Soner Polat
Soner Polat Köşe Yazısı

Damokles'in başımızda sallanan kılıcı

Dünyada paranın peşinden koşanların kıblesi olan ABD Merkez Bankası, nam-ı diğer FED, gezegendeki belki de en önemli ekonomik güç merkezi. Aldığı kararlar sadece ABD’de değil, Uganda dâhil dünyanın her yerinde fırtınalar koparıyor. Ülkemizdeki ekonomi analistlerinin iki lafından birisi FED. FED, dolar arzını açarak ya da kısarak, küresel ve bölgesel düzeyde ekonomileri olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebiliyor. Ülkemizde doların nabzını tutanlar, FED’in nefes atışlarını bile mercek altına alıyor.

Ülkemizde yankı yapan son FED kararını, bizim sitemiz de dâhil basın yayın organları haberlerine konu yaptı. Haberler özetle şu konuları vurguluyordu. “FED tahvil alımlarında 10 milyar dolarlık bir kesinti yaptı. Bu uygulama ile FED’in aylık tahvil alım toplam tutarı 15 milyar dolara geriledi. Kararın ardından piyasalarda panik başladı… Haberler bu şekilde devam edip gidiyor…”

Peki, “FED nedir, nasıl oluyor da böylesine bağımsız bir rota çizebiliyor?” sorularını irdelemeye çalışalım.

Her ne kadar ABD Merkez Bankası olarak adlandırılsa da, FED özel statüsü ile ABD hükümetinin ve Amerikan halkının bütünüyle denetimi dışında, tam anlamıyla bağımsız bir kuruluştur. En azından nereye bağlı olduğunu bilmiyoruz! FED Başkanı’nı ABD Başkanı atamasına rağmen gerçekte bu kuruluş, farklı şirketlere ait 12 özel bankadan oluşan banka ve bankerler koalisyonudur. Bu 12 banka, FED’in yönetim kurulunun 2/3’ü olan 9 kişiyi belirler. Diğer bir ifade ile son söz özel bankalarındır. FED, kamu görüntüsü altında çalışan tepeden tırnağa özel bir kuruluştur.

FED, sanki dünyadaki gizli bir yapılanmanın mali organı gibi, kimseye hesap vermeden bildiği yolda ilerliyor. ABD’deki para basma yetkisi, yasa gereğince FED’in tekelindedir. Bu durum ise ABD’li birçok saygın hukukçuya göre ABD Anayasası’nın açık ihlalidir. ABD Başkanları ve hükümetleri bu garip duruma asla karşı çıkamazlar. Para basma konusunda en küçük düzeyde bile olsa FED’in egemenliğine karşı çıkanlar mutlaka, uygun bir yöntemle cezalandırılır.

Başkan Andrew Jackson (D:1767-Ö:1845, Başkanlık Dönemi: 1829-1837), 1835 yılında ülkenin tüm dış borçlarını kapattı ve 20 yıl süre için bankaya para basma patenti vermedi. Aynı yıl Başkan Jackson’a karşı bir suikast girişimi oldu. Ancak Başkan Jackson, doğası gereği pes etmeyi bilmeyen bir yapıdaydı. Mücadelesine devam etti ve ailesine şunu vasiyet etti: “Öldüğümde mezar taşıma ABD’yi sömürmek isteyen özel bankacıları bitirdi!” diye yazın. Gerçekten de mezarında bu sözler duruyor ama “Para Sihirbazları” Başkan Jackson’dan sonra yeniden kontrolü ele geçirdiler.

ABD’nin belki de gelmiş geçmiş en yetenekli Başkanı olan Abraham Lincoln’un (D:1809-Ö:1865, Başkanlık Dönemi: 1861-1865) bu konudaki görüşleri oldukça ilginç ve dikkat çekiciydi: “Kendi parasını basma gücüne sahip bir devletin faizle borç para almaya ihtiyacı yoktur. Devletin en yaratıcı gücü para basma gücüdür.” Abraham Lincoln 1865 yılında bir suikasta kurban gitti.

Küresel düzeyde bir para imparatorluğu kuran ve FED’in fikir babası olarak kabul edilen Mayer Amschel Rothschild’in (1744-1812) para arzı konusunda söyledikleri de dikkat çekicidir: “Bir ülkenin para basma yetkisini bana verin, kanunlarını kim yaparsa yapsın!”

Dünyaca ünlü ekonomist Seymour E. Harris’e göre, John F. Kennedy (D:1917-Ö:1963, Başkanlık Dönemi: 1961-1963) ABD’nin iktisadi alandaki en bilgili başkanıydı. Mülkiyet gücü ve kâr hırsı ile toplum refahı arasında bir denge arayışı içerisindeydi. 1963 yılının Haziran ayında sadece 4 milyar doların FED yerine ABD devlet hazinesinde basılması yönünde bir karar aldı. Başkan Kennedy, 22 Kasım 1963 tarihinde Dallas’ta düzenlenen bir suikast sonucu öldürüldü.

Başkan Woodrow Wilson (D:1856-Ö:1924, Başkanlık Dönemi: 1913-1921) 23 Aralık 1913 tarihinde FED kanununu imzaladığında, buna şiddetle karşı çıkan Kongre üyesi Charles A. Lindberg şunları söyleyecekti: “Başkan aslında görünmez bir hükümeti yasalaştırdı. Bundan böyle ABD’deki ekonomik krizler bilimsel yöntemlerle çıkarılacaktır!”

Kapitalist dünyanın efsane iş adamı, Ford markasının yaratıcısı Henry Ford’un (1863-1947) banka tekeline yönelik eleştirileri, kendi statüsündeki birisi için oldukça sıra dışıydı: “Halk para ve bankacılık sistemini algılasaydı, güneş doğmadan ülkede devrim olurdu!” Ancak Henry Ford, otomobiline çarpan başka bir araç nedeniyle ağır yaralanacak ve bu kazadan sonra bir daha bu konudan söz etmeyecekti.

Bugün FED taraftarları bile 1929 dünya ekonomik krizini FED’in tetiklediğini kabul ediyorlar. David Wessel, “In FED We Trust (FED’e Güveniriz)” adlı FED’i öven kitabında bile bu gerçeğin altını çiziyor. Bu büyük kriz öncesinde FED birdenbire, hiçbir uyarı yapmadan para arzını kısarak, ticari bankalara verdiği kredileri durdurma kararı almıştı. Ortaya çıkan panik ortamı ABD ekonomisi için tam bir yıkım getirmişti. O dönemde GSYİH miktarı 600 milyar dolar olan ABD, kriz sonrasında 250 milyar dolar düzeyine gerilemişti. Kapanan fabrikalar nedeniyle 12 milyon işçi işten atılmıştı. FED, para arzını artırsaydı, hiçbir koşulda bu kriz yaşanmayacaktı!

Başkan Thomas Jefferson’ın (D:1743-Ö:1826, Başkanlık Dönemi: 1801-1809) 1816 yılında söyledikleri gerçek olmuştu: “If the American people ever allow private banks to control the issue of their currency, first by inflation and then by deflation, the banks and corporations that will grow up around them will deprive the people of all property until their children wake up homeless on the continent their fathers conquered. (Eğer Amerikan halkı paralarını özel bankaların kontrol etmesine izin verirse, bankalar ve arkasındaki kuruluşlar, önce enflasyon sonra da deflasyonla palazlanacak ve babalarının zapt ettiği kıtada, çocukları evsiz olarak uyanıncaya kadar halkın bütün malını elinden alacaktır.)”

Özel bankacılık, bankerlik, tefecilik, ne derseniz deyin, bu tür meslek gruplarının basit, sade ve değişmeyen bir mantığı vardır. Kredi veren her zaman paranın değerli olmasını ister. Eğer, siz merkez bankanızı bankerlere teslim edersiniz, onlar da para satarak hayatlarını kazandıklarından, para arzını kısarak, paranın değerini yüksek tutmaya meyilli olurlar. Bu nedenle toplumun genel çıkarları değil, dar bir zümrenin menfaatleri ön plâna alınır.

Görüldüğü gibi FED, sadece dünyanın değil, onu doğuran ABD’nin de başının belasıdır. Maalesef New York’ta çöreklenen 10-12 kişi tüm dünyayı altüst edebilecek ekonomik kararlar alabiliyorlar. ABD’de yaşayanlar da dâhil insanlık, FED ve benzerlerini aşmadan bu gezegen üzerinde rahat yüzü göremez ve alın teri ile kazandığı ekmeğinin büyük bir bölümü, yan gelip yatan bu para sihirbazlarına devretmek zorunda kalır. Kaybettiği huzur ve istikrar da ödediği büyük bedellerin KDV’si olur!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Sallanan