Soner Polat
Soner Polat Köşe Yazısı

Türkiye'nin Avrupa çıkmazı

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Juncker 18 Kasım 2015 günü Antalya’da bir araya geldi… İkili arasındaki geçtiği öne sürülen konuşma o kadar ilginçti ki gazetelerin manşetlerini süsledi! Junker, “Erdoğan’ı AB’nin prensler gibi karşıladığını” vurguladı! Daha sonra öyle bir şey söyledi ki kamuoyu şaşkına döndü: Türkiye İlerleme Raporunun yayınını, siz istediğiniz için seçim sonrasına bıraktık!” Böylece AB alavere dalavere konusunda da oldukça mahir olduğunu ispat etti! Cumhurbaşkanı Erdoğan altta kalır mı? Derhal cevabı patlattı: “Tabii ki yapacaksınız! 80 milyonluk ülkenin Devlet Başkanı’yım. Raporunuz zaten tepeden tırnağa yalan!” İsterseniz magazini bir tarafa bırakıp, AB Komisyonu 2015 Türkiye İlerleme Raporu’nu mercek altına alalım…

RAPORDAN BAZI KESİTLER:

“Gümrük Birliği Anlaşması’nın modernizasyonu ve genişletilmesine yönelik prosedürlerin başlatılmasına karar verilmiştir.” Oturma izni verilmeyen bir masada alınacak bütün kararlara harfiyen uyacağını beyan eden her devlet, farkında olmasa da açık bir sömürgedir… Ayrıca her alanda ülkemizi sıkıştıran Avrupa, Türkiye’yi bu alanda teşvik etmektedir. Çok ilginç ve dikkat çekici değil mi?

“Türkiye’de güvenlik durumunda önemli bir kötüleşme yaşanmıştır. Barış sürecine acil olarak geri dönülmesi gerekmektedir. Burada AB, hem de terör örgütü olarak tanımladığı PKK ile Türkiye’yi barış masasına davet etmektedir… Hiçbir onurlu ülke böyle bir talebi kabul etmez!

Son dönemde “paralel yapı” ile mücadele kapsamında gerçekleştirilen işten çıkarmalar endişe vericidir. Aynı AB, hatırlanacağı gibi Ergenekon ve Balyoz sürecinde hem Hükümeti hem de cemaat yargısını candan desteklemiş ve sürecin sonuna kadar sürdürülmesini savunmuştu! Oysa ki tertip davaların tamamı çöktü.AB gibi dev bir müessese tüm bu davaların tertip olduğunu bilmez mi? Türkiye, yükümlülüklerini yerine getirme konusunda (Kıbrıs Rum Kesimi) hiçbir ilerleme kaydetmemiş ve doğrudan ulaşım hatlarındaki kısıtlamalar dâhil olmak üzere malların serbest dolaşımı önündeki engelleri kaldırmamıştır.

Türkiye, Güney Kıbrıs ile ikili ilişkilerini normalleştirme yönünde bir ilerleme kaydetmemiştir. AB bu kapsamda AB üye ülkelerine yönelik olumsuz sonuçlar doğurabilecek her türlü tehdit ve eylemden kaçınılmasını teşvik etmektedir. AB kısaca, “Rumlara teslim olun!” demektedir…

Silahlı Kuvvetler ve istihbarat kuruluşlarının Parlamento’da hesap verebilirliği eksiktir. AB’nin Atatürk ve TSK düşmanlığı hiç bitmez! AB gibi bir dostunuz (!) varken, düşmana gerek var mı?

AB’YE ÜYE OLAN HER ÜLKENİN BAŞINDAKİ DAMOKLES’İN KILICI

Eğer Yunanistan AVRO zona geçmemiş olsaydı, asla bu kadar derin bir ekonomik kriz yaşamazdı… İçeride para arzını artırarak iç borcunu rahatlatır, parasının değerinin düşmesi ihracatına olumlu yansır ve böylece dış borçlarını bir düzene sokabilirdi. Ama paranın musluğu Brüksel’de olduğu için çaresizlikten kaderini AB’ye teslim etmek zorunda kaldı!

Devlet, neticede ulusal sınırlar içinde milli pazarı koruyan ve düzenleyen bir siyasi teşkilatlanmadır. Bu yöndeki en etkili silahı milli parasıdır. Milli para, ülke sınırları içinde dalgalanmayan gizli bayraktır.

ABD’nin belki de gelmiş geçmiş en yetenekli Başkanı olan Abraham Lincoln’un (D:1809- Ö:1865, Başkanlık Dönemi: 1861-1865) bu konudaki görüşleri oldukça ilginç ve dikkat çekicidir: “Devletin en yaratıcı gücü para basma gücüdür.”

Avrupa Birliği, kendisi kabul etmek istese de istemese de hastadır ve dar boğaza girmiştir. Uyguladığı ekonomik politikalar ile üye ülkelerin halklarının ayakta kalması mümkün değildir. Sınırlarını yabancı mallara sonuna kadar açarak üretim ve rekabet yeteneğini kaybeden bir üye ülke, sadece AB’nin verdiği sadakalarla ayakta kalamaz!

Bugün Yunanistan’ın yıkan tsunami, yarın belki de Romanya’yı, Portekiz’i yerle bir edecektir. Para basma yetkisinden vazgeçen bir devlet, ekonomik bir krizi yönetme yeteneğini de kaybettiğinden, kriz muhtemelen daha da derinleşecektir. Brüksel’in çıkardığı fatura ise ekonomik gibi görünse de siyasi ve stratejik öğeleri de içerecektir.

TÜRKİYE’YE AVRUPA OTELİNDE AYRILAN BİR ODA VAR MI?

Mali koşulları bir kenara koysak bile, Türkiye’nin Avrupa jeopolitiğinde yeri yoktur… Türkiye, bağımsız bir rota çizdiği takdirde Avrupa-Atlantik yapının çıkarlarına zarar verir! Bu nedenle, özellikle ve kasten AB kapısında bekletilmektedir. Türkiye girdiği gün AB dağılır…

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

türkiye nin avrupa çıkmazı