Hadi 424 milyar dolar toplayalım
Bazen birden karşımıza bir durum çıkar ve ‘her şey yalan bu gerçek’ dersiniz. Avrupa Birliği’ne karşı efelenmekten dünya politikası üzerinde etkin olma iddiasına kadar manşetlere çıkarılan her şey karşısındaki gücünüzün sağlaması gibidir.
O veri çıktığında bütün boyaların döküldüğü andır. Ne havada uçuşan ‘ey’ler; ne kıskanma söylemleri; ne yaptırım kararlılığı ortada kalmaz. Söylediğiniz her şeyin boş bir laftan ibaret olduğunu gösterir.
Hele ki söz konusu olan ekonomi ise ve önünüze gelen gerçek iktisadi bir açmazsa, katma değer üretmediğiniz haliniz ve finansman ihtiyacınızla birlikte ortada duruyorsa, bir palavranın çöktüğü andır.
Her zaman dile getirdiğim bir gerçek var. İktisadi duruşu ve gücü olmayanların, dünya politikasında belirleyici olması olanaksızdır. Hele ki bu tablo eksi bakiyedeyse, kendi geleceğinizi kurgulamakta bile zorluk çekersiniz.
Ve inanın hangi görüşten olursanız olun, ekonomi yaratmazsanız görüşünüzde boğulursunuz. İktidar kadar iktidara gelme iddiasında olanların da kulağına küpe olsun diye söylüyorum.
Dünyada yaratılan ekonominin içinde kıskanılan Türkiye’nin payı yüzde 1’i bile bulmuyor. Bu haliyle zaten elin parasıyla yol yapıp, bununla övünmek de ancak bilimi terk ettikten sonra ortaya çıkan, hastalıklı şark kafasının eseridir.
Sorunlarınızla gerçekten yüzleşmez, planlı bir ekonomi oluşturmaz ve bunun finansman ayağıyla da ilgili alternatifler üretmezseniz, bu açmazdan da kurtulamazsınız.
Attığınız nutuklar sadece slogan olur. Yineliyorum, bunu hem iktidar, hem de iktidara aday olanlar için söylüyorum.
Peki tüm bu boyayı döken veri ne? Türkiye’nin yurtdışındaki varlıklarıyla yükümlülüklerinin arasındaki fark… Daha anlaşılır bir biçimde söylemek gerekirse ekonomik durumunuz. Cebinizde kaç para var? Türkçesi bu…
Türkiye şu anda eksi 424 milyar dolar fotoğrafıyla karşı karşıya… Bu parayı bulmadan ya da ödeme planı kabul ettirmeden de bitirimlik yapamazsınız. Ancak kararlı bir duruşla ve mantıklı ödeme takvimi ve performansıyla dünyanın saygınlığını kazanabilirsiniz.
Tıpkı tüm toprak kaybına rağmen yıkılan Osmanlı İmparatorluğu’nun borcunun yarısını baskı olsun diye dayatılmasına rağmen kabullenen ve aksatmadan ödeyen Atatürk Türkiye’si gibi…
Aslında kimseye efelenmeniz gerekmiyor; yaranmanız da… Güvenilir, net, dürüst ve borcunu ödeyen, karşılığında da planlı ekonomisini hayata geçiren bir ekonomi yaratmanız, siyasi gücünüzü belirler. Gerisi boş laf…
Diyeceksiniz ki bize ne? O zaman gerçeğ iduymaya hazırlanın: bu başarılı ekonomi palavrasının bedelini biz ödeyeceğiz; hangi partiye oy vermiş olursanız olun.
Çetin Ünsalan
ulusal.com.tr