Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Benzin tadında kakofoni

Rusya ile uçağın düşürülmesinden bu yana artan gerilim, ekonominin tahammül sınırlarını zorlamaya başladı. Arka arkaya gelen tedbirler (!), bir anda değil, Çin işkencesi gibi açıklanırken, sistematik bir biçimde ambargo tadında uygulamaya konuldu.

Öncelikle şunun altını çizmek gerekir ki yara henüz taze… Bundan 6 ay sonra bugün hayata geçirilen ve Putin tarafından da imzalanan yaptırımların sonuçlarını daha net ve ağır hissedeceğiz. Zaten olayın sıcaklığında muhatap ile iletişime geçmek yerine NATO’ya koşan iktidar sorunu çıkmaz bir noktaya taşıdı.

Fakat ondan sonraki süreçte Başbakan Davutoğlu başta olmak üzere gerilimi azaltmaya çalışanları gördük. Cumhurbaşkanı bile içte başka, dışta başka konuşarak Rusya’ya dünya medyası üzerinden mesaj vermeye çalıştı. Fakat karşı taraf oldukça sert ve kararlı…

Şimdi kimin haklı kimin haksız olduğu bir kenara bırakılmalı… Bu sonraki süreçte tartışılacak nokta. Öncelikle ortadaki krizin yönetiliyor olması lazım. Bunun için de birinci şart, tek sesliliğe olan ihtiyaçtır.

Lakin bizdeki ‘yaranma’ güdüsü, bağlı bulunduğunu gösterme ‘acizliği’, ‘kraldan çok kralcılık yapma’ geleneği, Türkiye’ye zarar veriyor. Durumun nasıl düzeltilebileceği ile ilgili kesin bir yanıt bulunamamışken, idarenin bürokrat, bakan, alakasız büyükelçileri düzeyinde yapılan ‘aslında’ başlıklı açıklamaları durdurmak gerekiyor.

Çünkü bu ‘aslında’nın rasyonel bir karşılığı yok ve köşke yaranma duygusu içinde işleri içinden çıkılmaz bir noktaya götürmeye başlıyor. Bakın Rusya tarafına; kim açıklama yapıyor? Rusya Devlet Başkanı Putin, Başbakan Medvedev ve Dışişleri Bakanı Lavrov…

Bundan da önemlisi, beğenirsiniz beğenmezsiniz hepsinden tek bir ses çıkıyor. Bizde Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı’ndan, alâkasız ülkelerdeki Türk büyükelçilere, Tarım Bakanı’ndan Bilim Bakanı’na herkes ortalarda… İş, kafana göre takıl tarikatına döndü.

İş dünyasının ısrarla ‘tansiyonu düşürün’ uyarısına bile kulak asmadan, saraya yaranma duygusu içerisinde coşkuyu veriyorlar. Aslında Rusya zarar görürmüş; şuradan doğalgaz bulurmuşuz, Rus çiftçileri tehlikede imiş vs. vs. vs…

İpe sapa gelmez; belli bir analiz yeteneğine dayanmayan, koşulları, avantaj ve dezavantajları sorgulamayan, aklı öne almayan ve ‘biz aslında çok büyüğüz’ lafına dayanıp, duygusallığa oynayan açıklamalarla yaratılan kakofoniye şahit oluyoruz.

Daha ilginç olanı ise bunun saraya yaranmak dışında sürece hiçbir faydasının olmaması. Yarar sağlamadığı gibi ateşe benzin dökme mahiyeti taşıması. İdare dışında insanlar bu konuda görüş bildirebilir; fikrini söyleyebilir. Muhalefet de, özgür basın da serbesttir. Ama kamuyu temsil edenlerin, iktidar tarafından muktedir olunup susturulması gerekiyor.

Böylesine kritik zamanlarda ve kriz ortamlarında devletten en yetkin ağızlardan ses çıkar. Bu halimizle komik, güvenilmez ve blöf yapan bir ülke durumuna düşüyoruz. Çünkü bu tayfa, yaranmak adına saçmalıyor. Dış siyaset, iç siyasete benzemez. Muhatabınız kömürle, makarnayla çalışmıyor. Biraz ciddiyet lütfen…

benzin tadında