FED orta yolcu mu?
Amerikan Merkez Bankası beklentiye uygun olarak faiz oranları 25 baz puan arttırdı. Esasen istenen hiç dokunmamasıydı. Bunu da Trump’ın söylemlerini de bahane göstererek de biraz desteklediler. Fakat FED’in arttırma eğilimi güçlenince başka bir hikaye yazmaya karar verdiler.
Aslında arttırması o kadar önemli değilmiş de, 2019 yılına ilişkin vereceği mesajlar daha büyük anlam taşıyormuş. Siz onu benim külahıma anlatın. Çünkü Aralık ayındaki faiz artışının 2019 için ne söylenirse söylensin en az 3 faiz artırışını da beraberinde getireceğini biliyorlar.
Fakat açıklamadaki beklentiye dayandılar ve FED ‘in 3 kez faiz artırımından, 2’ye düşmesine yönelik tahminin üzerinden piyasaya yapmaya çalışıyorlar. Ben şahsen FED’in Aralık ayı kararıyla birlikte, 2019’ta en az 3 faiz artışının daha güçlü bir ihtimal olduğunu düşünüyorum.
Peki bu güvercin olarak nitelendirilen açıklama niye yapıldı? Öncelikle 2019 dünya piyasaları açısından bilinmezliklerle ve olumsuz senaryolarla dolu. Bunun da ötesinde ABD, artık süreçleri istediği gibi yönetemiyor.
Örneğin Rusya – Çin hattını kırmayı başaramadı. İran ile ilgili ne yapacağı konusunda kafa karışıklığı devam ediyor. Suriye’den çekileceğini açıkladı. Gerçi ben bu geçilmenin Irak tipi olduğunu düşünüyorum. Sözde oradan da orduyu çekti ama halen bölgedeki varlığı sürüyor. Yani Doğu Akdeniz’i bırakacağını ve vazgeçtiğini düşünenler hata yapıyor.
İkinci olarak AB ekonomisiyle ilgili bilinmezlikler de ortada duruyor. Bir tarafta resesyon gerçeği, diğer tarafta Avrupa Merkez Bankası’nda Almanya’nın ağırlığının artmasıyla varlık alımlarının durdurulacağı ve faiz artışının yapılacağı sinyali önemli. Çünkü bir tarafta daralmayla uğraşırken, öte tarafta piyasayı daraltıcı eylemler içinde olacağı da çelişkili bir görüntü veriyor.
Yüksek ihtimalle 2019 yılında Avrupa Birliği’nde büyük çalkantılar, kopuşlar ve parçalanmalara şahit olacağız. Yani Çin – ABD ekseninde, ABD – AB düzleminde ve Rusya-Çin bloğu ile rekabette kartlar yeniden dağıtılıyor ve Amerikan ekonomisi bunu kontrol etmeye yeterli gelmiyor.
Aynı çerçevede AB’nin çip üretimiyle ilgili atak yapacağını ve fon oluşturduğunu açıklaması da bu doğrultuda okunduğunda, gelecek sene büyük bir kur ve ticaret savaşı yaşanacağını açıkça görüyoruz.
İşte bu noktada ben FED üzerinden ABD’nin orta yolcu bir görüntü verdiğini düşünüyorum. Aslında bilinmezliklerin çok olduğu ve dünya ekonomisinin hasta olduğu bir ortamda, elindeki kozu saklama, biraz da rakibe bilgi vermeme eğiliminin ağır bastığı kanısındayım. Faiz artışında beklenti 3’ten 2’ye düştü açıklamasını bu yönde okumak lazım.
Kaç olacağını ise, süreçteki gelişmeler belirleyecektir. Bize dönersek, faiz artışı kaç olursa olsun sorunumuz büyük. Finansman bulmakta güçlüğümüzün derinleşeceği, para gelse de kullanılabilir maliyetlerde gelmeyeceği aleni bir biçimde ortaya çıktı.
Hatta buna ilave olarak AB ekonomisi Avrupa Merkez Bankası’nın açıklamaları doğrultusunda hareket ederse, daha çok daralır. Bu da sadece finansman yönünden değil, ihracatımızın yüzde 50’sini gerçekleştirdiğimiz tek pazarımız üzerinden de reel sektör bazlı ikinci bir soruna yaşayacağımız anlamına geliyor.
Netice itibariyle FED’in faiz kararında sürpriz olmadı. Ama açıklamalar king oynarken kozunu saklayan oyuncu kıvamında, blöf kokan hareketleri de ortaya serdi. Bu nedenle dünya ekonomisinin sıkıntılı bir sürece girdiğini, bizim de dolar ve kazandıran ihracat başta olmak üzere bir dizi sorunu yaşayacağımızı, bunun da tümünün 2019’un bir numaralı gündemini işsizlik yapacak tezini güçlendireceğini şimdiden söylemek mümkün.
Sözün özü şu: 2019 hoş gelmiyor ve kırılgan olarak sayılan ülkeler içinde en kırılgan konumundaki Türkiye’nin daha çok çalışması, daha az popülizm yapması ve dayanışması gereken bir sürece giriyoruz. Bu kadar ayrıştıran bir anlayış içerisinde, seçim yılında bunu yapabilecek miyiz? İşte en büyük soru işareti bu.