Gençlerimizin alışkanlıkları değişiyor mu?
Okuduğum bir inceleme yazısı beni oldukça düşündürdü! İlginç ve dikkat çekici bulduğum konuyu sizlerdede paylaşmak istedim…ING Bank Uluslararası Ticaret Semineri organize etmiş... Sunum yapanlardan biri de Ludovic Subran, Hermes’in baş ekonomisti.Şunları söylemiş:
EKONOMİ KURAMLARI İFLAS MI ETTİ?
Artık klasik ekonomi teorileri yetersiz kalmaya başladı.Çünkü dünyadaki 18-35 yaş arasındaki tüketicilerinprofili ve davranış biçimi değişiyor…Hiç beklenmedik şekilde tepki gösteriyorlar! Onları anlamadan ekonominin gittiği rotayı belirleme şansımız yok! Buyeni tüketiciler dünyaya başka bir şekilde bakıyorlar:
Hiç kimseye ve hiçbir değere bağımlı olmayı istemiyorlar! Bu yüzden milliyetçilikten uzaklar.Dünya vatandaşı olmayı hedefliyorlar! Dinlere ve ideolojilere karşı soğuklar… Ama hayvan haklarına, çevreye, insan haklarına duyarlılar.
YENİ NESİL NE İSTİYOR?
Genel olarak aktivistler… Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorlar. Algıları çok açık, çok hızlı öğreniyorlar. Sabah 9 akşam 5 tipi işlerde çalışmak istemiyorlar! Yaratıcı, yükselme eğilimi olan, uluslararası işlerle ilgileniyorlar. Konut alıp hayat boyu ev kredisi ödemek istemiyorlar…Muhtelif ev kiralama sistemleri ile dünyanın her tarafında yaşayabiliyorlar.
Evlenip bir kişi ile ömür geçirmeye pek de istekli değiller!Evlilikleri uzun sürmüyor; bir kaç yılda boşanıyorlar… Çocuk sahibi olmaya da sıcak bakmıyorlar. Daha ileri yaşlarda, belki bir çocuk! Lüks araba alıp borç ödemek istemiyorlar. Bu sistem onlara cazip ve de mantıklı gelmiyor. Duruma göre bisiklet, motosiklet, taksi ve metroyu tercih ediyorlar… Lüks giyime de bakış açıları farklı!İmkânları olsa bile markalara büyük paralar harcamak istemiyorlar…
ULAŞILABİLİR RİSK!
Onun yerine şık, spor, rahat kıyafetleri seçiyorlar… Slogan “Ulaşılabilir Lüks!” Üst sınıf markası Balmain uygun fiyatlarla yeni ürünler hazırlamış! Çünkü pahalı ürün satan markaların satışlarında ciddi düşüşler olmuş!Daha geniş kesimlere ulaşmak istiyorlar… Mecburlar, çünkü çanlar onlar için çalıyor!
Yeni nesil teknolojiye ve iletişime sınırsız para harcıyor…Bu onlar için özgürlük demek! Konut, araba, lüks giyimyerine eğlenceye, yeme-içmeye ve seyahate para savuruyorlar. Bir kaç yıl çok çalışırlarsa, sonraki bir iki yılı dünyayı gezmek için ayırmayı hedefliyorlar… Emekli olarak ve konut alarak güvence sağlamakla ilgilenmiyorlar!
Bunun yerine,geleceği olan işlerde yaratıcı buluşlar yaparak hayatları boyunca yetecek kadar para kazanmayı hedefliyorlar… Anı yaşıyorlar. Tasarruf yapmıyorlar. Yani kısacası hayatlarını ev, araba, okul taksitlerine gömmeyi istemiyorlar! Daha fazla özgürlük talep ediyorlar…
“Belirli koşullar oluşunca, tasarrufa ya da tüketime yönelme olur!” gibi genel ekonomi teorilerianlamını kaybetmeye başlıyor. Çünkü tüketicilerin doğası değişiyor. Dünya ekonomisinde durgunluk baş gösteriyor! Klasik tüketim kan kaybediyor… İlerde bu konuda yazılan teorilerin Nobel Ekonomi Ödülü alacağı söyleniyor!
SÖYLENENLER NE ANLAMA GELİYOR?
Kişisel düşünceme göre, bu söylenenler daha çok Batı’nın kapitalist toplumları için geçerli! Küreselleşmenin körüklediği ulus karşıtı söylem, döndü dolaştı kendilerini vurdu… Artık daha fazla marka budalası yaratamıyorlar! Kapitalist sistem tıkandı; yürüyemiyor… Dışarıya karşı askeri yöntemlerle, içeriye karşı baskıcı tedbirlerle ayakta duruyor. Nereye kadar?
Milliyetçi eğilimleri törpülenmiş ve aidiyet duygusu olmayanlar mutlu olamaz… Dünya vatandaşı demek, hiçbir yere ait olmamak demektir! Tek başına hareket edenler hiçbir değer yaratamaz! Ortak değerler toplumsallaşma sonucu ortaya çıkar…
Zenginleşen ama paylaşma duygusunu yitirenler, aslında kendi kuyularını kazarlar… Her geçen gün biraz daha yalnızlaşırlar! Gerçek mutluluk, mensubu olduğu toplumun refah ve mutluluğu için çalışmaktır. İnsan paylaşarak mutluluğun doruğuna ulaşır… Çiçek, böcek ile bütün bir ömür geçmez! Ayrıca, ne kadar kalabalık olursanız olun, “çiçek böcek” diyerek hiç hedefinize ulaşamazsınız!
Kapitalist Batı toplumları sosyal olarak iflasın eşiğindedir. Ortalama bir Batı insanı yalnızlık içinde kıvranmaktadır… Almanya’da, Fransa’da, ABD’de biraz dikkatli gözlem yapın, kolaylıkla bu sonuca ulaşırsınız! Alman Şansölyesi HelmutSchmith,“Batı’nın hiçbir geleceği olmadığını!” boşuna mı söyledi? Batı’nın sosyal yaşantısına öykünerek gidilecek hiçbir liman olamaz! Bir toplum geleceğini tüketim alışkanlıklarına göre kurgulayamaz!
SON SÖZÜ İKİ DÂHİYE BIRAKALIM
Einstein: “Eğitimin amacı, bağımsız olarak hareket eden ve düşünen, buna rağmen en yüksek hayat başarılarını topluma hizmette gören bireyler yetiştirmek olmalıdır! Ancak başkaları için yaşanan bir hayat, yaşamaya değer bir hayattır!”
Mustafa Kemal Atatürk: Herhangi bir şahsın yaşadıkça memnun ve mesut olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır! Hayatta tam zevk ve saadet, ancak gelecek nesillerin varlığı, şerefi için çalışmakla bulunabilir…Bir insan böyle hareket ederken, “benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi?” diye bile düşünmemelidir! Hatta en mesut olanlar, hizmetlerinin bütün nesillerce meçhul kalmasını tercih edecek karakterde bulunanlardır…”
İçinden çıktığı topluma karşı hiçbir sorumluluk duygusu olmayanlar, kişisel çıkar ve kişisel özgürlük peşinde koşanlar, sadece tarihin ileri doğru akışının önüne set çekerler… Bundada övünülecek bir şey var mı?
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr