Bakan Albayrak kendini bitiriyor
Ekonomik olarak çok zor bir süreçten geçiyoruz. Ekonomi yönetenler olan bitenin ne kadar farkında bilemiyorum ama, farkında olmaları gereken en önemli şey inandırıcılıklarını kaybettikleri noktada ellerinden isteseler de bir şey gelmeyeceğidir.
Bunun en son örneği de hızla aşınan kredibilitesiyle Bakan Berat Albayrak... Evvela bu tespiti tüm önyargılardan arınarak yazdığımı bilmenizi isterim. Yani meseleye kimin damadı olduğuyla değil, bulunduğu görevde ne yaptığıyla yaklaşıyorum.
Enerji Bakanlığı sırasında özel ilgi gösterdiği YEKA Projesi’yle dikkatle takibe almıştım. Çünkü bu konu ve yaklaşım bana oldukça ümit vermişti. Sonra bordan ısıya dayanıklı cam ile, evlerde kullandığımız borcamı karıştırmasıyla umutları yıktı.
Ardından seçimle birlikte yeni kabinede görev aldı. Hazine ve Maliye Bakanı olarak ekonominin patronu oldu. Fakat ardından Cumhurbaşkanı’nın ‘ekonomide tek muhatabınız benim’ sözüyle kolu kanadı kırıldı. Çünkü o saatten sonra ne söyleyesiniz boş.
Tüm bu gelişmeleri takiben yaptığı ekonomide çözüm (!) açıklamalarıyla inandırıcılığını yitirdi; sonra da sorunları yok sayan yaklaşımıyla git gide aşınmaya devam ediyor. Yeni Ekonomi Programı konusunda herkesi beklentiye sokup, ‘dağ fare bile doğurmadı’ dedirten performansının hemen akabinde ABD’deki beyanatlarıyla dikkat çekti.
Bunları yazarken, ister inanın ister inanmayın ama gerçekten çok üzülüyorum. Zira böylesine kritik bir dönemde çok daha güven verici bir görüntü sergilenmesi gerekirdi. Fakat Türkiye’de medyayı Rockefeller’in rivayet olunan pembe gazetesi gibi yarattıkları basın yayın organlarından takibi bırakmadıkları, korumalardan arınarak sahaya inmedikleri sürece işin aslını görmeyecekler. Belki de görmek istemiyorlar. Orasını bilmemiz mümkün değil.
Fakat ABD’de yapılan açıklamalara gülsem mi, ağlasam mı karar veremedim. Çünkü ortadaki durum gerçekten trajikomik bir hal almaya başladı. Bakan Albayrak, New York’ta gerçekleşen konuşmadaki çıkışıyla bunu dedirtti.
Önce ‘Türk Halkı’nın TL ile borçlandığı için dövizden etkilenmediğini’ belirtti. Açıkçası orada değildim ama salondaki herkesin buna bıyık altından güldüğüne eminim. Çünkü dolar borçlu ve aynı zamanda giderleri dolar ve TL bazında artan sanayiciden, ithalatçıya, ekmeğinden soğanına her şeyi zamlanan vatandaşa kadar hiç kimsenin buna inanması mümkün değil.
Hele ki enflasyondaki artışın içinde dolar baskısını düşünür, bunu da her ikisinin üzerine faiz zorunluluğunu kapımıza dayadığını ve hayatımızın pahalılaşırken, bizlerin nasıl fakirleştiğini iliklerimize kadar yaşarken kimi inandırabilirsiniz?
Yetinmedi sözü detaylandırdı. ‘Türkiye’de kamunun, hane halkının ve özel sektörün borçlarının sorun teşkil etmediği’ sözünü sarf etti. Oysa ister piyasaya çıkıp reel sektörle konuşun, isterseniz icra dosyaları arasında kıvranan vatandaşa buna inanan tek bir Allah’ın kulu bulamazsınız.
Daha acısı ne biliyor musunuz? Türkiye’de basın aracılığıyla bazı şeyler ısrarla tersten söylenmeye çalışılsa da, hitap ettiği kitle, Türkiye’nin ve Türk vatandaşlarının durumunu Bakan Albayrak’ın zannettiğinden daha iyi biliyor.
Çünkü alacaklımız zaten yurtdışında ve sandığınızdan daha fazla bilgiye sahipler. Zira röntgenimizi ciğerlerimize kadar çekmiş vaziyetteler. Bir ihtimal içerideki insanları ikna edebilirsiniz, ki bu şartlar da o da olanaksızlaşıyor, dışarıdaki yatırımcıları buna ikna etmeniz mümkün değil.
Peki tüm bunlardan daha tehlikelisi ne? Cumhurbaşkanı’nı saymazsanız ekonominin iktidardaki bir numaralı ismi olarak kabul edilen Bakan Albayrak, gerçekten bir çözümle ortaya çıksa bile, bu sefer kimseyi inandıramayacak. Zira her yaptığı açıklamayla kendini ve kredibilitesini, kendi eliyle biraz daha bitiriyor. Biliyorum ki yine kızacaklar. Ama üzgünüm birinin gerçeği söylemesi gerekiyordu. Çünkü faturayı hep beraber ödüyoruz.