Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Fakirlik bana, savurmak sana

Ülkede iktidar ile vatandaşın nafaka mücadelesi, bonfile ile çorbanın dansına döndü. Kimileri akşam evine çorba götürmek derdinde, ona çorba için iş sağlamakla yükümlüler de bonfile mi pirzola mı tartışmasında?

‘Senin çocuğun da işsiz kalsın’ diyecek kadar kendini kaybetmiş, ama buna karşılık alkışlanma becerisini gösterebilen iktidarımızın yeni hedef noktası memurlar. Sistematik bir biçimde iş güvencelerini ellerinden alarak, Türkiye’yi sözleşmeli hale sürükleyen bir yönetim biçimi, zam zamanı gelince ‘ama para yok’ söylemine döndü.

Bu ülkede kadrolaşma oldu mu, oldu. Bu ülkede memuriyet bakımından ciddi bir verimsizlik söz konusu mu, evet…. Tıpkı diğer iktidarlar gibi bunlar da kadrolara kendi adamlarını yerleştirdiler mi? Eskilere parmak ısırtacak düzeyde yaptılar. Her taraf mesleği dışında her şeyi yapan imamlarla doldu.

Fakat bu mevcut şartlarda, yanına embedded sendikaları alıp, insanları ikna etmek için gölge oyunu oynamayı gerektirmiyor. Eğer iddia ettiğiniz gibi bu ülkede bir büyüme, refah düzeyinde artış varsa, insanlarınıza da bundan pay vermek zorundasınız.

Ama gerçek belli… Ortada hakikaten para yok ve büyüme ile, sadece yurtdışındaki para baronları ile, ülkeyi açık kapı bulmuş ithalatçıları zengin ediyorsunuz. Peki kalan parayı nasıl kullanıyorsunuz?

Bu ülkenin insanı yokluğu da, varlığı da bilir. Yoktan var olma mücadelesi vermiş, elindeki avucunu meclisine, ordusunu istiklâlini sağlasın diye dökmüş bir ulusa fedakârlıktan bahsetmeyin. Hoş 19 Mayıs’ı, 23 Nisan’ı şölen gibi gören ve felsefesini yok sayan, var sayanları da engellemeye çalışan bir zihniyetten bunu beklemek doğru mu? Ciddi çelişki içindeyim.

Türkiye’de çalışana, memura gelince mali disiplini hatırlayanlar, Başbakan’a bilmem kaçıncı uçağı alırken hiç ortada gözükmüyor. Milletvekillerini kıyak emeklilik ve maaş dağıtanlar, hiç ‘paramız bu kadarına yetiyor’ demiyor. Daha kısa süre önce tanesi 100 bin dolardan 10 tane Başbakanlık korumaları için 4 x 4 araç ithal edilmedi mi?

Başkanlık hayali kuranların, kendilerine 300 milyon dolarlık saray inşa ettirecekleri ve gizlice ihale peşinde oldukları, 10 firmaya çağrı yapıldığı iddiaları bile yanıtlanmadı. İpler niye koptu? 25 milyar TL’lik ek yük için… Bu ülkede 4 milyar dolara mal olacak barajları 60 milyar dolara yapanların, hatta bu konuda uyarıları da yok sayanların tasarruftan bahsetmeye hakkı yok.

Sonra da çıkmış Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Avrupa’yı örnek gösterip, ‘zam verdiğimiz için bize karşı çıkıyorlar’ gibisinden akıl almaz bir açıklama yaptı. 2001 krizinden sonra ‘kapıda iş bekleyen onlarca kişi var, ya bu paraya çalış ya da git’ diyen iğrenç zihniyetten bunun ne farkı kaldı?

Doğalgaza, elektriğe, ürün fiyatlarına gelen zamları konuşalım mı? O kadar yüzünüz yok ki, bunları duyamaya bile imtina ediyorsunuz. Elbette bu ülke iyi günü kötü günü paylaşmalı. Fakat zeytin ekmek yiyeceksek, hep beraber yiyelim.

İnsanların sofrasındaki zeytini çalıp, kendinize ziyafet sofraları kuruyorsanız, öte yandan 13 milyona yakın insan bu ülkede yatağa aç giriyorsa, bununla birlikte siz eldeki kaynakları har vurup, harman savuruyorsanız, söyleyecek kelimeniz olamaz.

Peki sonuçta bugünkü iş bırakma, gösterilen tepki sonuç verecek mi? Yarım puan daha verip, bu meseleyi kapatacaklarına, sokaklara dökülenlerin de ‘zafer kazanmış edasıyla’ ortaya çıkacaklarına adım gibi eminim.

Eğer embedded haline gelmiş sendikalar gerçekten samimiyle ILO’nun da öngördüğü gibi grev hakkını almadan eve dönmeyin. Ama olmayacak. Krizin faturası biz ödemeyeceğiz deyip, Taksim’e girme mutluluğuyla faturayı yolda düşürenlerden böyle bir şey beklemek hayal olur.

Dedim ya: Bu 74 milyon izleyicisi olan ve defalarca gösterime giren bir gölge oyunu. Bizde bu fakirlik, iktidar edenlerde de bu savurganlık olduğu sürece, biz bu oyunda daha çok dayak yeriz. Cesaretiniz varsa, gelen ‘hakça paylaşımı, adaletsiz gelir dağılımının nasıl düzeleceğini’ konuşalım. Fakat kiminle? Dolar milyarderlerinden vergi alamayan, ama vatandaşın sırtından inmeyen bir zihniyetle mi? Sizce de bu bir gölge oyunu değil mi?

Fakirlik bana Sana