Ali babacan nerede?
Gerek dünya ekonomisi, gerekse de Türkiye ekonomisi çok kritik bir süreçten geçiyor. Dünyada bilhassa Avrupa Birliği’nde İspanya’dan başlayan bir süreçte neler olacağı tartışılıyor. Ortalık bankerler cehennemine dönmüş vaziyette.
2013 senesine yönelik farklı senaryolar konuşuluyor. Türkiye’de ise durum farklı değil. Her ne kadar medya aracılığıyla farklı bir pompalama olsa da reel piyasalar bazında işler hiç de iç açıcı değil. Yılbaşından bu yana şiddetini artırarak devam eden daralmanın, tahsilât probleminin, önümüzdeki günlerde sıkıntıların boyutunu artıracağı görülüyor. Finans piyasalarına bakarsak, onlar zaten sanal rakamlarla sanal bir dünya kurmuşlar, eğleniyorlar.
Bankalar bir tarafta faaliyet dışı gelirler ile kârlılık yakalarken, Türkiye’de yaratılan ekonomik büyüklüğün üçte birine yaklaşık bir dilimin tüketici borcu olarak karşımızda duruyor olması izaha muhtaç bir durum yaratıyor.
Gelecek seneye yönelik ürkütücü gelişmeler tartışılırken, sonbahar itibariyle Suriye ile para karşılığı bir savaşa girmeyen Türkiye’nin ne ile karşılaşacağı büyük bir bilmece olarak ortada duruyor. Dünyada Almanya’daki bankaların dahi notu kırılırken, kurtarma fonlarının görünümü düşürülüyor.
Maliye bir yandan işletmelerin, bir yandan dolaylı vergilerle vatandaşın boğazına basıyor. En ufak bir aksamada icra uyarısı mükellefe yollanıyor. Maliye Bakanı Şimşek bütçedeki sapmalardan bahsedip, 2013 yılında yepyeni vergilerin hayatımıza gireceğinin sinyallerini veriyor. Bu arada tüm suçu memur zammına yüklemiş olması da, zaten ayrıca bir boşluk. Hoşluk demek isterdim ama bilgi olmayınca ortaya çıkan sadece bir boşluk oluyor.
Cari açığın düştüğünden bahsediliyor, ama öte yanda düşen ihracat gelirleri, turizmde köşeye sıkışan bir Türkiye, finansman yöntemi konusunda bilinmezlikleri de artırıyor. İşçisinden memuruna, KOBİ’sinden korkup söylemese de holdingine kadar herkes büyük bir sıkıntı içerisinde ve geleceğe yönelik endişeli bir bekleyiş sürüyor.
Peki böylesine kritik bir süreçte, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan nerede? Sürekli mikrofonların karşısına geçen ve katılsanız da katılmasanız da açıklamalarda bulunan Babacan neden sustu?
Çok uzun zamandır ekonominin patronunun sesi çıkmıyor. Ekonomiyle ilgili bilgisi kendinden menkul Mehmet Şimşek’in konuştuğunu görüyoruz. Ali Babacan neden konuşmuyor? Yoksa kendisi de Nazım Ekren Sendromunu’na mı yakalandı?
Hatırlayacaksınız 2008 yılında Başbakan teğet ve psikolojik açıklamaları yaparken, dönemin ekonomi patronu Nazım Ekren ‘Sadece finansal bir krizden bahsetmek mümkün değil. Enerji ve gıda krizleri de kapıda’ deyince önce bakanlıktan sonra da milletvekilliğinden olmuş, kenara itilmişti.
Seçimlerin bir hafta öncesinde Ali Babacan’ın da ekonomik risklerden, sıkıntılardan ve sorunlardan bahsetmeye başladığını düşünürseniz, insanın aklına şu soru geliyor: Birileri Babacan’ın konuşmasını engelliyor mu?
Halka gerçekleri kendi üslubuyla da olsa, AKP zihniyetinin reklamları izlediniz tavrı ile de olsa anlatmaya çalışan Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı neden ortalarda gözükmüyor?
Burada üç ihtimal var. Ya birileri Babacan’ı doğruları söylemeye başladığı için susturdu. Ya Babacan telaşla para peşinde koşuyor. Ya da üçüncü ve son tercih olarak YGL (Young Global Leaders) üyesi olduğundan da hareketle birileri Babacan’ın kriz sonrası kurtarıcı Başbakan olarak koltuğa ısıtıyor.
Hangisi doğru bilemiyorum. Ama ısınan ekonomik ortamda Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan çıkıp iki kelam etse iyi olacak. Aksi takdirde Mehmet Şimşek konuşuyor ki, performansını bir deyim ile açıklamak mümkün: Kaş yapayım, derken göz çıkarmak… Bu deyimler sözlüğünde yer alan izahı. Bir izah da sokak jargonundan yapalım: Hem kekeme, hem geveze.
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr
- - - - -