Not veriyorum: eller yukarı
Fitch notumuzu artırdı. Moody’s ve S&P’nin de onu takip edeceği söyleniyor. İyi mi iyi… Güzel mi, güzel… Küresel sermayeden yana olduğunu 2007’de NewYork’taki bir konuşmasında dile getiren dönemin Devlet Bakanı, şimdinin Maliye Bakanı Şimşek açıklamayı patlattı: “Ülkemize giren küresel sermaye artacak.”
Doğru mu, doğru… Neden? Çünkü Türkiye artık yatırım yapılabilir ülke statüsünde. Şimdi hemen kolları sıvamak lazım… Dünyanın önde gelen firmaları ülkemize gelerek fabrikalar kuracaklar, yeni istihdam alanları açacaklar. Elde ettikleri gelirleriyle vergi tahsilâtımıza katkıda bulanacak. Zannediyorsanız, yanılıyorsunuz…
Zira bu not artışının sokaktaki insan hayatına sağlıklı, doğrudan bir katkısı yok. Tek katkısı eğer bu likidite darlığı içinde para gelirse, biraz daha rahat kredi bulmasını ve borçlanmaya devam etmesini sağlayacak. Elbette eski rakamları beklemeyin. Bu paranın maliyeti eskisi kadar ucuz olmayacak.
Bu işten finans çevreleri, uluslararası şirketler, bunlarla ilişki içindeki yerel firmalar yarar sağlayacaktır. Nitekim analizlerde de finans, otomotiv, perakende ve inşaat sektöründen bahsediliyor. Finans sektörünün yarısı bize ait değil. Otomotiv sektöründe neredeyse tamamen dışa çalışıyoruz. Toplam otomotiv ticaretinde dış ticaret açığımız var.
Perakende sektöründen kast ettikleri bizim bakkal ile şarküteri değil. Dev marketler ve perakende zincirleri… Yani kasa, raf ve çatıdan ibaret yatırımlar. Bir de inşaat sektörü var ki, bu büyük aldatmaca. Çünkü zaten Türkiye ortalaması yurtdışı borçlanmadan yüzde 30-35 diliminde iken, inşaat sektörü bugün yüzde 70’leri aşan oranlarıyla ciddi bir tehdit içeriyor.
Biraz daha borç bulup, biraz daha parayı toprağa gömmeye devam ederse, daha büyük bir batak olur o kadar. Ama bu para gelirse ne olacak biliyor musunuz? Öncelikle içerideki döviz miktarı artacağından aşırı değerli TL, daha da aşırı değerli hale gelecek.
Bu durum, zaten ihracat pazarlarında zorlanan üreticimizi, daha da sıkıntılı bir duruma sokup, rekabet gücünü kıracak. İç pazara gelirsek, orada da ciddi anlamda ithal ürünlerin hakimiyeti kesinleşecek. Çünkü bu şartlar altında firmalar üretim yapmak yerine, daha çok ithalata yönelecektir. Böyle olursa ne olur? En basit tanımıyla ve tek kelimeyle işsizlik olur. Bunda bir beis görülmüyorsa, ayakta alkışlıyorum bu zihniyeti. Eğer böyle bir para gelirse, bu paranın reel yatırıma mı döneceğini sanıyorsunuz? Çünkü bazıları rafta bekleyen yatırımların harekete geçeceğini ifade etti.
Birincisi satılamayacak malın üretimini yapmanın esprisi yok. Bu durumda da genel müteşebbis buna yönelmeyecektir. Yöneldi diyelim. Finans kesimi bu analizi yapamıyor mu? Doğal olarak kredi vermeyecek ya da verirse de teminatlarla canına okuyacaktır.
Bu para yine kredi olarak tüketiciye ve borçlanma arttığı için borcun çevrilmesine kullanılacak. Ve tıpkı ABD’den 2002’de gelen 35 milyar doların, 2007 sonunda 65 milyar dolar çıkış yapması gibi, bizi soyup gidecektir. Ama böyle yazınca da bazıları kızıyor. Bu kadar yalakanın içinde, tek tük ters görüşe neden kızılır bilmiyorum lakin, ısrarla ve kalın harflerle altını çiziyorum: Kral çıplak.
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr