Emre Şenbabaoğlu
Emre Şenbabaoğlu Köşe Yazısı

Paralimpik Ateşi ve Engelli Hakları

Paralimpik Oyunları güzel bir açılış töreni ile 24 Ağustos’ta başladı. Açılışta geçiş yapan ülkeler, yapılan ışık gösterileri, sahneye çıkan dansçılar büyüleyiciydi. Birçok ülkeden atletler yan yana geldi, herkes gülümsüyordu, herkes mutluydu. Sporcular ülkelerinin bayraklarını taşımaktan büyük bir gurur duyuyordu.

Ne yazık ki paralimpik oyunları da, olimpik oyunları gibi dünyadaki eşitsizliğin açıkça gözlemlenebildiği bir etkinlik. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelere kıyasla bu tür büyük etkinliklere çok fazla sporcu gönderemiyor. Dolayısıyla gelişmiş ülkelerin kazandığı madalya sayısı diğer gelişmiş ülkelere göre az oluyor. Toplumsal ve ekonomik refahı yüksek olan ülkeler sporda daha başarılı oluyor. Yani olimpiyat ve paralimpik oyunlarında kazanılan başarılar bazı milletlerinden diğer milletlerden daha başarılı olduğu anlamına gelmiyor. Her ülke eşit koşullarda spor yapma imkanına sahip olsa madalyalar daha adil bir şekilde dağılabilirdi ve o zaman oyunları izlemek daha zevkli olurdu.

DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ VE FIRSAT EŞİTLİĞİ

Tokyo 2020 Olimpik Oyunları’nda gelişmemiş ve gelişmiş ülkeler arasındaki bu uçurum biraz kapandı. Asya kıtasının sporcuları Rio 2016’da 71’i altın, 58’i gümüş ve 97’si bronz olmak üzere 226 madalya kazanırken, Tokyo 2020’de Asyalı sporcular 92’si altın, 79’u gümüş ve 96’sı bronz olmak üzere 267 madalya kazandı ve kıtalara göre madalya sıralamasında ikinci oldu. Dünya üretiminin merkezinin Doğu’ya kayması etkilerini spor üzerinde de gösteriyor.

Değişen dünya dengelerinin spora yansımaları paralimpik sporlar için de geçerli. Aydınlık yazarı Cem Zeren “Kocaman Yürekler” yazısında Tokyo 2020 Paralimpik Oyunları hakkında önemli bir tespitte bulunuyor. Zeren, “Olimpiyatlara en fazla sporcu ile katılan ABD, Tokyo Paralimpik Oyunları’na anca 4. büyük kafile ile katılıyor. Benzer düşüş, diğer Atlantik ülkelerinde de var. Bu istatistik, engellisine sahip çıkan ülkelerin kapitalizm yerine kamucu politikaları uygulayan ülkeler olduğunu gösteriyor. Paralimpik Oyunları’na en fazla sporcu ile katılan ilk 3 ülke; ev sahibi Japonya, Çin ve Rusya!” diyor.

Zeren ayrıca spor ve uluslararası siyaset arasındaki ilişkiye dikkat çekerek, ezilen milletlerin spor yapma ve yarışmalara katılma hakkından nasıl mahrum bırakıldığını şu sarsıcı sözlerle dile getiriyor: “Bu oyunlara en büyük katkıyı veren ülke ABD’dir; dünyanın dört bir tarafına döşediği mayınlarla, attığı bombalarla, yaptığı işgallerle, neden olduğu savaşlarla sakat bıraktıkları yüzünden. Afgan halkı, önümüzdeki paralimpik oyunlarda kendini temsil edecek onlarca gencini bulacaktır!”. Zeren, çoğu spor yazarının sorgulayamadığı ya da farkında olmadığı dünya gerçekliklerini spor yazılarında çok iyi bir şekilde işliyor, çarpıcı örnekler veriyor ve hikayeler anlatıyor.

PARALİMPİK OYUNLAR VE ENGELLİ HAKLARINA DAİR FARKINDALIK YARATMAK

Türkiye, Tokyo 2020 Paralimpik Oyunları’na 43’ü erkek 44’ü kadın olmak üzere 87 sporcu ile katılıyor. Atletlerimiz okçuluk, atletizm, goalball, atıcılık, yüzme, masa tenisi, tekvando, tekerlekli sandalye tenis, tekerlekli sandalye basketbol, tekerlekli sandalye eskrim, halter, judo ve badminton sporlarında mücadele edecek. Türkiye Rio 2016’da 3’ü altın, 1’ü gümüş, 5’i bronz olmak üzere toplamda 9 madalya kazandı. Bu oyunlarda 2012’de kazandığımız 10 madalya sayısını geçebiliriz.

Paralimpik Oyunları’nın bir diğer önemli işlevi de tüm dünyada engelli haklarına dair bir farkındalık yaratması. Dünyada 1 milyarın üzerinde engelli insan yaşıyor. Bu dünya nüfusunun yüzde 15’i demek. Engelli hakları ne yazık ki “insan hakları” ve “kadın hakları” kadar ilgi çekmiyor çünkü hegemonik güçlerin kötüye kullanabileceği bir siyasi mücadele alanı açmıyor. Batı, insan hakları ve kadın hakları söylemlerini siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel hegemonyasını yaratırken bir araç olarak kullanıyor ama engelli hakları mücadelesi böyle imkanlar sunmuyor. Egemen ve bağımsız bir ülkenin iç işlerine “engelli hakları” adı altında müdahale edemiyorsunuz. O yüzden siyasi açıdan “karlı” bir alan değil.

2008’de yürürlüğe giren ve Türkiye’nin de imzaladığı “Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme”nin 1. maddesi, “Bu Sözleşme'nin amacı, engellilerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasını teşvik ve temin etmek ve insanlık onurlarına saygıyı güçlendirmektir” diyor. Bu sözleşme ile birlikte engelli haklarının aynı zamanda bir insan hakları sorunu haline geldi. Sözleşmenin “Kültürel Yaşama, Dinlenme, Boş Zaman Aktiviteleri ve Spor Faaliyetlerine Katılım” başlıklı 30. maddesi paralimpik sporcuları ilgilendiriyor. 30. maddenin 5. fıkrası, “Taraf Devletler, engellilerin eğlence, dinlenme ve spor etkinliklerine diğer bireylerle eşit koşullar altında katılımını sağlamak amacıyla aşağıda yazılı tedbirleri alır” demektedir. 5. Fıkranın diğer maddeleri şunlar:

(a) Engellilerin her seviyedeki genel spor etkinliklerine mümkün olduğunca tam katılımını cesaretlendirmek ve artırmak;

(b) Engellilerin, özel spor ve eğlence etkinliklerini örgütleme, geliştirme ve bu etkinliklere katılma imkanına sahip olmasını temin etmek ve bu nedenle, diğer bireylerle eşit koşullar altında onlara uygun bilgi ve eğitimin verilmesini ve kaynakların sunulmasını sağlamak;

(c) Engellilerin spor, eğlence yerleri ile turistik alanlara erişimini sağlamak;

(d) Engelli çocukların, okullardaki etkinlikler dahil olmak üzere, oyun, eğlence, boş zaman aktiviteleri ve spor etkinliklerine eşit şekilde katılabilmelerini sağlamak;

(e) Eğlence, turistik, boş zaman aktiviteleri ve spor etkinliklerini organize edenlerin sunduğu hizmetlere engellilerin erişebilmesini sağlamak.

Söz konusu sözleşme erişim sorunu yaşayan engelli insanlar için önemli bir hukuki mücadele zemini oluşturuyor ancak her engelli birey spor hizmetlerine ulaşma hakkının farkında olmayabilir. Hasan Erdem Mumcu, “Engelli Spor Politikaları” adlı kitabında Türkiye’de engelli bireylerin spora katılımını artırmak için birçok önerilerde bulunuyor. Bunlardan birkaçına dikkat çekmek istiyorum:

“Ülkemizde engelli bireylerin niteliklerine göre haritalandırılması yapılanarak, türlerine göre hangi bölgelerde ne kadar engelli yaşadığına dair ülke genelinde çalışma yapılabilir. Bu sayede engellilerin niteliklerine göre sporda yetenek seçimi de yapılabilir.

Engelli sporlarında başarı elde edebilmek ve herkes için spor alanlarını oluşturabilmek amacıyla öncelikle tesislerin/spor alanlarının erişime ve kullanıma uygun hale getirilmeleri sağlanabilir. Kamu ve özel sektör dâhil yapılan tüm spor salonları ve komplekslerinin ihalelerinde engellilere yönelik erişim imkânlarının sağlanması maddesi eklenebilir.

Engelli sporları alanında çalışacak engelli spor yöneticileri, eğitmenleri, antrenörleri ve mentörlerinin yetiştirilmesi gerekmektedir. Bunun için beden eğitimi ve spor yüksekokulu ve spor bilimleri fakültesi programlarında engelli spor eğitimi alanında çalışacak akademik personel yetiştirilmelidir.

(...)

Engelli sporlarına sponsor olunması durumunda vergiden muafiyet oranının % 32’den daha yukarıya çıkarılması yada muaf sayılması, engelli spor federasyonlarının, kulüplerin ve sporcularının daha kolay sponsor bulmasının önünü açılabilir.

Şirket statüsünde ve yerel yönetim birimlerinin bünyesinde faaliyet gösteren spor kulüplerinde, engelli şubelerinin açılmasını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılabilir. Ayrıca kulüplere aktarılacak mali kaynaklar herhangi bir oranlama yapılmadan sosyal devlet anlayışı temelinde pozitif ayrımcılığa neden olmadan kırsal kesimden başlanarak yapılabilir. Yerel yönetim birimleri ve mahalli idarelerin spor şubelerinde engelli birimlerinin açılması ile ilgili düzenleme yapılabilir.

Engelli spor kulübü kurma özendirilmeli, çeşitli tespitlerle geliştirilmelidir. Örneğin yeni kurulan bir engelli spor kulübünde çalışması belirlenen antrenörün eğitim masrafları ilgili federasyon tarafından karşılanabilir, personelin SGK giderleri İŞKUR tarafından karşılanabilir. Ayrıca engelli alanında faaliyet- gösteren STK’larının spor faaliyetlerinde bulunmaları teşvik edilebilir

(...)

Kamu ve özel sektör tarafından işletilen wellnes ve fitness salonlarında çalışan eğitmenlerden, en az bir eğitmenin engelli alanında sertifikaya sahip olması zorunlu hale getirilebilir” (Hasan Erdem Mumcu, Engelli Spor Politikaları, s. 263-266).

SONUÇ

Heyecanla beklenen Paralimpik Oyunları sonunda başladı. Bu oyunları izlerken aynı zamanda engelli haklarına dair farkındalığın artırılması için tüm toplum olarak çaba harcamalıyız. Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’yi daha çok tanıtmalıyız ve engelli bireylere anlatmalıyız. Ülkemizde engelli bireyler hala erişim, eğitim, istihdam ve sağlık gibi konularda sıkıntılar yaşıyor. Bu sıkıntılara dikkat çekmeliyiz ve bu sıkıntıların nasıl ortadan kaldırılabileceğine dair kafa yormalıyız. Yaşadığımız yerdeki yetkililere engellilerin yaşadığı sıkıntıları ve bu sıkıntıların olası çözüm yollarını iletmeliyiz.

Engelli bireyler toplumumuzun ayrılmaz bir parçası ve onların sıkıntılarını gidermek için engelli ve engelsiz herkesin mücadele etmesi gerekmektedir. Ne yazık ki engelli hakları mücadelesi verenler genellikle engelli bireylerden oluşuyor. Bu algıyı değiştirmeliyiz. Engelli haklarını savunmak için illaki engelli olmak gerekmiyor. Ayrıca bir gün herkesin engelli olma ihtimali bulunmaktadır. Bunu da unutmamalıyız.

Paralimpik Oyunları’nda ülkemizi temsil eden tüm sporcular alanlarında dünyanın en iyi sporcuları arasında yer alıyor. Büyük bir mücadele azmine sahip olan paralimpik sporcularımıza başarılar diliyorum.

Yazıyı Manga grubunun “Paralimpik Ateşi” şarkısının sözleri ile bitirmek istiyorum.

Paralimpik ateşini yakBayrağımız gökteOnlar bizizYıldız çocuklarHaydi Türkiye!

spor olimpiyat paralimpik paralimpik oyunları engelli hakları