Büyükelçiler faciası ve Dışişleri Bakanlığımız
Uzun bir süredir Türkiye Batı’nın ve işbirlikçisi muhalefetin operasyon alanına döndü. Amerikancı muhalefetin başlattığı Kavala ve Demirtaş serbest bırakılsın korusuna 10 Batılı büyükelçi bir açıklamayla katıldı. Türkiye'nin içişlerine açık bir müdahaleye muhalefetle birlikte dahil oldular. Tam da Türkiye'nin Suriye'de PKK'ya karşı operasyon yapmaya hazırlandığı günlerde başlatılan bu operasyona cumhurbaşkanımız çok yerinde bir tavırla müdahale etti ve büyükelçilerin istenmeyen adam ilan edilmesi için Dışişleri Bakanlığı'na talimat verdiğini söyledi. Fakat ortada garip bir durum vardı. Büyükelçilerin bu kararına dışişleri bakanımız dışında bütün AKP yöneticilerinden tepkiler geldi; fakat asıl tepki göstermesi gereken dışişleri bakanımız ve bakanlık ortalarda görünmüyordu. Anlaşılan Dışişleri Bakanlığı bürokratları ve dışişleri bakanımız cumhurbaşkanının bu tavrını doğru bulmamış ve büyükelçileri kurtarmak için cumhurbaşkanımızı yanıltıcı adımlar atmıştır.
Büyükelçiler, yaptıkları ve eylemlerinden geri adım atmadıklarını ortaya koyan açıklamalar yaparken ne yazık ki Amerikancı medyamız bu sosyal medya açıklamalarını büyükelçiler geri adım attı diye pazarlamıştır. Bu pazarlamaya ben açıkçası dışişlerinin de dahil olduğunu düşünüyorum. Öyle ki Dışişleri Bakanlığı cumhurbaşkanının verdiği talimatın gereğini yapacağına büyükelçileri kurtaracak hamleler düşünmüş ve sonunda cumhurbaşkanına söylediği sözü havada bıraktıran bir tutum almasına neden olmuştur.Bunu nereden çıkarıyorum tabiki olayın başından beri sessizliğe gömülmesinden. Ortaya çıkan durum Amerikancı muhalefetin ve Batı’nın ekmeğine yağ sürmüştür. Cumhurbaşkanımız için de çok vahim bir durum yaratmıştır.
Dışişleri Bakanlığı’nın son günlerde ilginç uygulamalarını yaşıyoruz. Birleşmiş Milletler daimi büyükelçimiz Fransa'nın Çin'e karşı Uygur kışkırtmasını kaşıyan bildirisine imza atmış ve Doğu Akdeniz'de her gün kavga ettiğimiz Fransa'nın Çin’i parçalama emellerine Amerika ile beraber çanak tutmuştur. Amerika büyükelçisi Murat Mercan Amerika'ya güzellemeler döktüren makaleler yazmaktadır, Afganistan meselesinde Batı’nın kuyruğuna takılmış dışişleri bakanımız Ukrayna'ya gidip Kırım meselesinde Rusya'nın karşısında Ukrayna'ya sonuna kadar destek olacağımızı açıklamaktadır.Emperyalistler Türkiye’ye savaş ilan ederken anlaşılan Türkiye'nin dış politikası hala Amerikan gözlüğünü çıkarmamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız her gün Putin'le Asya ülkeleriyle Afrika ülkeleri ile görüşürken Dışişleri Bakanlığımız Amerika ve Yunanistan ile anlaşma peşinde koşmaktadır.
Bu durum AK parti açısından ve maalesef Türkiye açısından büyük bir facianın habercisidir. Türkiye Amerikan emperyalizminin ve Avrupa ülkelerinin operasyonlarına uğrarken Dışişleri Bakanlığımızın içinde bulunduğu durum gerçekten tam bir faciadır. Türkiye bu durumu düzeltmek zorundadır, böyle devam etmesi Batı’nın operasyonlarının devam etmesi demektir. Türk yargısına müdahaleyi sineye çekmek kaçınılmaz olarak Amerikancı muhalefete daha fazla alan açmakla sonuçlanır ve Türkiye'yi kaosa sürükler.
Türk halkının merak ettiği Tayyip Erdoğan'ı bu kararından kim vazgeçirmiştir, Tayyip Erdoğan bu karara nasıl ikna edilmiş, Türkiye'nin cumhurbaşkanı söylediği sözü çiğner hale nasıl getirilmiştir. Burada Dışişleri Bakanlığı’nın ve bürokratlarının sorumluluğu nedir, cumhurbaşkanı danışmanları mı böyle bir rezalete neden olmuştur, yoksa yine sıcak para sopası mı kullanılmıştır? Bunun hesabı verilmelidir. Türkiye kamuoyu Türkiye'nin içişlerine açıkça müdahale edilirken sus pus olan, ortalarda görünmeyen dahası cumhurbaşkanının verdiği kararı değiştirmek için uğraşan bir dışişleri bakanına mı sahiptir? Bunları bilmeye hakkımız vardır, eğer böyleyse o dışişleri bakanı derhal istifa etmeli ya da görevden alınmalıdır. “Büyükelçiler geri adım attı” diyerek hem kendinizi hem de halkımızı kandırmayın. Türkiye bu vahim yanlışları kaldırabilecek durumda değildir, sonuçları da çok ağır olur.