Biden Türkiye Rusya beraberliğini bozamaz
Dünyada olduğu gibi Avrupa’da da korona salgını kol gezerken neredeyse onunla yarışan bir sorun daha var: Ukrayna krizi. Bu sorunun Uluslararası bir hale gelmesinin arkasında Rusya Ukrayna anlaşmazlıkları var diye açıklanıyor. Ancak doğu Akdeniz’de, Ege’de Yunanistan’la çatışmaların arkasında ABD ve teşvik ettiği Fransa, İsrail var ise Ukrayna sorununun arkasında da aynı parmak çıkıyor.
UKRAYNA SORUNU NEDEN KÜRESEL BİR HALE GELİYOR?
Donald Trump ile içe dönen Amerika, Joe Biden’in Başkan olmasıyla birlikte önceki yayılmacı, tek kutuplu dünya stratejisini tekrar canlandıracağını açıkladı. Yani dünyayı dolaşan salgının arkasında korona virüsü varsa Ukrayna sorununun küreselleşmesinin arkasında da Biden var. Yanlış anlaşılmasın Biden’e yeni tür bir virüs demek istemiyoruz, ancak birçok kişinin korktuğu gibi Ukrayna krizinin savaşa yolaçmasının sonuçları salgından farklı olmayacaktır.
Berlin’de yayınlanan ve AB içinde „Atlantik köprüsü“ olarak kabul edilen Springer medya tekeline bağlı Die Welt gazetesi, 18 Nisan‘da yayınladığı manşet haberinde bu sorunu ele almış, „Son düello Merkel ile Putin arasında.“ Bu manşetin açılımına şu ekleniyor: „Angela Merkel, Putin tarafından ciddi olarak saygı gösterilen az sayıdaki başbakandan birisidir.“ Gazeteye göre Kiew‘in NATO yanında özellikle Almanya’dan destek beklediği, Rusya’nın Ukrayna sınırına yığınak yapmaya devam ettiği, Karadeniz’e ABD savaş gemileri yanında İngiltere kraliyet donanmasına ait gemilerin de geçiş başvurusunda bulunduğu sıralarda Putin ile Merkel’in bu konu üzerine görüşmeleri önemli görülüyor. Berlin’de hükümet çevrelerinden yayın yapan Die Welt gazetesi, Merkel ve Putin’in görüşmesinin sorunun çözümüne adım atmada önem taşıdığını yazdı.
''PUTİN’İN EN UZUN SÜREDİR TANIDIĞI BATILI LİDER: ANGELA MERKEL''
Avrupa basınında ortaya çıkan öngörülere göre Ukrayna gerginliği yeni bir aşamaya girdi. Kiew Dışişleri Bakanı ile Brüksel’de görüşen NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, „Kırım’ın ilhakından bu yana tekrar Ukrayna’nın doğusu olan Donesk ve Luhansk bölgelerinde en geniş askeri yığınak yapılıyor“ diye Rusya’yı hedef aldı. Yine Atlantik bağlantılı basın, „Batı diplomasiye ağırlık veriyor, ama sadece diplomasi” diyerek Almanya’ya oynaması gereken rolünü hatırlatıyor. Almanya’nın bu sorunda merkezi bir rol alması beklentisi yayılıyor. Özellikle yeni ABD Yönetimi ve AB çevreleri Başbakan Merkel’in bu konuda ağırlıklı olarak devreye girmesi gerektiğini söylüyorlar. „Batı dünyasında Rusya Devlet Başkanı Putin’in bu kadar uzun süredir tanıdığı başka bir lider bulunmuyor“ tespiti yapılıyor.
Ancak şunu tekrar edelim, başta Merkel ciddi Alman politikacıları hep Rusya ile ittifakı gözetmişlerdir. Almanya, güvenlik, motor ve ağır sanayii ihracatı ve Kuzey Akımı 2 gibi son derece hayati çıkarlarla Rusya ile vazgeçilemez çıkarları vardır. Avrasya’nın batısıdır ve ilişkiler gittikçe pekişmektedir.
RUSYA TÜRKİYE ORTAKLIĞINI HEDEF ALAN ABD’NİN BAŞARI ŞANSI YOK
Federal Hükümet çevreleri, Ukrayna’nın her türlü destek beklentisi bütünüyle Avrupa’nın sırtına yıkılıyor görüşündeler. NATO içindeki tartışmalar da önemli ölçüde giderlerin AB üzerine yıkılmasından kaynaklanıyor. NATO Amerika’nın hegemonya çabalarının bir aracıdır. Şimdilerde Biden Yönetimi’nin savaş aracı olarak işlev görüyor. ABD’nin kışkırttığı savaş tehlikesinin, kargaşalıkların yükünü ve doğuracağı tahribatlara da katlanacak olan başta Almanya olmak üzere merkezi Avrupadır.
Bunun yanında Rusya’nın bölgenin savaş alanına dönmesinden bir çıkarı olmadığı biliniyor. Almanya’da, şaka yollu yaygın olan bir görüş, “aman Rusları kızdırmayalım” dır.
Biden Yönetimi’nin Ukrayna üzerinden Rusya’yı ve Türkiye’yi birlikte hedef aldığı artık herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Doğu Akdeniz’de ve Batı Asya’nın bütünün de Türkiye’nin üstünlüğü gelişmektedir. Bunun en önemli etkeni Rusya Türkiye ortaklığıdır. Bu nedenle Yunanistan’ı da Ukrayna’yı da kışkırtan ABD, NATO kozunu kullanarak her zaman olduğu gibi Avrupa’yı yedeşine almayı planlıyor. Ancak ABD’nin küresel çapta müdahale edip kargaşalığa sevkettiği bu kadar ülke ve yıkım varken bu pek mümkün görünmüyor. Amerika’nın ekonomik gerileme, salgın, eşitsizliğin doğurduğu iç kargaşalık ve parçalanma yönündeki gidişi de diğer önemli engel. Amerika’nın rüyası ile gerçekler birbiriyle uyuşmuyor.