Alibaba ve 2001 edebiyatı
Dünyanın hızla dijital ticarete yöneldiği günümüzde bir alibaba efsanesi oluştu. Bugün gelinen noktada IMF verileri çerçevesinde 2016 sonuna göre yarattığı pazar büyüklüğü 502 milyar dolar.
Yani alibaba bir devlet olsaydı, dünyanın en büyük 25 ekonomisinin arasında yer alacaktı. Bu durum raporda da dile getiriliyor. Böyle olunca bizim elektronik ticaret pazarındaki payımıza da bakma ihtiyacı duyuyorsunuz.
Geçen yıl internetten yapılan alışverişte yüzde 23,4’lük bir artış gösterdik ve 68 milyar TL’nin üzerine çıktık. Yani yaklaşık 19 milyar dolar civarında bir hacim. Bu bir rekor olarak nitelendiriliyor. Derdim mukayese yapmak değil. Zaten koca ülkenin yarattığı hacim, bir firmanın yarattığının yüzde4’ü düzeyindeyse karşılaştırma yapmak bile ayıp.
Burada daha temel bir yaklaşıma dikkat çekmek istiyorum. Konuyu doğru anlayabilmek için alibaba’nın kurulduğu yıla dönelim. Yani 1999 senesine... Uzakdoğu’dan başlayıp, tüm dünyayı saran, akabinde bizde 2001 kriziyle taçlanan (!) o zorlu koşullara...
Uzakdoğu krizinden etkilenmemiş olmaları mümkün mü? Elbette hayır. Fakat yaratılan model, dünyadaki bollaşan finans ortamının yarattığı koşullar dikkate alındığında neyi kaçırdığımızı buradan görebiliriz.
2017 senesinde referanduma giderken, eğer bu ülkede iktidar halen dün olmuş gibi 2001 senesine atıfta bulunuyor ve sandıktan istedikleri sonuç çıkarsa, Türkiye’yi markalarını yaratan bir ekonomi olarak anlatıyorsa, adama sorarlar: Bu kadar yıl niye yattınız?
Neredeyse sıfır noktasında beraber başlanan bir yolculukta, sadece tek bir firmayla, Türkiye’nin toplam ihracatının üç katından fazla pazar büyüklüğüne sahip oluşum varsa, 2001 üzerinden ağlama edebiyatı yeterli gelmez.
Bir tarafta Güney Kore örneği, diğer tarafta dünyadaki para bolluğunu iyi kullanarak üretim ekonomisi yaratan Çin ve Hindistan, öte yanda sadece bizim 3,5 kat büyüklüğümüzde pazar yaratan tek bir firma, diğer yanda GSM’de pazar kaybetmesine rağmen tekrar atağa geçen ilk cep telefonu üreticisi herkesin ders çalıştığını gösteriyor.
Biz ne yapıyoruz? Daha kolları yeni sıvıyoruz ve dünyada para bitmiş, fırsat kaçmışken, öykü yazmaya uğraşıyoruz. Tüm bunlar sonuç vermeyeceği için de dönüp dönüp 2001 krizinden bahseden bir iktidar ile muhatap oluyoruz.
Bırakın artık bu edebiyatı... 15 yıldır ülkeyi yönetiyorsanız; halen başa yeni geçmiş muhalefet partisi gibi enkaz edebiyatı yapamazsınız. Yaparsanız; biri de çıkar size; Ali Baba ve 40 Haramiler’i anlatır.
Çetin Ünsalan