Gaz, göz, arpacı
Cumhuriyet Bayramı en alternatif haliyle ve coşkuyla kutlandı. Yurdun dört yanında ilçe ilçe, sokak sokak, kapalı kapılar ardında kendi kendine yöneticilik oynayanların aksine, halk duruma el koydu. Yandaşzadeler fazla kalabalık yok dese de, sanırım bir arkadaşımın şu yorumu her şeyi anlatıyor: “İstanbul Fatih’te bile insanlar akın akın yürüdü.’
Buraların siyaseten kimin kalesi olduğunu bilenler, bu cümlenin yedi kelimeden ibaret olmadığını da anlamıştır. Çok net ortadadır ki, Cumhuriyet Mitingleri’ne imza atan bu ulus, tüm sessizliğine rağmen dimdik ortada duruyor. İşte zaten ne olduysa bunun anlaşılmasıyla oldu.
Önce gaz geldi… İlk gaz ‘provokasyon var’ gazıydı. Kimse yemedi. Sonra 28 Ekim’deki çelenk koyma törenlerinden başlayan bir süreçte ‘barikat gazı’ geldi. Yine kimse oralı olmadı. Barikat yarılıp geçildi. Ve son gazı bayrama sakladılar. Milletin de, vekilinin de gözünün tam orta yerine gazları sıktılar.
Ve böylece ‘göz aşaması’na geçildi. Millet yüreğini mendil yapıp, gözyaşlarını silerek yürümeye devam ederken, hipodromdan bir ses yükseldi. ‘Göze mi geldik, sen mi unuttun.’ Hipodromdakiler sandıktan çıkan kadar kalabalık olmadıklarını anladılar. Sonra İçişleri Bakanı atladı helikoptere, meydanları gözlemeye başladı.
Bir gün önce uluslararası bir organizasyonda sporcular ayrı tutularak, iktidarın üç isminin protesto edilmesinin üzerine, milyonların tüm ülkede meydanları, sokakları doldurması, iktidar edenleri ‘arpacı’ aşamasına geçirdi. Arpacı kumrusu gibi düşünmeye başladılar.
Neler oluyordu, hani her şeye hakimdiler? Hani millet ne derlerse inanıyordu. İşte burada da yandaş medya üzerinden sunulan rakamları ve siyaseti sokaktakinin yemediğini gördüler. Çünkü ülke çapında ortak slogan gün gelip, halka hesap verileceğini haykırıyordu. İşte bu arpacık kumrusu gibi düşünmenin dozajını artırdı.
Şimdi bundan sonra ne olur? Kimse kimseden ‘pardon’ demesini beklemesin. İktidarın sansüre yönelik baskıcı uygulamaları artarak devam edecektir. Elde kalan inanmışı tutmanın gayretinin içine, vatandaşın çaresizliğini katıp, biraz da üzerine tuz ekerseniz kokmadan bu yemeği bir kez daha yedirebilirsiniz. En azından umut, bu olacaktır.
Fakat arpacı kumrularını düşündüren bir detay var. Durum hoş değil. Önümüzdeki günler halkın kapısını yeni zamlarla ve icralarla çalmak zorundalar. İki detay haber vereyim. 6111 sayılı Torba Yasa uzatmasında 31 Ekim son gün. Yine insanlar ödemelerini yapamazsa, ki yapamadıklarını biliyoruz, kanun hükmü ihlal edilmiş sayılacak.
İhlal ile birlikte mevcut borçlar daha da artacak. Vadesi geçmiş borç, muacceliyet kazanacak. Yani borcun borçludan resmen istenebilme olanağı ortaya çıkacak ve vergi daireleri tarafından cebri işlem ve haciz başlatılacak. Durumunuz böyleyse ve bankadaki hesabınıza e-haciz gelirse de, kamu kapınıza dayanırsa da şaşırmayın. Bunun da sandığa yansıması çok iyi olmaz.
Gelelim herkesi ilgilendiren ikinci habere… BOTAŞ doğalgaza 1 Ekim’den geçerli olmak üzere yüzde 9,8’lik zam yapmıştı. Fakat iki yıldır seçim ve benzeri detaylar uğruna, zamlara rağmen gaz değerinin altında satılınca kurum Maliye’ye olan vergi borçlarını ödeyemez hale geldi. Şimdi ilk haberle bağlantılı olarak ya Maliye kurumun kapısına dayanacak ya da muhtemelen yeni zam gelecek. Doğalgaza zam gelince, yüzde 44’ü doğalgazla üretilen elektriğe de yansıyacak. Bu da kışa girilirken hoş bir tablo değil.
Bunlar sadece iki örnek. Çok sayıda ekonomik açmaz iktidarın kapısında duruyor. Üstüne bir de protesto edilmeye başlandı. Yetmiyormuş gibi Cumhuriyet Bayramı alternatif olarak, kulakları çınlatılarak kutlandı.
Üç yıllık bir seçim periyoduna girilirken bunlar iktidarı düşündürecek ve baskıyı artıracaktır. Neticede ‘gaz, göz, arpacı’ devreye girecek. Hedef belli, muhalifleri susturup, yandaş medya ile gaz verilecek, göze girilmeye çalışılacak. Vatandaş bunu tekrar kabul ederse üçüncü aşamada değişim gerçekleşecek. Artık arpacı kumrusu gibi düşünmek zorunda olan iktidar değil, vatandaş olacak. Bekleyip, göreceğiz.
ulusalkanal.com.tr