Cam filmi ve çobanlar
2017 yılının son günlerinde gündeme bomba gibi düşen bir haber hepimizin yüreğini dağlamıştı. Bütün ülkeyi üzen ve içimizi burkan şey, Trabzonlu bir gencimizin haykırışıydı. Alman marka pahalı arabasının önünde cep telefonuyla özçekim yapan gencimiz üzgündü, dertliydi, anlatıyordu. Kendisi önde, arabası arkada, Sayın Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan'a dert ve kaygı dolu mesajlar gönderiyordu. Sadece kendisi için değil tüm ülke gençliği ve vatanı içindi haykırışı. Kendisi gibi haksızlığa uğramış gençler adına da konuşuyordu.15 Temmuz'da tutmuş olduğu nöbet ve darbeye karşı duruşuna karşılık gördüğü muameleye de içerlemişti. Vatanı için yaptığı onca şeyden sonra, kendi ülkesinde karşılaştığı haksızlık bu olmamalıydı! Neden arabasının önünde ve onu göstererek konuşuyordu peki? Derdi arabasındaydı. Bu gencimiz arabasına yaptırmış olduğu cam filmi uygulaması nedeniyle yasaya aykırı olduğu için trafik polislerimizce ceza yemişti. İçişleri Bakanlığı tarafından terörle mücadele amacıyla getirilmişti bu yasak. Araçlara sonradan takılan cam filmlerinden dolayı içleri gözükmüyordu. Güvenlik gerekçesiyle kanun hükmünde kararnameyle getirilen bu yasağa, Türkiye'nin duyarlı insanları tarafından özellikle gençler tarafından tepkiler arttı ve hatta CİMER'e yani Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ni e-posta yağmuruna tuttular. Bunun üzerine Cumhurbaşkanımız duyarlı bir davranış göstererek devreye girdi ve partisinin merkez yürütme kurulunda konunun tartışılmasından sonra "mağduriyet yaratılmaması" konusunda görüş bildirdi. Bununla da kalmadı, Cumhurbaşkanımız: “Yasak yanlış, mağduriyet olmamalı, gerekli düzenlemenin yapılması için talimat verdim” dedi. Hatta “Genelge yayınlayın, düzeltin bu işi'' şeklinde ifadelere yer verdiği bile iddia edildi. Ülkenin bütün görsel ve yazılı medyasında bu gencimizin haykırışı ve getirilen yasak yer aldı. Televizyonların ana haber bültenlerinde dakikalarca bu çığlık gösterildi. Basınımız doğal olarak haksızlıklara karşı duyarsız kalamazdı ve üstlerine düşen vazifeyi layıkıyla yerine getirdiler ve bu adaletsizliği kamuoyuyla paylaştılar. Ve en sonunda Cumhurbaşkanımız'ın duyarlılığı sayesinde bu haksızlığa son verildi.
Takvimlerde tarih 29 Aralık 2017 idi. Gaziantep'te bir çoban Ankara'ya kadar olan yaklaşık 670 km'lik yolu sırtında kepeneği ile yürümeye başladı. Yola çıkmadan önce yaptığı basın toplantısına: "Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN'a Gaziantep'te yaşayan çobanların sorunlarını anlatmak için Gaziantep'ten Ankara'ya yürüyüşümüzü başlattık. Dualarınızı esirgemeyin..."diye başlamıştı ve basın bildirgesinin devamında da uğradığı haksızlıkları dile getirmişti:
"Gaziantep İlinde bulunan yaklaşık 4691 üyesi olan Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliğinin 2014 yılı Haziran ayındaki seçiminde kargaşa çıkarılarak seçim iptal edildi, 2014 yılı Kasım ayındaki ikinci seçim sürecinde Gaziantep milletvekilimiz Şamil Tayyar’ın baskısı nedeniyle seçimlerden çekilmek zorunda kaldım. Aradan 3 yıl geçti, üyelerin mevcut yönetimden memnun olmamasından dolayı 538 Birlik üyesi Anayasal haklarını kullanarak noter aracılığıyla Olağanüstü seçim talebinde bulundu....
Mevcut Birlik yönetimi; üyelerin yasa ve yönetmenliğe uyan, seçim taleplerini reddetti. Bakanlık adına Gaziantep Tarım İl Müdürlüğü seçim yapılmasına karar verdi. Yasalara ve yönetmenliğe uyan bir seçim mahkeme tarafından durduruldu. Jet hızıyla yürütmeyi durdurma kararı veren mahkeme 1 aydır itiraz edilmesine rağmen aynı bina içerisinde yer alan bir üst mahkemeye dosyayı henüz yollamadı. Bu süreçte de mevcut Birlik başkanına aynı milletvekilimiz tarafından yine açık şekilde destek verilirken, şahsıma da baskı yapması neticesinde severek çalıştığım 26 yıllık Tarım Bakanlığındaki Veteriner Teknikerliği görevimden istifa etmek zorunda kaldım."
Kışın soğuğunda düştü yollara, yağmur çamur demeden eritti kilometreleri. Yolda hiç tanımadığı insanlar çevirdi yolunu derdini sordular. Anadolu'nun güzel insanları onun dertleriyle kederlendi. Çay, çorba içirdiler, yemek yedirdiler, yatak serdiler yatırdılar. Kimisi de destek için beraber yürüdü, polis müdahalesiyle dağıldı. Yani insanımız onu bağrına bastı. Sosyal medyada koyun-keçi yetiştiricileri içerisinde, çobanlar arasında simge haline geldi. Yürüyen çoban ve herkes yetkililerden ve görsel/yazılı basından bir hareket bekledi. Ama o hareket gelmedi. Kimse "derdin ne?" diye sormadı. Ankara'da sadece Kanal 5 ve Milli Gazete haber yaptı...Biz, Ulusal Kanal'da Hayvancılık Günü programında konuk ettik onu derdini anlattı bütün samimiyetiyle. Bu hak arayışı sırasında , bu yürüyüş yapılırken bu çobanı görmezden gelenleri düşününce şunlar da geliyor aklıma:
Bir kadın manken kendi oyuyla dağdaki çobanın oyunun bir olmadığını söylediğinde buna şiddetle karşı çıkan siyasetçiler nerede acaba? Bu hanımefendiye ağzından köpükler saçarak hakaretler eden TV yorumcuları, gazeteciler acaba neredeler? Ana haber bültenlerinde bu olayı dakikalarca duyuranlar nerede? Bu yanlış söyleme şiddetle tepki gösteren koyun keçi birliği başkanları nerede? Nereye gitti bütün bu hak savunucular, adalet seviciler? Acaba şimdi susmalarının ve bu yürüyüşe tepkisiz kalmalarının sebebi o hanımefendiyle aynı düşüncede olmaları mı yoksa? İki yüzlülüğün kol gezdiği bu ülkede insanın midesi bulanıyor. Herkes bir maskeyle geziyor. Hiç kimse samimi değil.
En çok dikkatimi çeken ve beni üzen şey ne onu söyleyeyim. Çobanların hakları ve Türkiye Hayvancılığı için yürüyen Osman Türkman'ın söyledikleri. "Sayın Cumhurbaşkanımız'dan özür diliyorum, Dünya'da bu kadar önemli işle uğraşırken onun önüne böyle küçük bir şeyle gelmek istemezdim ama ona yapılan haksızlıkları anlatmak istiyorum" diyor Osman Türkman... Arabasının cam filmi için Cumhurbaşkanı'na şikayette bulunan vatandaşın arsızlığı yok Osman Türkman'da. Oysa, cam filmi mağduru vatandaş, İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü diyor yapıştırıyor isteklerini ardı ardına. Ve sonunda en üstten an alta ülkede bir seferberlik başlıyor ve "mağduriyet" gideriliyor.
Ne yazık ki bugün ülkemizde "arabalardaki cam filmi sorunu" , hayvancılığımızın mera, kaba yem, çoban ve girdi maliyetleri gibi sorunlarından önde gelmektedir. Çobanlarımızın sorunlarının gündeme alınarak medyada yer aldığı, kamuoyunda geniş çaplı karşılık bulduğu ve devlet büyüklerimizin sorunları çözme yolunda adımlar attığı gün "Tarım ve Hayvancılık" ile ilgili sorunları çözmüş oluruz. İşte o gün Osman Türkman'ın yürüyüşü amacına ulaşmış olur.
Cenk Özdemir
ulusal.com.tr