Soner Polat
Soner Polat Köşe Yazısı

Ünlü polislere arkadan kelepçe takılırken

Cemaatle ilişkili oldukları ve yasa dışı faaliyetlere bulaştıkları düşünülerek sahur operasyonu ile gözaltına alınan polisler suçsuz ve günahsız olduklarını ve siyasi saiklerle (gerekçelerle) içeri alındıklarını ileri sürdüler. Bu ünlü polisleri, arkalarından kelepçelenmiş gösteren fotoğraflar gazete sayfalarını süslerken, ben Silivri zindanında kahkahalara boğularak okuduğum bir kitabı yeniden elime aldım. Dz.Kur.Alb. Faruk Doğan’ın usta işi kısa öykülerile dolu Kaynak Yayınlarından çıkan kitabının adı, “Balyoz ve Ergenekon’da Adli Komedya” Sizlere bu kitaptaki, “Artık Benim de Bir komplom var!” isimli öyküden bazı pasajlar sunacağım.

Esas mesleği olan “emniyetli hizmet” işinde üst düzey bir konumda bulunan Ramazan, gizlice çalıştığı bu ofiste en kıdemli kişi aynı zamanda patronun yakın arkadaşlarından birisiydi. Konuşmaya sırayla başlandığı zamanlar, sözü ilk olarak hep Ramazan alıyor ve alt kademedekilerin yaratıcılık zırvasına kapılarak, saçmalamasına mani olacak şekilde, sınırları belli ediyordu.

İhsan Bey, bizim işlerde denenmiş projeler daha garantilidir. Zaten herhangi bir projeyi “Eşbaşkan”, “Hacı Efendi” ve onun da efendisi “Kara Hüseyin Başkan”ın bilgisi olmadan uygulamamız söz konusu bile değildir.

Ramazan başını sallayarak, o zaman ilk öneriyi ben yapayım, yeni bir suikast haberine ne dersiniz? Bir subayın odasında, buzdolabının arkasında, bir siyasinin ev adresini ve krokisini buluruz… Patron İhsan’ın dişlerini sıkarak konuşması, sakin olmaya çalıştığını gösteriyordu. Suikast yapacak adam adresi, görevleri niye bir yere yazsın? Hiç mi “Görevimiz Tehlike” izlemediniz, canım kardeşim? Üstelik son suikast komplosunu da elinize yüzünüze bulaştırdınız. Suikastçı, gideceği adresi yanında taşır mı birader? İnsanlar buna 50 yıl öncesinin filmlerinde bile gülüyordu.

Ramazan heyecanla söze girerek, “Büyük adamsın İhsan abi, nereden anladın bu taktiği filmden arakladığımızı?

- Allah belanızı versin! Hangi filmden çaldınız?

- 002 Yavru ile Kâtip isimli iki casusun maceralarıydı. 007 James Bond’dan önce onlar varmış.

- Peki, ya aşçı ve marangoz erlerin suikastçı olarak yakalanması? Onu da mı filmden çaldınız?

- Aynen abi.

- Ulan! Ben size ne diyeyim? Sizin beceriksizliğiniz yüzünden savcılar, utancından üç yıldır dava bile açamadılar.

Söylenen her yeni cümle İhsan’ın sinir katsayısını artırıyordu. Daha toplantının başında “bey” hitabının yerini “ulan” almıştı bile. Ramazan’ın meslektaşı olan Ali Fuat, kendine pay çıkarabilmek için söze girdi: “Efendim malumunuz, sağa sola cephane, silah gizleyip ihbar ettiğimiz subaylar hâlâ içeride. Kendini kanıtlamış bu tarz bir projeye ne dersiniz?

Ali Fuat Bey, hatalarınızın hangi birini söyleyeyim şeker kardeşim. Cephaneleri gömmeden önce videoya kaydetmişsiniz; bir de fonda konuşmuşsunuz. Sanki cephane sıkıntımız var gibi, bir sis kutusunu farklı zamanlarda, üç yere birden gömmüşsünüz.

Asker kökenli olan ekip şefi Atilla, kendi projesini kusursuz sanıyordu. Hemen söze girdi: “Efendim, gerçekleştirdiğimiz darbe komplosu projeleri, bildiğiniz gibi her rütbeden çok sayıda subayla birlikte birçok gazeteci, aydın ve muhalifin de tutuklanmasını sağladı. İsterseniz bir yerlerden yeni bir darbe plânı daha ortay sürebiliriz.

İhsan Bey’in ses tonu yükselmeye başladı: “Ben de asker kökenlisin diye adamların usullerini bilirsin sandım. Adamlar binlerce hatanızı buldu. Askerliği muz cumhuriyetinde mi yaptın arkadaşım? Sen dua et, yargılama safhası tam kontrolümüz altındaydı da, herkesin gördüğü bu hatalarınız o safhada görmezden gelindi.

Masanın diğer ucundaki en kıdemsiz ekip şefi söz almak istedi. O da meslektaşları Ramazan ve Ali Fuat gibi “emniyetli hizmet” sektöründeydi. İhsan, en kıdemsiz olduğu için toplantıların çoğunda söz alamayan bu ekip şefine haksızlık etmek istemedi:

-Buyurun Kurt Bey…

- “Kurt değil efendim, Yurt” diye düzeltti kıdemsiz ekip şefi.

-Kardeşim ha Kurt ha Yurt ne fark eder? Hem Yurt diye isim mi olur? Maazallah yurtseverliği hatırlatıyor. Casus musun ulan yoksa sen?

Yurt, derhal lafa girerek tırmanan krizi yatıştırmaya çalıştı: “Teveccühünüz efendim. Ben de tam o konuya gelecektim. Bildiğiniz gibi hüküm verilen ilk dava, benim projem olan “casusluk ve fuhuş” komplosuydu.

İlk hüküm verildi de ne oldu? Adı “casusluk ve fuhuş” ama davada ne casus bulabildiler ne de kadın. Sonra rezil oldunuz. İnsan şu vekillere yaptığımız gibi bir iki tane kaset yapmaz mı birader!

Öykü bu şekilde devam edip gidiyor. Gezegenimiz güneşin etrafında dönüyor. Keser dönüyor, sap dönüyor, gün geliyor, hesap dönüyor.

Amiral Soner Polat

Ünlü polislere arkadan kelepçe