Çık işin içinden…
Türkiye ile ilgili arka arkaya yapılan açıklamalar, aklı olanın aklını karıştıracak cinsten. Tüm açıklamaları bir anda okuyunca, bir zamanlar televizyon tiyatrosuyla hayatımıza giren ‘sırma saçlı kıvırcık kel’ tanımlamasıyla karşılaşıyorsunuz.
Esasen resmi okurken, doğru haber sıralamasını yaparsanız, durum netleşiyor. Fakat öyle karma karışık açıklamalar, bombardıman şeklinde kamuoyu gündemine sunuluyor ki, devekuşunu kiminin deve, kiminin de kuş diye bize satacağını anlıyorsunuz.
İçinde çelişki barındıran en ilginç haber Avrupa Birliği’nden geldi. Avrupa Komisyonu, Türkiye büyüme beklentisini yükseltti; Avro Bölgesi için de düşürdü. Ne var bunda diyeceksiniz? Eğer bu ülkenin ekonomi yönetimi ihracatla büyüyeceğimizi iddia ediyorsa, tek pazarımız kalan Avrupa’daki küçülme bizi nasıl büyütecek?
Yok, iç pazarla büyüyeceğimizi iddia edenler olabilir. O zaman da bugün açıklanan enflasyon verilerinin yalan olduğunu kabul etmek gerekiyor. Çünkü hayatın gerçeklerini çöpe atar ve üç kuruş para gelsin diye, bu enflasyon verilerini zorlayarak bu seviyede tutarsanız, oradan da büyüme çıkmaz.
Merkez Bankası Başkanı’nın ziyaretlerinde para basma için ağızda dolaştırılan baklayı ve JP Morgan’ın açıklamasını birleştirelim. Deniliyor ki; Merkez Bankası Mayıs ve Haziran aylarında 50’şer baz puan faiz indirime gidebilir.
Yani hem kontrolsüzce para basacaksınız, hem faizleri düşüreceksiniz, iç piyasayı hareketlendirip büyüme yakalayacaksınız. Peki o zaman hedeflenen enflasyon ne olacak? Dolar kuru burada kalacak mı? Düşürdüğünüz faizler yine düşük mü olacak?
Geçelim bir diğer habere. Para basıp kredi dağıtacaksanız, hangi bankalar aracılığıyla bunu yapacaksınız? Çünkü Goldman Sachs da raporunda, hisseler için Türk bankalarına ‘sat’ tavsiyesi verdiği açıkladı.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in bankalarda kredi verecek para kalmadığı ve bozulan rasyolar açıklamasını hatırlarsak, bankalar hangi kriterlerle ve bilanço değerleri üzerinden, kredilendirecek insanlar bulacak da kredi verecek?
Diyelim ki verdi. Bu durumda önce insanlar ve firmalar, ardından da riski gören yabancılar dolar borçlarını TL’ye çevirmeye kalkacaksa, ki öyle olacak, o zaman ihtiyaç duyulan dolar talebini nasıl karşılayacağız? Dolar basamadığımıza göre kuru nasıl tutacağız?
İşin özü ne biliyor musunuz? Bu iş bitti. Eskiden çarpıtılan haberlerle 6 – 7 ay idare edilen beklenti yönetimi, eş zamanlı haberlerle 2 – 3 günde çürüyor. Sorun mu? Öyle karışık veriliyor ki, herkesin aklı karışıyor.
Keşke basın, basın olarak kalsaydı da, haber akışı diye bir kavramı hatırlayıp, insanları bilinçlendirseydi. İşin özü şu: Başarılı ekonomi palavrası terfi etti. Artık o, sırma saçlı kıvırcık kel.
Çetin Ünsalan