Peşmerge bataklığında değerleri ve geleceği kaybetmek!
Eğitim elbisesi giymiş, üzeri adeta cephanelik gibi olan çakı gibi subay hızlı adımlarla Başbakan’a yaklaştı. Gösterişli bir selamdan sonra birlikte arkadaki askerlere doğru yürümeye başladılar. Ayakta yan yana hatta kol kola duran bir grup asker vardı. Ancak üniformaları aynı değildi. Bu askerlerin kim olduğunu anlamaya çalışırken, gözüm yerde silahla uğraşan üç askere takıldı. Daha sonra tekrar ayakta duran askerlere bakınca aralarında Türk subayları olduğunu gördüm.
Durumu yavaş yavaş kavramaya başladım. Yer, Kuzey Irak’ta bulunan Diyana bölgesiydi. Türkiye’nin Başbakanı resmi bir ziyaret maksadıyla bu bölgede bulunuyordu. Basında yer alan haberlere göre, kendisini büyük bir devletin Başkanı zannedenBarzani Efendi, tenezzül edip Davutoğlu’nu karşılamaya gelmemiş, bu maksatla yeğenini göndermişti. Davutoğlu Peşmerge Eğitim Merkezi’ni ziyaret ediyordu. Görüntüler akmaya devam etti. Gözlerime inanamadım. Özel Kuvvetler mensubu bordo bereli üst rütbeli bir subay da orada bulunuyordu. Türk Ordusu, yakın gelecekte kendisi için en büyük tehdit olacak Peşmergeyi eğitiyordu!
Bu görüntüleri Sözcü gazetesinin internet sitesinde izledim. Büyük bir şok ve hayal kırıklığı yaşadım. İçim sızladı; sanki yüreğimden bir parça koptu. Kendi ülkemde esir düştüğüm, üzerimize aniden kapıların kapatıldığı 11 Şubat 2011 günü bile bu kadar üzülmemiştim.
Sözcü gazetesi, kişisel düşünceme göre büyük bir gazetecilik başarısı olan ve manşetlere taşınması gereken bu görüntülü haberini fazla önemsemiyor ve küçük bir alanda sergiliyordu. Bir an için “Acaba ben mi abartıyorum?” diye içimden geçirdim. Ancak hemen gözüme çarpan ters orantı ve açık asimetri beni kendime getirdi. Bu kısa haber için üst üste ve yağmur gibi okuyucu yorumları gelmişti. Eleştiriler kurşun gibi ağırdı ve ihanete uğramış insanların duygularını yansıtıyor gibiydi.
Böyle bir eğitimi ABD Silahlı Kuvvetleri rahatlıkla verebilirdi. Ama muhtemelen TSK’yı bu bataklığa çekmek ve bu yüce kurumun içine virüs bulaştırmak istiyordu. Maalesef Türkiye, kendini cehenneme götürecek yolun kaldırım taşlarını bizzat kendisi döşüyordu.
Hepimizin aklına gelen benzer ve ortak soruları ortaya atalım.
Türkiye olarak Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyor muyuz? Cevabımız evet ise Peşmerge Irak’ın bölünmesi sürecinde Irak ordusuna karşı savaşmak için kurulmuştur.
Türkiye olarak Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını destekliyor muyuz? Cevabımız hayır ise Peşmerge bu devleti kurmak için vardır.
Türkiye olarak Kuzey Irak’ta kurulacak muhtemel bir Kürt devletinin Türkiye, Suriye ve İran’dan parçalar koparmasına razı mıyız? Cevabımız hayır ise bu konuda savaşacağımız kuvvet Peşmergedir.
Kurulacak bir Kürt devletinin Akdeniz’e ulaşmasını istiyor muyuz? Cevabımız hayır ise bu yönde mücadele edeceğimiz unsur Peşmergedir.
Emperyalizm, Kuzey Irak’ta Kobani’yi bahane ederek zorla bir araya getirdiği silahlı Kürt güçlerini (Peşmerge, PYD, PKK) bağımsız bir Kürt devletini zorlamak için kullanacaktır. Bu konuyu biraz inceleyen herkesin bildiği ama emperyalizm tarafındanşimdiye dek açıkça ifade edilmeyen bu hedef, ABD, AB ve İsrail’in en büyük makamları tarafından bugünlerde kaygısızca dile getirilmektedir.PKK’yı temize çıkarmak için çalışmalar çoktan başlatıldı. Bu ahval ve şerait içinde Peşmergeye kucak açmak akla, mantığa, coğrafyaya, stratejiye, jeopolitiğe bıçak çekmektir.
Acaba TSK da Başbakan Davutoğlu’nun aşağıdaki görüşlerine katılıyor mu? Bunu bilmek her Türk vatandaşının hakkıdır.
“Türkiye Kürt bölgesinin güvenliği için her türlü desteği verecektir. Bu güvenlik bizim için en öncelikli konudur. O yüzden Peşmergelerin sınırımızdan Kobani’ye geçmesine izin verdik…”
Hatırlanacağı üzere Davutoğlu, “Ulus devletlerle hesaplaşma vakti geldi!” demişti. Yukarıdaki sözler hiç şüphesiz Irak ulus devleti ile hesaplaşma anlamı da taşıyor. Ancak gözden kaçırılmaması gereken başka bir sorun var. Matematik dili ile ifade edilebilecek kadar kesin ve açık olan bir durum ortaya çıkıyor:“Irak ulus devleti ile hesaplaşma aynı zamanda Türkiye ulus devleti ile hesaplaşmadır.”
Fakir milletimizin kursağından kesip verdiği vergilerle yaşatılan Türk Silahlı Kuvvetleri milli bir ordudur ve her zaman öyle kalmalıdır. TSK, sadece ve sadece ülkemizin hayati çıkarları için silaha sarılmalıdır.Türkiye’nin önündeki tartışmasız en büyük tehdit olan ve ülke bütünlüğümüzü hedefalan içerdeki ve dışardaki her türlü siyasi ve bölücü Kürtçülük ve bunu destekleyecek askeri unsurlara cepheden karşı çıkılmalıdır.
Uyguladıkları hatalı politikalarla emperyalizmin ağına takılan, özel durum, yaşantı ve ihtirasları nedeniyle baskı altında tutulan her kesim bu hatasının bedelini kendisi ödemelidir. TSKbu gibilerin kalkanı olamaz, olmamalıdır!Bataklıklarda macera arayanlar günün birinde bataklığa saplanıp kalırlar. Milletimizin gözbebeği olan TSK, tertemiz ırmakların aktığı yemyeşil vadilerdeki nadide çiçekler gibidir. TSK’yı bataklığın içine çekmek isteyenlere milletimiz izin vermemelidir.
Goethe (1749-1832) diyor ki, “Gerçek dost, düştüğünde sana yardım eden değil, seni düşürmemek için düşmeyi göze alan kişidir.” Bizler düşelim ama TSK daima yükseklerde kalsın!
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr