İngiltere'de Nükleer Santral (NS) tartışması ve Türkiye'ye satılacak İngiliz reaktörleri
Geçende İngiltere'nin etkili gazetesi Daily Telegraph'ta A.E. Pritchard'ın nükleer santral (NS) politikaları ile ilgili makalesini okudum (1). Pritchard kıdemli bir iş dünyası editörü. Birçok kitabı var ve birçok ülkede çalışmış. Yazının tarzı hem okuyucuyu bilgilendirmeye, hem İngiltere politika yapıcılarını NS politikaları konusunda yönlendirmeye yönelik. Yazıda Türkiye ile ilgili bir kısım da var. Bu makalede, bu yazıya dayanarak ve Türkiye bağlamına konuyu oturtarak, İngiltere'deki NS politikaları hakkındaki tartışmalara değineceğim.
NS konusunda İngiltere'de sürekli haber olan en büyük proje, yapımı devam eden Hinkley Point C santralı. Projenin ana yüklenicisi Fransız EDF firması. Bu projeyi bizdeki Akkuyu projesine benzetebiliriz. Her iki proje de artık miladını doldurma aşamasında olan geleneksel hafif su reaktörü tabanlı ve çok maliyetli projeler. İngilizler hem Hinkley santralinin saçma sapan maliyetinden şikayetçi, hem Kanada, Çin gibi ülkelerde yeni nesil güvenli Molten tuzu kullanılan tipte reaktör projelerine bakıp bu teknolojide ne kadar geri kaldıklarına hayıflanmaktalar hem de santral dolayısı ile Fransa'ya karşı oluşacak bağımlılıktan rahatsızlar. Fransa'nın son dönemde İngiltere'ye karşı tehditkar yaklaşımını bu projenin geleceği için bir risk olarak görüyorlar.
Baktığınız zaman durum bizde de hemen hemen aynı. İngiltere'nin elbette nükleer santral işinde ve nükleer atık yönetimi konusunda tecrübesi çok fazla ancak bugün geldiğimiz noktada hemen hemen aynı sorunlar ile karşı karşıyayız. Bizdeki Akkuyu'da konvansiyonel teknolojide yapılıyor, biz de hem Rusya'ya hem de dolaylı olarak Fransa'ya bağımlı kalacağız, biz de çok yüksek fatura ödeyeceğiz ve biz de bu konuda ne kadar geri kaldığımıza hayıflanıyoruz. Tabi bizim durum geri kalmaktan daha ziyade daha hiç başlayamamış olmak. Anlaşılan İngiltere ile bu konularda çilekeş olacağız.
Makalede maliyetler belirtilmiş. Hinkley'in MWh maliyeti 140 USD, Kanada'da geliştirilen molten tuzu reaktörü ile hedeflenen MWh maliyeti 50 USD, Suudi Arabistan'da yapımı devam eden güneş paneli projesinde MWh maliyeti ise 10 USD'in biraz üzerindeymiş. (Hinkley C'nin maliyet ve satış fiyatları konusunda çok daha düşük fiyatlarda farklı kaynaklarda mevcut). Elbette tüm bu projelerin, Suud'daki fiyatı bu derece düşük güneş tarlası projeleri ile nasıl rekabet edebileceği konusu büyük soru işareti. Açık kaynaklara göre Akkuyu ile Rosatom Türkiye’ye 124 USD MWh den satış yapacak. Hintley'in toplam gücü 3200 MWe olacak ( 2x1600 MWe), Akkuyu ise kademeli olarak 4 reaktöre ulaşacak.Her biri 1200 MWe reaktörler ile 4800 MWe toplam güce ulaşılacak)
Gelelim asıl Küçük Modüler Reaktör (KMR) konusuna. Nükleer Santral endüstrisini KMR'lerin kurtaracağı düşünülüyor. KMR'ler çok daha küçük olacak, kullanım alanları daha geniş olacak, ve seri üretimine uygun yapılacak böylece maliyetlerinin düşük olması öngörülüyor. İngiltere'nin bu alandaki çalışmalarında güvendiği firma ise Rolls-Royce firması. Plan şöyle, Hükümet Rolls-Royce liderliğindeki bir konsorsiyuma KMR'leri geliştirmesi için 505 milyon GBP yeşil enerji destek paketinin büyük bir kısmını ayıracak, konsorsiyum KMR'leri 2030'ların başlarında hazır edecek böylece hem İngiltere'deki eski santrallerin yerine bu KMR'ler kullanılacak hem de 250 milyar GBP ihracat pazarı hedeflenecek. İngiltere bu KMR'lerin kendi ihtiyacına uygun olduğunu ve rüzgar türbini tarlaları ile uyumlu çalışabileceğini düşünüyor. Rüzgar türbinlerinin sürekli enerji üretimi sorunu var ve KMR'lerin enerji yönetimi büyük santrallerin aksine kolayca artırılıp azaltılabiliyor.
Türkiye ile ilgili kısım da şöyle: Rolls-Royce ilgili konsorsiyum ile beraber destek paralarını alacak, geliştirmeyi yapacak, KMR'leri üretecekmiş sonra da Türkiye'ye satabilecekmiş.Bununla ilgili Türkiye ve Çekya ileniyet mektubu imzalanmış.
İngilizler, mühendisleri ile, firmaları ile, 300-400 milyon GBP destek ile oturup 250 milyar GBP pazarı olacak KMR reaktörlerini geliştirebiliyorlar ise bizim takkeyi önümüze koyup düşünmemiz gerekmez mi? Daha ortada olmayan ve yıllar sonra hazır olacak reaktörlere müşteri olarak ilgi göstermek yerine bir program başlatıp geliştirsek nasıl olur? Türkiye ile İngiltere'nin enerji tüketimi yakın seviyelerde. Muhtemelen birkaç sene içinde Türkiye İngiltere'yi enerji tüketiminde geçecek. Türkiye'nin bu alandaki pazarı daha büyük. Demek bu ölçek ile bu projeler yapılabiliyor.
KMR'ler ile ilgili önemli bir eleştiri noktası ise bu reaktörlerin geleneksel hafif su reaktörü teknolojisinin küçültülmüş hali olmaları. Yani yeni tipte reaktör değiller, eski reaktörlerin atık yönetimi ve güvenlik konusundaki karakteristiklerine sahipler. Modüler üretim sayesinde ucuzlayacakları düşünülse dahi alternatif kaynaklar ile rekabetçi olabilecek kadar ucuzlayabilecekleri konusu belirsiz. Molten tuz reaktörlerindeki gelişmeler ve küçük tiplerinin yapımı ile 10 sene içinde, bu küçük hafif su reaktörü tabanlı reaktörler oyun dışı kalabilir.
ABD Enerji Bakanlığı hem MİT Üniversitesinin Nükleer Reaktör Laboratuarını fonluyor hem de 80 MW yüksek sıcaklık gaz tipi reaktör geliştirilmesini destekliyor.
Molten tuz reaktörleri konusunda Çin ve Kanada hızlı gelişim içindeler. Kanada hükümetinin stratejik inovasyon fonu üzerinden Moltex enerji firmasına 30 milyon GBP destekleme yapıldı ve Moltex enerji firması CEO'su, mevcut piyasa fiyatları ile dahi, 30-35 GBP / KWh yatırım ile, ilk reaktörden itibaren karlı bir firma haline geleceklerini belirtiyor. Kanada'nın Moltex reaktörlerine yatırım yapmasının diğer bir sebebi ise, ülkede birikmiş haldeki radyoaktif atıkların tekrardan bu reaktörde yakılmasının planlanması böylece hem hammadde güvenliği sağlanacak, hem uzun yarı ömürlü atıklar kısa yarı ömürlü atık haline dönüşecek. İngiltere'de ise aynı atık problemi daha da büyük ölçekte mevcut. Sadece Sallafield yeraltı tesisinde 140 tonluk plütonyum atığı yarı ömrü on binlerce yıl olacak şekilde depolanmakta ve bu ve benzeri sahaların 11 Eylül tipi saldırılara karşı çok iyi korunmaları gerekmekte. Sallafield tarzı atık sahalarının da aynı şekilde temiz enerji kaynağı olarak kullanılması mümkün olabilir.
Molten Tuz reaktörleri 700 derecede çalışıyor. Bu da konvansiyonel reaktör sıcaklığından yüksek ve konvansiyonele göre 45% civarında termodinamik verim artışı sağlıyor. Ayrıca üretilen yüksek sıcaklığın direk olarak 3 millik bölgede plastik ve kimyasal sanayinde kullanılması veya hidrojen üretimi ( yüksek sıcaklıklı buhar elektrolizi ile) için kullanılması mümkün. Moltex firması üreteceği fazladan işi enerjisini özel tuzda depolamayı ve günlük sadece 1% işi kaybı ile istendiği zaman güce çevirerek pazarlayabilmeyi hedefliyor.
Molten reaktörlerinin korozyon probleminin tam olarak çözümü için birkaç senelik araştırma zamanına daha ihtiyaç olabileceği belirtiliyor.
Sonuç olarak birçok gelişmiş ülkede yeni nesil nükleer reaktör çalışmaları hızlanmış durumda. Güncel büyük tipteki reaktörler ise ABD de gaz kullanan santraller ile rekabet edemeyip kapanıyorlar. Diğer bölgelerde ise rüzgar ve güneş yatırımlarına karşı rekabet edememe sorunu mevcut.
Türkiye'de nükleer enerji politikaları konusunda hükümetin stratejilerine yön veren uzmanlar kimler? Bu insanların çıkıp kamuoyuna hedefleri, programları, yatırımları anlatmaları gerekmez mi? Türkiye ne kadar yatırım ile, ne kadar zamanda, hangi kurumları ile, hangi tip nükleer reaktörleri hazır hale getirebilir?Akkuyu'da muhtemelen güncel enerji fiyatlarına göre hayli kallavi bir fatura önümüze konulacak ancak belki projeyi 4 reaktörlü değil, daha küçük ölçekte yaparak zararı azaltma imkânımız olabilir.
Diğer taraftan Suud'da 10 GBP/ KWh maliyet ile güneş paneli tarlasından elektrik üretimi yapılabiliyorsa belki Türkiye'nin de yüksek güneş enerji potansiyeli olan Yemen, Sudan, Libya, Cezayir gibi coğrafyalarda bu yatırımları radarına alması gerekebilir.
Telegraph daki yazı:
Konu ile ilgili önceki yazılar:
https://www.ulusal.com.tr/toryum-yakan-reaktor-gobide-ateslendi-makale,9033.html
https://www.ulusal.com.tr/nukleer-politikalar-toryum-ve-engin-arik-makale,8934.html