Elleri alkışlamaktan kıpkırmızı olanlar için
"Sahte veriler ile doldurulan ihanet denizinde boğuluyoruz; can simidi atın!" dedik, sırtınızı döndünüz!
"Vardiya Bizde'nin yiğit kadınlarına destek olun!" dedik, telefonlara çıkmadınız!
"Bugün bize, yarın size, içinizdeki hainleri bulun!" dedik, meşhur 5 No'lu harddisk yılan hikayesine döndü.
"Biz ara hedefiz, asıl hedef Türkiye" dedik, ABD'nin, NATO'nun peşinden oradan oraya koştunuz!
"Savaş planları işportaya düştü, sahip çıkın!" dedik, hiç oralı olmadınız!
"Ben bu işin savcısıyım!"diyeni davet ettiniz, ayakta, elleriniz çatlayıncaya kadar alkışladınız!
Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı.
Irak'ta, Suriye'de, Doğu Akdeniz'de, Ege'de, Libya'da ve her yerde Türkiye'nin hayati çıkarları tekmelendi. Milyonlarca günahsız Müslüman öldü, yaralandı, sakat kaldı, aç kaldı, evini, ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Türkmen varlığı yok edildi, coğrafyası dağıtıldı, Kerkük'e bile el koydular. Koskoca Türkiye, kanlı terör örgütü PKK ile eşit statü ile emperyalist bir ülkenin hakemliğinde masaya oturtuldu! Yasal vatan toprağını terkettik, gayrı yasal bir alanı vatan toprağı ilan ettik. Türk Bayrakları indirildi; Atatürk heykelleri parçalandı. Cumhuriyetimizin yüz akı dünyaya mal olmuş iki ölümsüz önder, iki gerçek efsane iki ayyaş (!) oldu!
Bu dönemin siyasi sorumlularını okulunuza davet ettiniz.
"Ergenekon ve Balyoz'da kandırıldık!" dedi! Çılgınca ayakta alkışladınız!
"Askeri, polisi, istihbaratçısı, hakimi, savcısı, alt yargısı, üst yargısı, hepsi mi kandırıldı!" diye sormadınız!
"Topyekun devlet nasıl kandırılır, bu nasıl devlet!" demediniz!
" O zaman koşun mahkemeye, hakime bizi kandırdılar deyin!" demediniz!
"Devletin başı olarak mağdur askerlerin acısını dindirecek süreci başlatın! " demediniz!
Alkışladınız, alkışladınız, alkışladınız, alkışladınız...
Daha önce kandırıldığını anlamamıştı, alkışladınız. Şimdi kandırıldığını anladı, yine alkışladınız. Konular, olaylar, tavırlar değişiyor. Herşey değişiyor. Heraklitos, "Aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız, çünkü akan sular değişmiştir." diyor. Değişmeyen tek şey sizin alkışlarınız!
Neyi, kimi, niçin alkışladığınızı, "ah bir biz de bilebilsek!"
O ahenkli, gürültülü ve ritmik alkışlarınızın suratımızda nasıl patladığını ah bir bilseniz!
O alkışların bizlere soğuk zindanlardan bile daha büyük acı verdiğini ah bir anlayabilseniz!
Silivri zindanında yatarken yayımlanan, "YENIDEN KAZANMAK" adlı kitabımdan bir alıntı yaparak yazıya noktayı koyalım:
"Bu süreçte beni en çok üzen nokta, ne uzun süre tutukluluğum ne de yediğim 18 yıl ağır hapis cezası oldu. En çok, Harp Akademilerinde yapılan konuşma nedeniyle, kurmay adayı subaylar ve orada bulunan diğer subay ve generallerin, bizler içeride Cumhuriyet değerleri, ulusal çıkarlar ve Atatürk aşkı için yatarken, bu süreci destekleyenleri çılgınca alkışlamaları oldu."(sayfa 290)
"Bizler, bir subayın bazı değerler için hapis de yatacağını, kurşun da yiyeceğini göstermeye çalışırken, genç kuşaklar artık küresel dünyanın aldatıcı, göz boyayın değerlerinin mi peşinden koşuyordu? "(Sayfa 291)
Soner Polat
ulusalkanal.com.tr