Soner Polat
Soner Polat Köşe Yazısı

O ruh kaybolmamalı!

Bir ülke çok zor günler yaşayabilir. Param parça olan ekonomik durum insanları bir lokma ekmeğe hasret bırakabilir. Her taşın altından çıkan zalim düşmanlar hayatı zindana çevirebilir. Ülkenin bir kısmı ve hatta tamamı işgal edilebilir! Ama eğer o ruh sağlam ve yerindeyse, o millet yaşıyordur. O ruh canlı kaldığı sürece, düşmanların hiçbir şansı olamaz! Er ya da geç gereken yapılır. Emekli bir amiralimizin paylaştığı aşağıdaki yazıyı okuyunca bunlar aklımdan geçti.

Yıl 1912, İngilizler Hindistan’ı işgal eder; Hindistan Kralı Osmanlı’dan yardım ister. Yıllardır savaş içinde olmasına rağmen Osmanlı bu yardımı karşılıksız bırakmaz. 350 kişilik bir askeri birliği gemiyle Hindistan’a gönderir. Bu birlikten 20 kadarı hastalık nedeniyle yolda şehit olur;kalan 330 Osmanlı askeri Hindistan’a çıkmayı başarır. İngilizlerle savaş başlar.

Mühimmat açısından kısıtlı olan Osmanlı askerleri birkaç günlük mücadeleden sonra teknolojik donanıma sahip İngiliz askerleri karşısında yenik düşer. 40 kadarı esir alınır, diğerleri ise savaşta şehit düşer. Savaş bittikten sonra esir düşen bu 40 Osmanlı askerini, İngilizler gemilerde çalıştırmaya başlar. Bir İngiliz gemisi Avustralya’ya geldiğinde, esir iki Osmanlı askeri bir yolunu bulup gemidenkaçarlar.

Bir süre sonra, KaradenizliMenteşoğlu Abdullah, baba mesleği olan dondurmacılığa, Karahisarlı Tarakçıoğlu Mehmet ise baba mesleği olan kasaplığa başlar. 1918’de Avustralya Çanakkale’ye asker çıkarır.Bizim iki Osmanlı askeri olayı duyarlar; hemen buluşur ve durum değerlendirmesi yaparlar. Biz Osmanlı askeriyiz ve Avustralya’da yaşıyoruz. Avustralya devleti Osmanlı’ya savaş açmış ve bizim ülkemizi işgale gitmiş!“Bundan dolayı biz de Avustralya devletine savaş açalım!” derler.

Alırlar kâğıdı, kalemi ve yazarlar:

Sayın Avustralya Başkanı, Ekselans Hazretleri, Biz iki Osmanlı askeri ülkenizde bulunuyoruz. Duyduk ki, devletimiz Osmanlı’ya Avustralya devleti olarak savaş açmış ve Çanakkale’ye asker göndermişsiniz. Bundan dolayı iki Osmanlı askeri olarak biz de Avustralya devletine savaş açmış bulunmaktayız!

Bu bir Osmanlı Savaş Fermanıdır. Ekselanslarının bilgilerine duyurulur.

Tarakçıoğlu Mehmet veMenteşoğlu Abdullah, iki Osmanlı askeri, Sidney’in 250 km uzağında Karlıdağlar denilen bölgede önce virajlarda tren raylarını sökerek 3 tren devirirler. Üçüncü trende askeri mühimmat bularak silahlanırlar. Aynı bölgede 8 karakol basar ve karakollardaki askerlerin tamamını vururlar.

Ne olduğunu bir türlü çözemeyen Avustralya devletinin aklına, sonunda iki Osmanlı askerinin yazmış olduğu mektup gelir.Bölgeye 250 kadar asker gönderir ve iki Osmanlı askerini aramaya başlarlar. Birkaç günlük araştırmadan sonra sıcak çatışmalar başlar.

Ve iki mangal yürekli onurlu askerimiz bu karlı dağlarda şehit edilir! Evlatlarımız Mehmet ve Abdullah’ın mezarları Sidney’e 250 km uzakta Karlıdağlar’da! Bu mezarlarda fotoğraf çekmek yasak! Avustralyalılar,“iki Osmanlı askeriyle savaştık!” demek zorlarına gittiği için bu askerlerimize Hindistan asıllı diyorlar. Oysa Hindistan’da ne Karahisar diyarı ne de Karadeniz diyarı diye bir bölge var!

Amiralimiz, “bu bilgilerin Hindistan Büyükelçiliği’nin resmi açıklamasından alındığını” ifade etmektedir.

Bu hadisenin,“Battle Of Broken Hills” yani “Yarık Tepe Savaşı” adıyla resmi Avustralya savaş tarihine girdiğini biliyoruz. Bu adla Google’a girdiğinizde, savaşla ilgili bilgiler buluyorsunuz! Avustralya anlatımı konuyu dağıtmaya yönelikse de, “savaşanların elledikilmiş Osmanlı bayrağı taşıdığı (They also fashioned a home-made Ottoman flag which they flew) ve Türk mevzilerine saldırıldığı (At one o'clock a rush took place to the Turks' stronghold)” gibi bölümlerde foyalar açığa çıkıyor! Hintli niye Osmanlı Bayrağı taşısın! İsyan çıkaran Hintlilerse, niçin Türk mevzilerine saldırılsın!

İşte biz bugün ve her zaman Tarakçıoğlu Mehmet ve Menteşoğlu Abdullah gibi iki asil evladımızın temsil ettiği o ruhu bulmalı ve ortaya çıkarmalıyız. Nazlı bayrağımızı göklerde dalgalandıran, kuru toprak parçalarını vatan yapan o ruhtur.

Yeni Adana gazetesi, Kurtuluş Savaşı günlerinden günümüze dek milli çizgideyayın hayatını sürdürdü. Ölüm kalım mücadelesinin verildiği günlerde bu gazetede bir şiir yayımlandı.Bu şiirinde Yahya Nüzhet Bey, İstiklal Harbi’nin en büyük cephanesi olacak o ruhu arıyordu:

Vatan için ölmeyen yaşamaz bir an!

Bu yurttan daha mı değerlidir can?

Biz Türk değil miyiz, bozuldu mu kan?

Bu vatan kurtulmaz, kurban istiyor!

Bayraklar solmuş hep, al kan istiyor…

Atatürk, o ruhu canlandırdı ve yedi düvelin ipini çekti!

Dünyanın öbür ucunda, Avustralya'da, o yüksek ruhla ülkelerinin bekası ve kutsal saydıkları değerler uğruna şehit olan bu iki asil evladımızı sevgi, minnet, şükran ve vefa duygularımla, tazimle anıyor; aziz hatıraları önünde saygı ile eğiliyorum. Türkler, Tarakçıoğlu Mehmet, Menteşoğlu Abdullah gibi evlatları olduğu için büyük millettir!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

O ruh