Soner Polat
Soner Polat Köşe Yazısı

Muğlak kavramlarla Türkiye'yi teslim etmek!

HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş 10 maddelik anlaşma metnini ilan etti. Bu konuda Hükümet ile anlaştıklarını ima ediyor. Muhtemelen TC Hükümeti de bir açıklama yapacaktır. Bu haberin altına öyle yorumlar eklenmiş ki Türkler hakkındaki düşünceleri nedeniyle rahmetli Aziz Nesin’i akla getiriyor. Efendim, liderler içinde en dürüst ve açık sözlü olanı Demirtaş imiş; barıştan yana tavır almışmış; en güvenilir lidermiş; daha neler neler…

Önce kısa bir bilgi verelim. Bir ülkede etnik çeşitlilik olması için etnik nüfus, genel nüfusun en az yüzde 35’i olmalıdır. Bu oran dünyaca kabul edilen uluslararası standarttır. “Türkiye’nin Etnik Yapısı” adlı muhteşem eseriyle bu konuda en ciddi araştırmayı Ali Tayyar Önder yapmıştır. Elimde bulunan kitabının 27’inci baskısında genel nüfus sayım bilgileri ve tarafsız araştırmalara dayanılarak durum tespiti yapılmıştır.

Türkiye nüfusunun (72 milyon) yüzde 89.79’u (64.650.000) Türk’tür. Kim kendine ne diyorsa, ancak yüzde 10,21’in içine girmektedir. Bu nedenle, “Türkiye etnik mozaik falan değildir!” Bu algıyı yaratan ülkemiz üzerinde emelleri olan emperyalizmin istihbarat teşkilatlarıdır. Bu oyunun Türklere rağmen nasıl sürdürülebildiği konusu özel bir incelemeyi hak ediyor! Kafasında tereddüdü olanlar lütfen bu kitabı alıp okusunlar!

Demirtaş’a dönelim… Bölücülük demokrasi sözcüğünün içine tıkıştırılıyor: “Demokratik Cumhuriyet, ortak vatan, milletin demokratik ölçülerle tanımlanması” deniyor. Yani içinde onlarca demokrasi sözcüğü geçtiği için bölücülük aklanmış mı oluyor? Bu sözleri safdil Türkler için tercüme edelim: “Türkiye, Türklerin, Kürtlerin ve diğer 66 (!) etnik grubun ortak vatanıdır. Bu husus, kurucu belge olan Anayasa’da da açıkça belirtilmelidir.” Peki, bu ne anlama geliyor: Tekil devletin ruhuna Fatiha okuma!Atatürk’ün tanımı neydi: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir!”

Demirtaş diyor ki, “Kimlik tanımı ve kavramına ilişkin eşit mekanizmalar tesis etmeliyiz. Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarını tartışmalıyız!” Daha nasıl anlatsın… Demek istiyor ki yurt genelinde Kürtler için zaten gereken yapılacak ama bir de Güneydoğu bölgesi var! Yerel boyutta bu yetmez! Artık, özerklik mi olur, kuvvetli otonomi mi olur, federatif, konfederatif, bağımsız yapı mı olur, orasına bakacağız!

Demirtaş, “Özgür vatandaşı için de yasal ve demokratik güvenceler” talep ediyor. Bu ise şu anlama geliyor: “Kimliğini serbest bırakacağımız kişi TBMM’ye de özgür bir vatandaş ve milletvekili olarak bu kimlikle girecek! Kürt milletvekili olarak kendisini tanımlayacak! TBMM’de Kürt milletvekili olarak soru önergesi verebilecek…”

Bu tür konuları içeren 10 madde çarpıcı bir final ile son buluyor: “Bütün bu demokratik hamleleri içselleştirmeye yarayan yeni bir anayasa” Yani bir ayrılış sözleşmesi, bir boşanma ilanı, bir bölücü anayasa. Bu talepler bırakın ceza yasalarını, anayasal suçlar kapsamına girer. Şerefli Türk subaylarına ve TSK’ya kurulan kumpasa yeşil ışık yakan ve yol veren, yıllarca haksız ve hukuksuz olarak onları demir parmaklıklar ardına hapseden Türk yargısı, bu açıklamayı yasal bir çerçeve içinde görüyorsa, sözün bittiği bir çizgeye geldiğimizi anlarız.

Irak’ta ABD’nin dikte ettiği de işte Demirtaş’ın istediği gibi bölücü bir anayasaydı. Bu anayasa yerinde durduğu müddetçe Irak asla iflah olmaz! Biz akbil, kömür, makarna, yardım sepeti, çeyrek altın peşinde koştuğumuz için olayları algılama yeteneğimizi kaybettik. Bakınız, ABD’nin en etkili dış politika dergisine röportaj veren Beşar Esat, Irak anayasasını nasıl tasvir ediyor:

“Irak’ta çok önemli bir sorun var! Irak anayasası Irak’ın birliği için değil, oradaki dini ve etnik grupları garanti altına almak için yapıldı! Peki, Suriye’de fark ne? Onlarca ülke dört yıldır ülkemize saldırıyor; ambargo uyguluyor; isyancıları destekliyor. Ayaktayız, çünkü bizde gerçek bir anayasa var, laik anayasa. Hâlbuki Irak’ta bölücü bir anayasa var. Ona anayasa denemez!

Bu konularda ahkâm kesmek Demirtaş’ın boyunu ve müktesebatını aşar. Bu işin patronu emperyalizmdir. Herkesi olduğu yerde kazığa bağlanmış gibi tutan da odur! Emperyalizm yerli işbirlikçileri ile birlikte bu kirli çarkı döndürmektedir.

Adını ne koyarsanız koyun, ister açılım süreci deyin, ister milli birlik ve beraberlik projesi deyin, ister demokratik cumhuriyet ile el sıkışan Dersim tabanlı Türkiyelilik deyin, ister ortak vatanlı demokratik cumhuriyet deyin, isterseniz bu garabeti Milli Güvenlik Kurullarında günlerce tartışın, bu işin sonu, aynen Irak’ta olduğu gibi, kin, nefret, acı, çile, sefalet, kan ve gözyaşıdır. Barış, refah ve mutluluğun tek adresi, tekil devlet, tek bayrak, tek dil ve tek millette bütünleşmektir. Bunun dışında başka bir yol ve çözüm yoktur.

Yeri gelmişken emperyalizmin eteklerinin altına saklanarak efelik yapanlara da seslenmek isterim: “Egemenlik kurmanın bir bedeli vardır. Batı’nın kuyruğuna yapışarak bir yere gidemezsiniz!” Bakın Atatürk ne diyor: “Hâkimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşa ile verilemez. Hâkimiyet ve saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. “Eğer, dünyanın sayılı orduları arasında yer alan TSK’yı yeneceğinizi düşünüyorsanız, bu tatlı rüyadan uyanın! Hayaller güzel olmasına güzeldir de, hayat sadece gerçeklerle yaşanır.”

Muğlak ve anlaşılmaz sözcüklerin arkasına gizlenen sinsi bölücülük Türk Milleti tarafından kavrandığı gün bu işin müsebbipleri kaçacak delik arayacaklardır. O günler de çok uzakta değildir!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

türkiye yi teslim Etmek