Soner Polat
Soner Polat Köşe Yazısı

TSK Suriye muhaliflerinden uzak durmalıdır!

Suriye Birleşmiş Milletler (BM) Teşkilatı’nın bir üyesidir. Bu nedenle üye bir ülkeye tanınan tüm haklara sahip olduğu gibi üyelikten kaynaklanan sorumlulukları da vardır. Eğer bu sorumluluklarını yerine getirememişse, BM Sözleşmesi gereğince (Chapter 2, Article 5-6), Güvenli Konseyi’nin teklifi ile Genel Kurulca üyelikten çıkarılır.

Ayrıca BM Sözleşmesi’nin Birinci Bölümünde, tüm ülkelerin eşit ve topraklarında egemen olduğu (Chapter 1, Article2.1), sorunlara barışçıl çözümler bulunması gerektiği (Chapter 1, Article2,3), bir ülkenin egemenlik ve bağımsızlığının güç gösterisi veya güç kullanarak tehdit edilmesinden kaçınılması (Chapter 1, Article 2,4), ülkelerin iç meselelerinde BM’nin müdahale yetkisi olmadığı açıkça vurgulanır. ( Chapter 1, Article 2,7)

Bu maddeler yürürlükteyken ve Suriye konusunda BM tarafından cezai bir işlem başlatılmamışken, bu ülkeye yönelik tüm girişimlerin, en azından görünürde, BM Sözleşmesi’nin amir hükümlerine aykırı olmaması gerekir. Uluslararası hukuka bağlı saygın bir devlet bu yolun dışına çıkmamaya özen gösterir.

Basın yayın organlarında, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Bayan Marie Harf’e dayandırılarak verilen haberlerde, Türkiye ile ABD’nin ülkemizde 2000 kadar Suriyeli muhalifi eğitmek ve donatmak için anlaştığı yönünde haberlere yer verilmektedir. Bu konuda ABD ve Türk askeri makamlarının müzakereler yaptığı yönündeki bilgilere de rastlanmaktadır.

ABD’nin, Batı dünyası ve İsrail’i de peşine takarak estirdiği savaş rüzgârları, kitle iletişim teknikleri kullanılarak kamuoyunda güçlü bir algı yaratmaktaysa da, tüm bu girişimler uluslararası meşruiyetten yoksundur. Bu nedenle, bu rüzgârlarla sürüklenen ülkelerin dünya kamuoyundaki prestiji hızla düşmektedir.

Suriyeli muhaliflerin silahlandırılması eylemi, sadece adıyla bile (Suriyeli muhalif!) BM Sözleşmesi’nin açık ve cüretkâr bir ihlalidir. Bu tür eylemler, uluslararası meşruiyet kaygıları ile gizli ve örtülü olarak yürütülür. Böyle bir girişimin iki hükümet tarafından davul zurna ile duyurulması kendi özel gündem ve siyasetlerine uygun düşebilir ama hukuk ve diplomasi sanatının bütünüyle dışındadır.

Hükümetler, kendilerine göre haklı sayılabilecek nedenlerle böyle bir rotada dümen tutabilirler. Bu reel politika olarak da adlandırılabilir. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri, geçmişten gelip geleceğe uzanan kendine özgü bir değerler silsilesidir. Gücünü tarihinden, haklılığından, mazlum uluslara örnek olmasından alır.

Suriyeli muhaliflerin eğitilmesi ve donatılması askeri bir faaliyet değil, özü ve ruhu itibarıyla tepeden tırnağa siyasi bir faaliyettir. Ayrıca, bu konuda BM’ye yapılmış çok sayıda şikâyet vardır. Bu şikâyetler, konjonktüre bağlı olarak ileride bir uluslararası mahkemenin dava konusu olabilir! Suriyeli muhaliflerin eğitim ve donatımı ulusal çıkarlar açısından uygun görülse bile, işlem makamı TSK değil, devletin başka bir kurumu olmalıdır.

Dünya sadece Batı’dan ibaret değildir. BM’ye üye olan ülkelerin ezici bir çoğunluğu Suriye’deki gelişmeleri kaygı ve endişe ile izlemektedir. Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri olan RF ve ÇHC, her vesile ile uluslararası meşruiyete vurgu yapmaktadır. Örneğin, Suriye topraklarında tampon bir bölge kurulması için Türkiye’nin yaptığı çağrılara yönelik olarak Rus Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Alexander Lukashevich tarafından 9 Ekim 2014 günü verilen demeç oldukça ilginç ve dikkat çekicidir: “Tampon bölge tesisi ile ilgili karar, ancak BM Güvenlik Konseyi tarafından verilebilir. Tek bir ülke veya bir koalisyon gücü tarafından alınacak böyle bir karar, açık bir şekilde uluslararası hukukun ihlali olur!”

Hepimizin göz bebeği olan TSK, şimdiye kadar sürdürdüğü ilkeli, dikkatli ve sorumlu tutumunu devam ettirmeli, iç ve dış siyaset oyunlarının bir parçası olmamalıdır. Tarihin içinden gelen sağduyusu ve bilge yapısı ile günlük siyasi malzeme olacak girişimlerden özellikle kaçınmalı, bu yöne meyilli mensuplarını da frenlemelidir. Eğer, birileri bir takım olayları tetiklemek için oraya buraya bomba atacaklarsa, bu onların sorunudur ve bir TSK mensubu böyle bir ortamı derhal terk etmelidir. TSK, hem halkımızın hem de tüm dünyanın saygı duyduğu yüce bir kurumdur ve öyle de kalmalıdır.

Bazıları kendini ispat etme ihtiyacı duyabilir, ancak TSK’nın böyle bir şeye gereksinimi yoktur. TSK sicilini, tarihin dönüm noktalarındaki olağanüstü direnişi ve haklı her davaya, karşısındaki emperyalist güçlere meydan okuyarak gözü kara girmesi ile milletten almıştır.

TSK, Washington’daki CIA, DIA gibi karanlık merkezlerde yazılan ucuz dramalarda rol alan bir figüran olamaz, olmamalıdır. Savaş, ancak vatanın temel değerlerine bir saldırı olduğunda kutsiyet kazanır. Atılan her adımı tarih baba defterine kaydetmektedir. TSK’nın, şanlı geçmişine ve zengin tarihi mirasına uygun adımlar atacağına inanıyorum…

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

tsk suriye uzak