Niçin Irak ve Suriye'de kaybetmeye mahkûmuz!
Önce Ortadoğu’yu etkileyen temel dinamikleri sıralayalım:
ABD, İsrail üzerindeki baskıyı azaltmak için ikinci bir İsrail devletini Kürtler üzerinden kurmak istiyor. Bazıları bunu Müslüman (!) İsrail devleti olarak betimliyor.
Batı emperyalizmi Ortadoğu enerji kaynaklarını ve nakil hatlarını kaynağından itibaren denetlemek istiyor.
ABD ve Batı, Asya’nın Doğu kapısının anahtarını cebine koymak, dilediği zaman bu kapıyı açmak, dilediği zaman kapatmak istiyor.
Batı bu bölgede az da olsa inisiyatif alabilecek hiçbir bölgesel güç unsuru istemiyor.
Ve özellikle Türkiye’yi gelecekteki bölge politikalarının önündeki en büyük ve en ciddi engel olarak görüyor!
ABD’nin başını çektiği Batı emperyalizmin sıraladığım hedeflerini ele geçirmek için eline geçen altın fırsat, artık bir ölüm-kalım savaşına dönüşen keskin Sünni-Şii rekabetidir. Özellikle büyük finansal kaynakları olan Suudi Arabistan’ın, adeta İsrail’in sadık bir askeri olarak bu savaşa bütün gücü ile katılması dengeleri alt üst etmektedir.
Bütün bölge politikalarının başarısının Sünni-Şii düşmanlığına bağlı olduğunu bilen ABD, temel siyasetini bu esasa dayandırmıştır. Irak’ın işgalinin hemen ardından, birbirlerine karşı kışkırtmak için Sünni ve Şii sivil halka ve her iki kesimin kutsal mekânlarına yapılan bombalı saldırıların ardında Batı’nın istihbarat örgütleri bulunmaktadır.
ABD, kısmen AB ve İsrail: İran, Irak ve Suriye merkezi hükümetleri, Lübnan’daki Hizbullah ve Sünni ağırlıklı ülkelerdeki Şii azınlığı bölge politikalarına bir engel olarak görmektedir. Bunu etkisiz kılmanın en kolay ve en ucuz yolu, Şii ağırlıklı bu kesime karşı Sünni bir blok oluşturmaktır.
Emperyalizm, bu maksatla Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, BAE gibi ülkeleri, Müslüman Kardeşler, Aşiretler gibi hükümet dışı aktörleri Sünni bir cephede toplamış ve antiemperyalist bir direnç gösteren ülkeler ve ülke dışı aktörlerin üzerine salmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken en önemli konu, İslamiyet’e ihanetin merkezi olan Suudi Arabistan’ın İsrail ile bir Kürt devleti kurulması yönünde el sıkışmasıdır.
İsrailli diplomat Dore Gold ile görüşmesinden sonra basına demeç veren Suudi kralının danışmanı Enver Macid Ekşi, bu mutabakatı açıkça ifade etmekten çekinmemiştir.
Ekşi’nin midemizi ekşiten sözlerini birlikte dinleyelim: “Kürt halkı gerçekten bağımsızlık isterse, kimse onlara engel olamaz. İran, Irak, Suriye ve Türkiye’deki Kürtler birleşip bağımsız bir devlet kurarlarsa, bölgedeki kriz çözülür!” Bu ifadeler Türkiye’ye karşı açık bir düşmanlık ilanıdır ve Suudi kralının verdiği hediyeler, bu kem sözlerin ağırlığını azaltmaz!
Bölge ülkeleri içinde her ülkenin ve her hükümet dışı aktörün kendine göre bir hedefi vardır. Uyguladıkları siyaset ile çıkar alanlarını genişletmek istemektedirler.
Suudi Arabistan ile Katar, Bahreyn gibi küçük uyduları, kendileri için mezhepsel rakip olan İran’ın nüfuz alanının genişlemesinden, ideolojik rakip olan Türkiye’nin laik sisteminin bölgeye yayılmasından endişe etmektedir. Yaptığı eylemler çıkarları ile uyumludur. Hatırlayalım, Şiilerin çoğunlukta olduğu Bahreyn’de toplumsal olaylar patlak verince, Suudi Arabistan ordusunu bu küçük ülkeye göndermişti!
İran, Irak, Suriye ve Lübnan Hizbullah’ı antiemperyalist bir çerçevede bölge dışı güçler ve onların bölgedeki piyonları olan ülkelere karşı direnmektedir. Bu nedenle mücadeleleri, esasen ülkelerinin birlik ve bütünlüklerini korumaya yöneliktir.
İran’ı tarihsel olarak rakip gören ve Enver Sedat ile birlikte gerçekçi bölge politikalarından uzaklaşan idare-i maslahatçı Mısır, gelişmeleri sessizce izlemektedir. Mısır, bölgedeki değişim ve dönüşümün kendi yararına olduğunu sanmakta ve içten içe sevinmektedir. Oysa ki bölgedeki işini tamamlayan İsrail daha sonra Mısır üzerine çullanacaktır.
Tüm Ortadoğu’da ne yaptığını bilmeyen tek ülke Türkiye’dir. Akıl tutulması yaşayan Türkiye, bindiği dalı kesmektedir. Kendini yıkacak politikalara kendisi destek veren dünyadaki tek ülke olarak şimdiden tarihteki yerini almıştır.
Sünni mezhepçi politikanın gerçek hedefinin Türkiye olduğunu kavrayamamıştır.
Suudi Arabistan ve Katar ile Suriye’de Fetih Ordusu kurmuştur. Bu ordu aslında Türkiye’yi bölecek gelişmelerin öncüsüdür!
Suudi Arabistan, Türkiye’yi parçalamak için İsrail’le tokalaşmışken, bu ülkeye sarılmaktadır.
Esad’ın kaybetmesinin Türkiye’nin kaybetmesi olduğunun farkında bile değildir.
Irak’ta merkezi hükümeti destekleyeceğine, bölücü Barzani’nin peşine takılmıştır.
ABD’nin hem Irak hem de Suriye’de Türkmen coğrafyasını paramparça etmesine ses bile çıkaramamıştır.
IŞİD’in, ABD ve İsrail tarafından bölge hedeflerine hizmet için yaratılan bir oyuncak olduğunu göremeyecek kadar istihbarat bilincini kaybetmiştir.
Kürt koridorunun Türkiye’yi bölecek jeopolitik bir hançer olduğunu görememektedir.
ABD’den her defasında kazık üstüne kazık yemekte, ama her seferinde ABD taleplerine yeşil ışık yakmaktadır. Stratejik ortak ile stratejik uşak arasındaki ayırımın farkına varamamıştır.
40 kişi ile ABD’nin Türkiye’yi teslim alması ve İncirlik’i Türkiye’yi bölecek sinsi planların merkezi yapması aklın havsalanın alabileceği bir şey değildir.
Bir insan düşünün, içine konulacağı zindanın duvarlarını kendisi örsün ve tuğlalarını birer birer kendisi koysun! Türkiye’nin durumu tam da budur!
Ama her şeye rağmen bu büyük millet, ateş ve ihanet çemberini yaracak dinamikleri harekete geçirecek yol ve yöntemleri, er ya da geç bulacaktır!
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr