NATO Cardiff Zirvesi ile Rusya’yı hedef tahtasına oturtarak soğuk savaş günlerine geri dönmenin hesaplarını yapıyor!
İngiltere’nin ev sahipliğinde Galler’in başkenti Cardiff’te toplanan 28 NATO üyesinin devlet ve hükümet başkanları, ittifaka yeni bir rota çizmeye çalışıyor. Ancak pusulanın ibresini hareket ettirecek olanlar NATO’nun geleneksel ağır topları olacak. NATO’da sık kullanılan bir özdeyiş vardır: “NATO’da tüm ülkeler eşittir ama bazı ülkeler daha eşittir!” Daha eşit olan ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa, bariz bir şekilde zirveye damgasını vurdu. Ancak daha daha eşit olan ABD’nin dümeni kimseye bırakmayacağını söyleyebiliriz.
Batıdaki basın ve yayın organları zirveye olağanüstü bir ilgi gösterdi. NATO haberleri gazetelerin ön sayfalarını süslüyor. NATO’dan yansıyan ilk bilgiler, askeri seçenekler ile ekonomik ve diplomatik baskıların bundan böyle en önemli politika vasıtaları olarak yaygın olarak kullanılacağı yönünde. Bu da bizlere Soğuk Savaş günlerini anımsatıyor.
Düşüşe geçen Batı, önce jeopolitik öğeleri de kullanarak kendi içindeki dayanışmayı güçlendirmek istiyor. Daha sonra öncelikli hedef olan Rusya’yı hizaya getirmenin, Irak, Suriye, Afganistan gibi kriz alanlarında ortak çıkarlarını genişletmenin hesaplarını yapıyor. Doğal olarak NATO’yu ve NATO’nun diğer 24 ülkesini de, süslü lafların arkasına saklanarak bu maksatla kullanmak istiyor.
Verdikleri demeçlere bakılırsa, Şansölye Merkel ile ülkesinde neredeyse istenmeyen adam ilan edilen Başkan Hollande’nin kulakları çekilmiş gibi görünüyor! Şimdiye kadar NATO dışı ülkelere karşı dengeli beyanatlarda bulunan bu iki lider, daha hırçın bir görüntü sergiliyorlar. Fransa Cumhurbaşkanı, daha da ileri giderek, “Kasım-Aralık 2014 aylarında Rusya’ya transfer edeceklerini” taahhüt ettikleri helikopter taşıma kapasiteli havuzlu çıkarma gemisinin teslimini, şimdi de Ukrayna’daki barış koşullarına bağlamaya başladı!
Rusya konusunda Batı giderek sertleşiyor. Putin ile Ukrayna Devlet Başkanı PetroProshenko ateşkes için anlaşmışken, Proshenko’nun zirveye davet edilmesi ve Rusya aleyhinde konuşturulması özellikle dikkat çekiyor. İnsanın aklına, “Batı üzüm mü yemek, yoksa bağcıyı dövmek mi istiyor?” sorusu geliyor.
Zirvedeki en önemli konu, NATO’nun Rusya’ya karşı bir “Ani Müdahale Gücü (RapidReaction Force)” kurma çalışmalarını resmen başlatması. 4.000 kişilik bu gücün 48 saat içinde belirlenen Doğu Avrupa ülkesi ya da Baltık Cumhuriyeti’nde hazır bulundurulması öngörülüyor. Askeri malzeme, teçhizat ve silahlar önceden konuşlandırılacak. Böylece bir kriz durumunda sadece asker transferi yapılacak. Doğal olarak bu uygulamanın, 1997 yılında NATO ile Rusya arasında imzalanan “NATO-Rusya FoundingAct” antlaşmasına uygun olup olmadığı yönündeki tartışmalar ağırlık kazanacak. Çünkü bu antlaşma, NATO’nun Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinde kalıcı askeri üsler tesis etmesini yasaklıyor!
NATO ülkelerinden, savunma harcamalarını Gayrı Safi Yurt İçi Hâsıla (GSYİH)’larının yüzde ikisine çıkarmaları talep ediliyor. Bu ise son kerte ilginç, uyarıcı ve dikkat çekici! ABD’de bu oranın yüzde 4,4 olduğu vurgulanarak, üye ülkelerden fedakârlık isteniyor. ABD’nin silahlanmasının başka bir maksadı var. Elindeki tek enstrüman silahlı gücü! Ama bu ayrı bir tartışma konusu ve başka bir yazıda ele alırız. Özetle, “NATO ülkelerine daha çok silahlanın!” diyorlar! Kimin için, hangi maksatla? Verdikleri cevap ise şu: “Doğu’dan yeniden ortaya çıkan güvenlik tehdidi (Reemergingsecuritythreatfromthe East). Herhalde tehdidin adresi açık!
Uzlaşılan diğer bir konu, Polonya ve Baltık ülkelerinde, hava gücü de dâhil NATO’nun askeri yeteneklerini ve aynı zamanda Rusya’ya yakın deniz sahalarında faaliyet yüzdesini artırmak. Rusya’yı çevreleyen alanlarda NATO tatbikatlarının sayısının yükseltilmesi ve çapının büyütülmesi de düşünülen önlemler arasında! NATO, Ukrayna’ya yönelik askeri yardım programlarını başlattı bile. Üye ülkeleri ise bu konuda teşvik ediyorlar!
Zirvenin diğer bir özelliği, NATO ve AB’nin, aynı organlarmış gibi birlikte hareket etmesi. Çünkü Zirve aynı zamanda, ABD ve AB’nin Rusya’ya karşı zaten başlattıkları ortak diplomatik, ekonomikve mali savaşvasıtalarının çeşitlendirildiği ve dozajının artırıldığı bir platforma da dönüştü. Kullanılan dil, Soğuk Savaş jargonu!
NATO Genel Sekreteri Rasmussen, kraldan çok kralcı davranarak giderayak kendini bu göreve getirenlere şükran borcunu ödemek için Rusya’ya makamı ile uygun olmayan tehditler savuruyor: “Kırım’ın tek taraflı illegal ilhakından vazgeç! Doğu Ukrayna’dan askerleri çek…”
NATO’nun ilgi alanına giren diğer bir konu ise, İslam Devleti (eski IŞİD)’ne karşı uygulanacak askeri tedbirlerin esasa bağlanması. Batı bu soruna kendi özel stratejik çıkarları gereğince, Kürtler ve İsrail lehine müdahil olmak istiyor.Ana hedef, Kürtleri silahlandırarak sonuç almak ama “Irak Güvenlik Güçlerine yardım ediliyor!” söylemlerinin öne çıkacağını değerlendiriyorum. Ayrıca, İD’ye karşı ülkelerin katkısı ile bir ortak askeri güç oluşturma konusu da gündeme gelebilir.
Bu yılsonunda askeri olarak Afganistan’dan çekilme plânları yapan Batı, bu yönde önünde duran sorunları da masaya yatırdı. Güvenlik sorumluluğunun Afganistan ordusuna devredilmesi için sonuçları tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle oluşan iç istikrarsız atmosferinin sona ermesi bekleniyor.
Peki, bütün bunlardan bize ne? Biz zaten hayati sorunlarla boğuşuyoruz. Tüm komşularımızla düşman olduk. Şimdi, çok haklı olarak,“NATO istiyor diyeRusya ile de mi aramızı bozalım! Irak’a, Suriye’ye biz mi müdahale ederek istikrarı bozduk!” diyenler olabilir. Bu Zirve’nin Türkiye’ye yansımalarını ve genel olarak Türkiye-NATO ilişkilerine bir başka yazıda değineceğim
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr