladeş, Pakistan, Karayip ve Afrikalı işçilerin karşılaştıkları ayrımcılıkları gizliyor diye ekledi.
Başbakan Boris Johnson ise sistemde sorunlar olduğunu ama konuşma şeklini değiştirerek başarı öykülerine ve örneklerine odaklanıp motive edici olmayı istediğini söyledi. “Önyargı ve ayrımcılığa, mağdur tutumuna odaklanmak yerine ırkçılıkla olumlu bir şekilde savaşalım” dedi.
Bugüne kadar ırkçılıkla savaşta aşağıdaki çalışmalar yapıldığı açıklandı:
· 2017de eski Başbakan Teresa May “Irk Eşitsizliği Denetimi” raporu yayınlattı. Rapor etnik azınlıkların eğitim, sağlık, iş bulma, polis ve mahkemelerdeki muameleleriyle ilgili hazırlandı.
· 2017de Lammy Raporu Birleşik Krallıkta hukuk alanında etnik azınlıklara önyargı ve ayrımcılık, eşitsizlik buldu.
· Yine 2017de McGregor-Smith Raporu işyerinde ve iş bulmada etnik azınlıkların beyazlara göre bir dezavantajları olduğunu yazdı.
· Mart ayında yayınlanan bağımsız Windrush raporu İçişleri Bakanlığının ırka bağlı kurumsal düşüncesizlik ve hoyratlık içinde olduğunu belirtti.
Dört yılda birçok rapor yayınlanmasına karşın hangi ilerlemeler kaydedildi? Bu soruya BBC News “çok yol alınmadı” şeklinde yanıt veriyor. The Guardian Gazetesi son beş yılda okullarda 60 000 ırkçılık vakası yaşandığını yazdı. Gazetenin yaptığı araştırma hükümetin bu olayları gizlediğini ve bunun kaygı verici olduğunu savundu. Olayları sözlü ve fiziksel saldırı olarak grupladı, bunu yapan beyaz çocukların pek fazla ceza almadığını, okuldan uzaklaştırılmadığını belirtti.
Siyasetçiler ve eğitimciler bu konuda hükümetin daha fazla bilgi toplaması gerektiğini, sorun tam olarak ifade edilirse çözüme ulaşılır, önyargı ve ayrımcılıkla mücadele etmeliyiz diye eklediler. Milli Eğitimden bir kişi “okulların ırkçı davranışları rapor etmesiyle ilgili bir yasa yok, bazı okulların kendi sistemleri olabilir ancak bunlar bireysel yaklaşım” dedi.