Soner Polat
Soner Polat Köşe Yazısı

Devlet Bahçeli'nin ağır eleştirileri ne anlam ifade ediyor?

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Cumhuriyet Bayramı ve yaklaşan parti kongresi nedeniyle bir genelge yayımladı. Bu genelgedeki çarpıcı ve dikkat çekici sözlerinin altını çizelim:

“Bölücülük AKP’yi ele geçirmiş, hainler AKP’yi tutsak almıştır. Acı da olsa PKK artık iktidardır; Bakanlar Kurulu sıralarında temsil edilmektedir.”

“Hükümet Türkiye’yi yönetme ehliyetini ihanet masalarında düşürmüştür. AKP, ülkemizin karşısında oluşan nifak cephesinde aktif olarak yerini almış, teröre ve teröriste destek çıkmış, önünü açmış, elinden tutmuştur.”

“Türkiye Cumhuriyeti’nin ilke ve esasları AKP-PKK koalisyonu tarafından birer birer çiğnenmekte ve harabeye çevrilmektedir. Mehmetçik katillerini koruyan ve kollayan Peşmerge, AKP sayesinde meşru bir güç olarak takdim edilmektedir.”

“Sözde tezkere çıkararak Ayn el Arap’a peşmerge gönderen Barzani’ye Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi güvence vermiş, kolaylık sağlamış, topraklarımızı kirletmişlerdir. Hükümet, PKK-PYD terörüne can simidi uzatmış, destek vermiş, lojistik imkân sağlamıştır.”

“ABD ve Avrupa’dan PKK-PYD’ye silah yağmaktadır. AKP hükümeti buna göz yummakta, aracı olmaktadır. PKK’nın silahlanması, PYD’nin silahla donatılması Türkiye’nin etrafında kurulan ve kurdurulan ölüm tuzağıdır. Terör örgütlerine giden silahların gerçek hedefi Türk milletidir. Bunu görmemek için ya hain ya da gafil olmak lazımdır.”

“Erdoğan Türk milletini kandırmaktadır. Silahlı peşmerge sevkiyatının yapılması anayasal suç olmakla kalmayıp, uluslararası hukuka da aykırıdır. Tezkere buna cevaz vermemektedir. Cumhurbaşkanı ve Başbakan suç işlemektedir.”

“AKP, ABD’nin kuklası, kâğıttan kaplanı, ehli sahiplerinin oyuncağı olmuştur. Erdoğan ne derse desin, PYD ve PKK ile yolları kesişmiş, aynı ihanet havuzuna çoktan girmişlerdir. Cumhurbaşkanı Erdoğan bilmelidir ki vatana ihanet suçu sübut bulmaktadır. AKP, Türkiye düşmanlarının safında ve yanındadır.”

“Yıllardır hazırlanan uluslararası kamuoyu, bölünmüş Türkiye üzerine temellenecek Kürdistan fikrine stratejik çıkarlar doğrultusunda vize vermiştir. Süreç ihaneti bu alçak hedefe açık davetiye, açık bir hizmettir. Terörle pazarlıklar, mücadeleden müzakereye, buradan da mütarekeye geçiş Türkiye’nin mahvına yol açacaktır.”

“AKP ihanetine set çekilmezse, yaşayacak bir vatanımız, gurur duyacağımız bağımsız bir devletimiz, mensubiyetiyle övüneceğimiz bir milletimiz ne yazık ki kalmayacaktır.”

Bahçeli ayrıca, partisinin mensuplarına bir uyarı da yapmaktadır: “Sebebi ne olursa olsun, her türlü kavga, kargaşa ve çatışmadan uzak durulacak, partimizi sokakların çıkmazına çağıran, husumetin tarafı yapmaya çalışan açık ve örtülü operasyonlara kulak asılmayacaktır. Türkiye sokakta bulunmamış, sokağa teslim edilmeyecektir.”

Doğu Perinçek de dâhil şimdiye dek Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne kasteden eylemler ve bunların iç ve dış müsebbiplerine yönelik bu kadar ağır bir eleştiri yapıldığına tanık olmadım. Devlet Bahçeli, eğer söylediklerinde samimiyse, bütün bunlara içtenlikle inanıyorsa ve bu sözleri başka bir maksatla sarf etmediyse içi rahat olsun; endişe etmesine hiç gerek yok! Çünkü Bahçeli’nin tasvir ettiği ahval ve şerait içinde MHP yanlısı ülkücüler, milliyetçiler, Türkçüler, ne derseniz deyin, mışıl mışıl uyumaya devam ediyorsa, onları yüz tonluk dozerler bile yerlerinden kımıldatamaz!

Bahçeli AKP’ye iktidar yolunu açmış, AKP’li Cumhurbaşkanlarının seçilmesine en büyük desteği vermiş, AKP’nin sıkıştığı her anda Hızır gibi imdada yetişmiştir.

Eleştirdiği tezkereyi Meclis’te desteklemiş, hakkında ağır sözler sarf ettiği Cumhurbaşkanı’nı, vekilleri ile birlikte TBMM’de ayakta karşılamıştır.

Bahçeli’nin isim de vererek dış nifak odaklarına işaret etmesi, aslında fazla bir şey ifade etmemektedir. Bahçeli, ABD ve Batı’nın Irak, Libya, Suriye, Afganistan ve diğer tüm müdahalelerine koşulsuz destek vermiş, Meclis’teki tüm oylamalarda bu yönde adım atmıştır. Bu nedenle, anti-emperyalist bir elbise Bahçeli’ye birkaç numara büyük gelebilir.

Bahçeli’nin betimlediği ihanet süreçlerinin önünün, TSK’yı hedef alan Ergenekon ve Balyoz davaları ile açıldığı konusunda toplumda yaygın bir kanaat vardır. Bu davalarda Bahçeli’nin tavrı bellidir. Bırakın TSK ve tuzağa düşürülen subayları savunmayı, MHP ve Bahçeli kendi milletvekili olan efsane komutan Engin Alan’a bile sahip çıkamamıştır. Bahçeli’nin Yargıtay’ın Balyoz kararlarını onamasından sonra verdiği tarihi (!) demeç halen kulaklarımızda çınlamaktadır: “Yargıtay suçlu ile suçsuzu ayırmada titiz davranmadı!”

Milliyetçilik lafla olmaz; bir vizyondur; iç ve dış boyutu vardır. Küresel düzeyde sürdürülen çabalar, iç mücadele ile uyumlu hale getirilir. Büyük bir devletin peşine takılarak içeride milliyetçilik taslayamazsınız! Atatürk yedi düvel ile mücadele etmek yerine, onların peşinden gitseydi, “milliyetçi” sıfatını hak eder miydi?

Merak edenler Fransa’daki Milliyetçi Parti’nin (Ulusal Cephe) Başkanı Bayan Marine Le Pen’in, kendi anlayışına göre ilkeli ve tutarlı çizgisini inceleyebilirler. De Pen, dışarıda ABD ve AB’ye cepheden karşı çıkarken, içeride Fransa’yı Fransa yapan bütün ulusal değerleri savunarak milliyetçilik yapıyor…

Eylemle desteklenmeyen bir söylem anlam taşımaz. Hele bir de alışkanlık haline gelmişse! Bahçeli’nin bu ağır eleştirileri, sekiz şiddetinde deprem yaratabilecek bombardımanı toplumda hiçbir yankı uyandırmadı! Bu yazının da okuyucu bulacağından şüpheliyim!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Devlet Bahçeli nin ağır anlam ifade ediyor