Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

12 ay artı bir gün

Türkiye’nin önümüzdeki süreçte işsizlikten finansman ihtiyacına kadar başını ağrıtacak konuların ana tetikleyicisi borçlardır. Mevcut borç yapısı içinde, iç borçlardan bahseden zaten yok. Hatta bir ara Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, borçları tanımlarken ‘iç borç zaten önemli değil’ diyerek bu konuya bir bakış açısı getirdi.

O dönemden beri sorduğum bir soru ise havada kaldı. İç borç neden önemli değil; silmeyi ya da dondurmayı mı düşünüyorsunuz? Aslında bu suali Bakan’ın karşısındaki gazetecinin sorması gerekiyordu; ama o duymamazlıktan geldi.

Peki ya dış borçlar ne durumda? Burada ısrarla pompalandığı gibi kamu, özel sektör ayrımı yapmak mümkün değildir. Öncelikle bunda anlaşalım. Çünkü batan paranın teminatı dolaylı yoldan da olsa kamudur. Hele ki özel sektör borçları içinde bankaların ağırlığını dikkate alırsanız, bu vurgu daha anlamlı hale gelir.

Borçlanmak aslında tek başına kötü bir şey değil. Eğer uzun vadeli ve düşük faizle dünyadan para kullanabiliyorsanız ve gelen parayı kalkınmanız adına finansman olarak harcıyorsanız; çok büyük bir problem teşkil etmeyebilir. Yani hesap kendi kendini ödeyebilecek projelerde kullanmak olmalıdır. Biz ise yiyoruz; ama bu başka bir tartışma konusu.

Türkiye’nin toplam dış borcu, Merkez Bankası’nın verileri esas alındığında, Eylül’de açıklandığı üzere 2015 ikinci çeyrek sonu itibariyle 405 milyar dolar. Dış borcun döviz dağılımına baktığınızda ise, önümüzdeki süreçte bizim adımıza pek de olumlu sinyal vermeyen doların, yarıdan fazla olduğunu görüyoruz.

Kısa vadeli dış borç stoku ise Eylül 2015 itibariyle 121 milyar dolar. Geriye yaklaşık 284 milyar dolar kalıyor. Bu da orta ve uzun vadeli borçlar anlamına geliyor. Yalnız burada konuşulmayan bir yan var. Yapılan açıklamalarda kısa vadelilerin dışındakilerin tamamı uzun vadeli borçların içinde gösteriliyor.

Bu başlı başına bir sakatlık; ama daha büyük sıkıntı ise geriye kalan kısmının ne kadarının orta, ne kadarının uzun vade olduğunun konuşulmamasıdır. Özellikle orta vadeli borç miktarının büyük bir ciddiyet içinde tartışılması gerekiyor.

Çünkü buradaki rakam Türkiye’nin finansman ihtiyacına ilave edilecek miktarı yakından ilgilendiriyor. Yani bulmamız gereken nakit parayı etkiliyor. Fakat ülkede her şey ‘rakamlar iyi olsun yeter’ ilkesinden yola çıkılıp, gerçekle yüzleşmemek üzerine kurulu olduğu için yapılan bir uygulamayı tartışmaya açmak gerekiyor.

Soru şu: Dış borç içinde 12 ay artı bir günlük borç miktarı nedir? Bunu niye sorduğumu bilhassa bankacılar çok iyi anlayacaktır. Ne fark eder diyebilirsiniz? 12 aya kadar olan borçlanma kısa vadeli olarak tanımlanıyor.12 aydan sonrası ise orta vadeli borçlar içinde yer alıyor.

Son dönemde bir uygulama ön plana çıkıyor. 12 ay artı bir gün borçlanmalar... Aslında bu kısa vadeli borç demek ama orta vadeli borçlar içinde gözüküyor. Bu da bilanço görümünü ve finansman açısından ciddi bir yanıltma haline dönüşüyor.

Şimdi tekrar soruyorum. 121 milyar dolar kısa vadeli dış borç ise, geriye kalan 284 milyar doların ne kadarı orta vadeli borç ve bunun kaç milyar dolarlık bölümünü 12 ay artı bir günlük vadeler oluşturuyor. Açıklayın da hasıraltına süpürülen, aslında ilave kaç milyar dolara ihtiyacımız olduğunu bilelim.

Çetin Ünsalan

gün ay