Haraç mı keseceksiniz; sosyal güvenliği mi özelleştireceksiniz?
Bu ülkeyi yönetenler, gelir farkı gözetmeksizin alındığı için dünyanın en ahlâksız vergisini bizden alıyorlar. Gelirler içinde yüzde 70- 80 diliminde ağırlığı olan dolaylı vergilerle cebimiz hortumlanıyor. Yetmezmiş gibi karşılığında her aldığımız hizmet için de vergi alınıyor.
Deprem için para toplar hiç olur. İşsizlik fonu için para toplar, sağa sola dağıtır. Hak edilmiş kıdem tazminatı gibi hakları yarı yarıya tırpanlamayı bile teklif edecek noktaya gelir. Konut edindirme yardımı toplar; önce hiç eder; sonra lütfen bir kısmını baskıyla geri öder.
Bütün bunları gördük ama, sosyal güvenlik sistemini düzelteceğini iddia edip batıranların, bizi yüzde 80’i yabancılara ait olan sigorta sektörüne haraç öder noktaya getireceğini düşünmemiştik.
Şimdi yeni bir uygulamanın arifesinde olduklarını duyuruyorlar. Otomatik BES sistemi… Bireysel Emeklilik satacaklar. Satmak diyorum ama esasen bir jargon hatası yapıyorum. Zira bu insanları tehdit etmek anlamına gelir.
Ülkeyi üretim ekonomisinden koparıp, tüketimle büyüyeceğine ikna edenler, ortaya çıkan fiyaskoyla yetinmeyip, patlayan işsizliğin karşısında aciz kalanların insanları özel kuruluşlara meze etmeye kalkıyorlar.
Çoğu insanda güven uyandırmadığı için yıllardır tatminkâr ölçülerde satılamayan bir sigorta ürünü olan bireysel emekliliği, şimdi iş karşılığı vatandaşa dayatıyorlar. Eğer bu sistem düşünüldüğü gibi hayata geçerse, 45 yaşın altında iş bulan herkesin maaşından otomatikman BES primi kesecekler.
Her zaman olduğu gibi benzer uygulamaların yurtdışında olduğuna atıfta bulunuyorlar ve yine doğru söylemiyorlar. Yurtdışındaki bazı uygulamalarda asgari bir sosyal güvenlik primi vardır; asgari bir hizmet verilir; hizmetin daha çoğunu almak isteyen gönüllü olarak gidip özel sigortaya başvurur; ama zorunlu değildir. Ortalama minimum milli geliri 20 bin dolar ve üzeri olan ülkelerden söz ediyoruz.
Peki, bizde bunun gerekçesi ne? Vatandaşı tasarrufa yönlendirmek… Zaten vatandaş da o kadar çok para kazanıyor ve geçimi dışında elinde para kalıyor ki, gidip gece kulüplerinde (!) yiyor. Birincisi vatandaşın tasarrufun edememesinin nedeni fakirliği…
İkincisi yıllarca uygulanan ekonomik modelde tasarruf yerine tüketime yönlendirilmiş olması. Üçüncüsü senelerce gerçek olmayan enflasyon rakamları üzerinden maaş zammı alıp, reel anlamda açıklananın dört katı enflasyon ortamında yaşayıp, gıda, giyim, ulaştırma ve barınma ihtiyacını karşılamak için kredi ve kredi kartı borçlusu haline getirilmesi.
Eğer bir ülkede 10 milyona yakın insan sosyal yardımla yaşıyorsa, 3 milyona yakın kişi işsiz bile sayılmıyorsa, nüfusun yüzde 65’inin damını aktaracak, ani harcamalarını karşılayacak parası olmadığı, 49 milyon insanın fakirlik içinde yaşadığı bizzat TÜİK tarafından dile getiriliyorsa, oradaki tasarruf açığının nedeni tercih değil, şartlardır.
‘Sen beceremiyorsun, ben sana tasarruf yapmayı öğreteceğim’ yaklaşımıyla insanlara dayatılan, aslında yüzde 80’i yabancılara ait olan şirketlere iş sağlayıp, aradan muhtemelen daha sonra geri ödenmeyecek fonlar toplamaya niyetlenen bir tavır, saflar tarafından yönetilen ülkede, vatandaşı saf yerine koymaktır.
İşsizlikle haraç ödemek arasında insanları bırakmak ise ne devlet ciddiyetine yakışır; ne de insafa… Yıllarca bu ülkede başarılı ekonomi palavrasını anlatanlar, şimdi fiyaskoyu, özel sigorta şirketlerine iş yaratıp, adeta haraç keserek mi kapatmaya niyetleniyorlar?
Yoksa zaten asıl niyet sosyal güvenlik kurumunu özelleştirmek mi? Önce bir niyetinizi tam ortaya koyun da sonra tartışalım. BES’in ilk dillendirildiği yıllarda Bakanlık yapan, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan ile konuştum.
Eski Bakan Okuyan, 57. Hükümet zamanında konunun gündeme geldiğini, kendisini ABD’ye dahi davet ettiklerini ve sosyal güvenlik sisteminin özelleştirilmesinin dile getirildiğini vurguladı. Akabinde Bakan Okuyan öneriyi şiddetle reddediyor ve engel çıkartıyor. Akabinde bugün gündeme gelen bu destekliyormuşçasına geçiş yapılacak proje gündeme geliyor. Onu da engelliyor ve dönemin Başbakanı Ecevit’e bilgi veriyor.
Başbakan Ecevit de Okuyan’ın tavrını destekliyor; sonrasında istediklerini yapamayan çevreler, bireysel emeklilik sistemini, bir sigorta ürünü olarak piyasaya sürüyorlar. Hatta Okuyan’ın aktardığına göre o süreçte bazı sendikacılar da bugün hükümetin hazırlandığı sürecin faydası konusunda ikna (!) çalışmaları yürütüyorlar. Kendilerine yanıtı şu oluyor: ‘Sosyal güvenlik sistemini özelleştirirseniz, ülkeye PKK’nın verdiği zararın 10 katını verirsiniz.’
Anlaşılan o ki, vazgeçmemişler. Şimdi ikinci adımı bu iktidar yoluyla devreye sokuyorlar. Yine anlaşılıyor ki gerçek hedef sosyal güvenliği de piyasaya teslim etmek. Umarım aklıselim galip gelir ve bu işten vazgeçerler. Geliri olmayan insanlar tasarruf da yapamaz, haraç da ödeyemez.
Evine ekmek götürmek için başvuran insanlara haraç gibi özel sektör ürünü satmak da kamuya yakışmaz. Sorunu da, çareyi de yanlış yerde arıyorsunuz. Zaten içinden çıkılmaz bir ekonomi yarattınız; daha da batırmayın.
Çetin Ünsalan