Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Süt tozundan süte, eğitimsiz Türkiye

Okullarda süt tozu dağıtımını Türkiye’de bilmeyen yoktur.

Truman Doktrini’nin ardından 1948 yılında kapımıza gelen ve 50’li yıllara damgasını vuran meşhur Marshall yardımlarını da öyle…

Elbette bu fotoğrafın çok farklı yerlerini ele almak, Türk siyasetine etkilerini tartışmak mümkün. Ama şu bir gerçek ki en büyük darbeyi başta tarım olmak üzere Türk ekonomisine vurmuştur.

Bu genel çerçevenin içinde de simgeleşmiş eylemlerden biri okullarda süt tozu dağıtımıdır. Türkiye’de milyonlarca çocuğun 2017 – 2018 eğitim öğretim yılının ikinci bölümüne başladığı gün bunu anmak gerekiyor.

Çünkü kaderin (!) garip cilvesine bakın ki, bu sefer süt tozu değil belki ama, süt dağıtırak okulun ilk gününe merhaba diyoruz. Aradan geçen neredeyse 70 senede ise gerekçemizin değişmediği gözüküyor.

Okul çağındaki çocukların yeterli beslenme ile ilgili sorun yaşamasını ve bunun giderilmesi adına süt projesi uygulanması… İşin teknik detaylarına ve süt tozuyla simgeleşen bu politikalar neticesinde Türk tarımının nasıl yok oluş aşamasına girdiğini uzun uzun anlatmayacağım.

Fakat ortadaki gerçeği görmemiz gerekiyor. 70 sene sonra halen tarımı kurtarmaya çalışıyoruz; halen öğrencilerimizin beslenme için gerekli ürünlere ulaşamamasını dün süt tozuyla, bugün sütle kamufle ediyoruz.

Peki dün süt tozu, bugün de süt içen öğrenciler zehir gibi mi oluyor? Orada da eğitim kalitesine baktığımızda keskin bir düşüş olduğu açık.

Ekonomik anlamda sağlamasını yaptığımızda halen ithal ikameli bir ülke olduğumuzu sağır sultan bile duydu. İhracat değer ortalamamız ise 1,5 dolarları kader (!) gibi geçemiyor.

Dünya dördüncü sanayi devrimine uygun eğitim metotlarını tartışırken, biz halen çocukları sınava sokarken, soruları nasıl çaldırmayacağımızın telaşı içerisindeyiz. Bir sürü diplomalı genç yaratıyor; ama bir şey öğretemiyoruz.

O kadar öğretemiyoruz ki, hepsi aradaki tüm bilgilerin google’de olduğunu düşünüyorlar.

Elbette zincirleme etki içerisinde de bir sürü üniversite mezunumuz diplomalarıyla işsizlikten kıvranıyor. Her 4 gençten biri işsiz. Çalışanlar branşları dışında ekmek peşindeler. Çok büyük bir oranı da geleceğini kurtarmak için, kendisini yurtdışına atmaya çalışıyor.

Vasıfsız elemanımız da, üniversite mezunumuz da çok. Ama usta, tekniker ya da zinciri tamamlayacak halkalarda çalışacak kimsemiz yok. Sonuçta ne diplomalımız, ne okul görmeyenimiz, ne de bilgi çağını araştırmaktan çok, arama motoruna yazıp aramak zanneden nesillerimizle bir arpa boyu yol alamıyoruz.

Şimdi tekrar başa dönüp soralım. Süt tozundan süte, ülke fotoğrafını yoksulluktan kalkınmışlığa değiştiremediysek; sebebi eğitimi tartışmak yerine, sorunların üzerine süt dökmemiz olabilir mi?

Biz sütle eğitimsizliğimizi mi aklıyoruz acaba? Böyle mi temizleniyoruz kirlerimizden? Oysa ne diyor Mevlana? “Sütten çıkan her kaşık aktır. Önemli olan, çıktığın sütü ak bırakmaktır.”

türkiye süt eğitimsiz