Tülin Uygur
Tülin Uygur Köşe Yazısı

İşte fark!

İsveç’te son üç haftada beş kadın hunharca öldürüldü! Evlerinde ve sokakta!

30 Mart’ta Höör’de, 2 Nisan’da Huddinge’de , 15 Nisan’da Linköping’de, 16 Nisan’da Älta’da, 17 Nisan’da Alvesta’da beş kadın evlerinde, sokak ortasında öldürüldü. Bir kadın 1-8 yaşları arasındaki 4 çocuğunun gözlerinin önünde öldürüldü. Bir kadın yeni doğmuş bebeğinin yanında öldürüldü. Bir kadın tren istasyonuna giderken yaya tünelinde insanların gözlerinin önünde. Bir kadın ıssız bir köşede. Bir kadın sokakta. İsveç polisi her zaman olduğu gibi soruşturmanın güvenliği açısından bilgi vermiyor ama öldürülen kadınlar ve katilleri olan erkekler arasında bir ilişkiden bahsediyor. Kadınların katilleri tüm dünyada eş, eski eş, nişanlı, eski nişanlı, erkek kardeş, amca, baba ve tabii susarak ya da “elalem ne der” diyerek cinayete onay veren anneler.

İsveç’te her yıl ortalama 15 kadın öldürülüyor. Tek bir kadın dahi kabul edilemez. Yaklaşık 800 kadın da kocaları veya bir zamanlar birlikte yaşadıkları erkekler tarafından öldürülmemek için gizli kimlikle, gizli adreslerde yaşamak zorunda kalıyor. Tabii çocukları da. Kadınlar ve çocukları her an korkuyla, her an gizli yaşamanın kısıtladığı özgürlüklerin ağırlığında ezilerek yeni yaşamlar kurmaya çalışıyorlar.

İsveç hükümeti kendisini “feminist hükümet” olarak tanımlıyor ama İsveç’te de erkek egemen bir düzen var. Kadınlar için alınan önlemler yetersiz, şiddet tüm hızıyla devam ediyor. Kadınları korumak için kurulması gereken önlemler zinciri hep bir yerden kopuyor. Nitekim istasyona giderken öldürülen kadının kimliği gizli, kaldığı yer gizliydi. Sosyal Hizmetler Kurumu kadının çocuklarını başka bir ailenin yanına vermişti. Kadın çocuklarını görmek için o gün Sosyal Hizmetler Kurumu’na çağrılmıştı. Aynı evi paylaşan kadınların verdiği bilgiye göre korkarak, karnı endişeden ağrıyarak yola çıkmıştı. Ayrı gün çocuklarını görmesi için kocasına da randevu verilmişti! Şiddet yanlısı, aklı fikri ayrıldığı kadını öldürmek olan bir koca için annenin de aynı gün oraya çağırılacağını düşünmek ne kadar zor olabilir ki? Kadının onlarca kişinin gözü önünde hunharca öldürülmesinden sonra kurum sorumluları “nerede hata yaptık araştıracağız“ diyedursunlar kadın örgütleri ayakta! Onlar cinayetlerin göz göre geldiğini, kadınların yeterince destek alamadığını Polisin, Sosyal Hizmetler Kurumu’nun ve Savcılık kurumunun hataları yüzünden kadınların öldürüldüğünü haykırıyor. Bu hatalar ne ilk ne de bu gidişle son olacak.

Ancak cinayetler sonrasında Türkiye’de hiç göremediğimiz ama hep görmeyi arzuladığımız bir gelişme oldu. TV kanallarının sabah stüdyolarında hükümet, muhalefet partileri bir araya geldi. Birbirlerine çamur atma yarışına girmeden kadına yönelik şiddeti durdurmak için yapılması gerekenleri konuştular. Sakince, büyük bir ciddiyetle, verilere sadık kalarak. Eleştirilerini de uygarca söyleyerek konuştular. Bağrışmadılar! Kadınlara yönelik erkek şiddetinin parti politikası olamayacağını söylediler. Güçleri birleştirmekten bahsettiler, sadece partilerin değil, politikacıların değil, kurumların da güçlerini birleştirmesinden bahsettiler. Yapılacak çalışmalarda süreklilik istediler. Hemen el birliğiyle kanuni düzenlemelerin yapılmasını, kanun boşluklarının doldurulması gerektiğini konuştular. Kadınlara yönelik şiddet konusunda eğitimlerin önemine dikkat çektiler, örnekler verdiler, hakimlerin, savcıların, polislerin eğitiminden bahsettiler. Şiddete uğrayan kadınların başını sokabileceği “sığınma evleri” nin sayısının, kalitesinin, imkanlarının artırılmasından bahsettiler.

Şimdi hükümet kadınlara şiddet uygulayan ve kadınların huzurunu bozan erkeklere verilecek cezanın en az 1 yıl hapis cezası olması için teklif hazırlıyor. Ayrıca sağlık sektöründe çalışanların şüpheli durumlarda polise suç duyurusu yapmaları kolaylaştırılacak. Eğer erkekler eşleri veya sevgililerine çocuklarının gözleri önünde şiddet uygularsa, çocuklara da yaşattığı travma nedeniyle tazminat ödemekle yükümlü olacak. Partiler elektronik kelepçenin daha sık kullanılması konusunda da hemfikirler. Savcılık kurumunun istatistiklerine göre kadınların görüşme ve uzaklaştırma talebiyle yaptığı her dört başvurudan sadece biri kabul edilmesini eleştirerek, başvurularda kolaylık sağlanmasını istediler.

Türkiye’de göremediğimiz bir gelişme de İsveç parlamentosunda kadınlara yönelik şiddetin nasıl durdurulacağı konusunda partiler arasında bir oturum yapılması oldu. Kadın sığınma evleri, Savcılık Kurumu, Polis kurumundan yetkililerin de katıldığı oturum sonrası, 6 Mayıs’ta “aile yakınları tarafından kadınlara uygulanan ve ölümle biten şiddet” konusunda Parlamento televizyonundan da yayınlanacak özel bir tartışma seansı yapılacak. Hükümet adına Adalet ve Göçmen Bakanı Morgan Johansson diğer parlamenterlerin sorularına cevap verecek.

Keşke bizde de iktidar ve muhalefet, meclis içindeki ve dışındaki partiler, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Kadın Sığınma Evleri, Barolar bir araya gelip yakınları ve aile bireyleri tarafından kadınlara uygulanan şiddet sorununu konuşabilseler. Birlikte çözüm arayabilseler. Üç maymunu oynamasalar!

türkiye adalet bakanlığı isveç içişleri bakanlığı kadın kadına şiddet muhalefet adalet tv iktidar Kadına Yönelik Şiddet sığınma barolar üç maymun feminist