PISA çıplak...
Bir duvar ustası yüzeyi sorunlu bir alanı ne kadar boyarsa boyasın, alttaki küf, rutubet, doğa koşulları ve zaman boyaları döker. Temelde duvarı onarmadan yaptığı makyaj ise akar; gider. Meşhur ‘kral çıplak’ öyküsündeki gibi, o güne kadar yüzeydeki sorunu anlatanlar ötelenir; ama makyaj döküldüğünde haklı çıkar.
Oysa haklı çıkmak kaybedilen zaman, para ve artan sorunlar karşısında hiçbir anlam ifade etmemektedir. Bugünlerde katma değerden, inovasyondan, Ar-Ge’den, teknolojik üretimden bahsediyoruz. Olması gereken elbette bu, ama böylesi sonuçlar şapkadan tavşan çıkarmaya benzemiyor.
Bir hasat elde edebilmeniz için, önce tarlayı sürmüş ve ekmiş olmanız gerekir. Nedense bu tip kavramlar bizde, yapacak hiçbir şey kalmadığında akla geliyor. Çünkü magazini seviyoruz. Yolda bir trafik kazası görsek bile olayı, zararı, nedeni değil, kimin haklı olabileceğini tartışıyoruz.
Yıllarca sıcak paracılarla yanlış ilişki kurup, ülkeyi dolar bağımlısı hale getirdikten sonra, bugün TL kampanyası yapıyoruz. Oysa paranın bol olduğu dönemde doğru işleri yapmış olsaydık, bugün katma değeri konuşuyor değil, elde ediyor olacaktık.
Bu ülke İstiklal Savaşı verirken, gerçek galibiyetin cehaletle savaşta olduğunu sürekli hatırlatan, sonrasında her şeyden önce eğitime önem veren bir Ata’nın evlatlarıyız. Eğer yarını da kurgulayacaksak, öğretimsiz, eğitimsiz, nitelikli insan gücü olmadan bunu başaramayız.
Çocukları üniversitede okutarak sorunu çözemeyiz. O üniversitelerin, ilköğretimden başlayarak bilgiyi arayan, bulan ve üreten bir sistemi sunması gerekir. Şimdi sorsanız, kaç tane üniversitemiz olduğundan, eğitime aktarılan kaynaktan bahsedilecek. Türk filmlerinde klişe bir replik vardır: Para vererek baba olunmaz. Ne kadar gerçekten para verildiği de ayrı bir tartışma konusu.
Yarına ilişkin fotoğrafı görebilmek için PISA önemli bir veridir. OECD üyesi olan ve olmayan ülkeler arasında insan gücü ve kalitesini ortaya koyan 3 yılda bir gerçekleştirilen bir araştırmadır.
Bu araştırmanın 2015 sonuçları açıklandı. Türkiye’nin karnesi çok zayıf. Hatta 2012 verilerinin bile gerisindeyiz. 15 yaş grubu öğrencilerin girdiği sınavların neticelere göre ülkemiz 72 ülke arasında, fen bilimlerinde 53., okuma becerilerinde 51. ve matematikte de 50. sırada. 70 ülkeyi baz aldığınızda da bir ya da iki basamak oynuyor. Ama bu sonucu değiştirmez.
Şu bir gerçek ki çocuklarımıza öğretemiyoruz ve onları eğitemiyoruz. Diploma ile niteliği karıştırdığımız için de söylemlerimiz hamasetten öteye gidemiyor. Bu ülke mucizesini ilk 15 yılda eğitimle başardı.
Yarını konuşacaksak önce uluslararası ölçütlere uygun, bilimi merkezleyen, nitelikli, analitik düşünceyi esas alan milli bir eğitim politikamızın olması lazım. Yabancıya ihale eğitim politikası iflas etmiştir; Türkiye’yi de peşine takarak.
Çetin Ünsalan