Ölüm kokan göstermelik kanun
Ülkede genel anlamda bir fantezi gibi algılanan, ama her ihmalinde insanların ölümü ya da sakat kalmasıyla sonuçlanan iş kazaları ve buna yönelik denetimler Türkiye fotoğrafını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Gündeminiz ister terörle mücadele, ister hukuk, isterse ekonomik mücadele olsun, kağıt üzerinde meseleleri düzenleyen bu ülkenin uygulamaya yönelik hiçbir icraatı yok. Dünya ile aynı nitelikte kanunlar çıkarırsınız, ama uygulamadığınız için ülke hukuksuzluktan geçilmez.
Ekonomide serbest piyasa uygulamasını benimsersiniz, ama temelde tam rekabet ve denetim üzerine kurulu iki sacayağından, denetimi tamamen göz ardı ettiğiniz için mesele faşizan bir kapitalizme döner.
Farklı konularda, farklı örnekleri çoğaltmak o kadar mümkün ki… Ama bugün ben 30 Haziran 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndan bahsetmek istiyorum.
Yıllardır sürünen bu tasarı, hangi şartlar altında hayata geçti? Maden kazalarını, tuzlayı, alışveriş merkezindeki yangını ve arka arkaya gelen felaketleri hatırlayacaksınız. O kadar çok gündeme geldi ki, içeriği ile ilgili çelişkiler ve çekinceler olmasına rağmen apor topar tasarı yasalaştırıldı.
Peki oldu da ne oldu? İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin ‘2012 Temmuz Ayı İş Cinayetleri Raporu’na göre, yasal düzenleme hayata geçtikten sonra yani temmuz ayında en az 110 işçi hayatını kaybetti. Ölümler en çok inşaat, mevsimlik tarım ve enerji sektörlerinde oluyor.
İnşaata özel başlık açmak gerekiyor. Hani o sayfa sayfa ilan verilen ve patladığı söylenen inşaat sektöründen bahsediyorum. Hiç sizi büyük laflarla ve istatistiklerle boğmayacağım. Bugün tarih; 23 Ağustos 2012 Perşembe… Yani neredeyse olayların yaşanmasından ve apar topar kanun çıkarılmasının üzerinden iki ay geçti.
Yer İstanbul Tepebaşı… İngiliz Konsolosluğu’nun yanından çıkan ve İstanbul Sanayi Odası’na giden yol üzerinde, yani herkesin gözü önünde, bir bina restorasyon çalışması var. İşçiler üçüncü katta iskelede çalışıyorlar. O her konuda fikri olan TÜSİAD’ın tam karşısındaki bina. Üçüncü katta çalışan işçilerde ne eldiven, ne baret, ne gözlük, ki kaynak yapıyorlar, ne de güvenlik halatı var. Orada herkesin gözü önünde, en önemlisi de kendisine patronlar kulübü denen derneğin karşısında ölüme davet çıkararak çalışıyorlar.
Belki de ve umarım hiçbirine bir şey olmayacak. Peki biz ne zaman bunu gündeme getireceğiz? İçlerinden biri düşüp, ölünce… O zamana kadar günde binlerce insan önünden geçip gidiyor ve çıkan sesten dolayı da kafayı kaldırıp, çalışanlara bakıyor ama görmüyor.
Ama ülkede yeni çıkmış bir İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu var değil mi? Her şeyimiz göstermelik, her şeyimiz. Yasak savmak için kanun çıkarıp, uygulamadıktan sonra ölenlere ağlıyoruz. Bunu cebine fütursuzca kredi kartı konan insanlardan, terörle mücadeleye kadar her alana yayabilirsiniz. Sonuç? Öl ki haber olsun, yoksa kanunun önemi yok.
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr