Soner Polat
Soner Polat Köşe Yazısı

CHP niçin ağır seçim yenilgileri almaya mahkûm!

Hiçbir olguyu tarihsel köklerinden kopararak sağlıklı bir biçimde analiz edemezsiniz. Sadece bugüne bakar, tarihsel arka plânı görmek istemezsiniz, yaptığınız değerlendirmeler birçok yönden eksik kalır. Daha da önemlisi, günlük boş tartışmalardan etkilenir, geçmişten gelip geleceğe uzanan bir bütünlük olmadığından, her türlü rüzgârda kolaylıkla savrulursunuz. Bütün eylemleriniz panik halinde ve tepkisel olur. Hiçbir koşulda oyun kurucu olamadığınız gibi, farkında olmadan başkalarının kurguladığı oyunda piyon olursunuz. CHP, şimdi işte bu dramı yaşıyor.

Aslında, daha Atatürk hayattayken, 1932-1935 yılları arasında Kadro dergisini çıkaran Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör gibi aydınlar, CHP’nin durağan bir yapı içerisine gireceğini tahmin etmişlerdi. Kemalizm’in toplum içinde kök salacak ve ülkeyi ileri doğru itecek gerçekçi bir ideoloji ile desteklenmesi ihtiyacını sezen bu grup, bu yönde çeşitli yayınlar yapmıştı. Kemalizm’in fikri yapısındaki boşluklar doldurulamadığı takdirde, karşı devrimcilerin güçleneceğini düşünen kadrocuların görüşleri 4 ana eksende toplanıyordu:

Ağır sanayi hamlesi mutlaka yapılmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde, toplum feodal gelenekleri aşarak modern bir toplum yapısına kavuşamaz.

Toprak ağalığına son verilemezse, köylüler, ağaların ve şeyhlerin elinde oyuncak olur. Marabalıktan ve müritlikten kurtularak özgür yurttaşlara dönüşemez. Bunun hem siyasal hem sosyal hem de ekonomik olumsuz sonuçları olur.

Özellikle İstanbul’dan gelenler, Osmanlı’daki kötü işleyen bürokrasi hastalığını Ankara’ya taşımışlardır. Devrimler bürokrasinin ayak bağından kurtulmalıdır. Aksi halde bürokrasi güçlenerek baskıcı ve tutucu bir hüviyet kazanır.

Ekonomik dengede özel sektörün rolü abartılmıştır. Devletin bariz ağırlığı olmadan endüstri devrimi gerçekleştirilemez.

Atatürk ve İnönü’nün desteklediği Kadrocuların bu fikir ve önerileri, hemen her taraftan eleştiriler almaya başladı. Bu hareket; liberaller tarafından komünistlikle, bazı çevreler tarafından faşistlikle suçlandı. CHP’nin ağır toplarından Recep Peker, “CHP’nin ideolojisini yazmak size mi kaldı?” diyerek, hareketi küçümsedi. Sonunda 1935 yılında dergi yayın hayatına son vermek zorunda kaldı.

Kadrocular bu düşüncelerini topluma yayabilmek ve ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve siyasal gerçekleri halka mal edebilmek için edebiyat alanında da çalışmalar yapıyorlardı. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Panorama” adlı romanı, 1933-1950 yılları arasındaki Türkiye’nin röntgen filmi gibidir.

Türk devriminin nasıl buzdolabında dondurulduğu, karşı devrimin ayak izleri ve girilen yanlış yolun, sonunda karşı devrimin zaferine dönüşeceği çok güzel bir roman kurgusu ile okuyuculara anlatılır. Panorama romanının kahramanlarından birisi de Halil Ramiz’dir. Devrimlere yürekten bağlı bir CHP mebusudur. Bu nedenle önce kendi partisinden dışlanır, yapılan kulislerle Atatürk’ün yanından da uzaklaştırılır.

Yaptığı hayati bir teklif vardır: “Demokrat Parti (DP) ile mücadele etmek için, karşı devrim tavizi yerine devrimleri daha da hızlandırmalıyız.” (Aklınıza, yeni CHP’nin çarşaf, türban, cemaat, Kürtçülük, laiklik, TESEV, Soros vb. açılımları mı geldi?)

Bu romandaki bazı düşündürücü pasajları sizlerle paylaşmak istiyorum:

CHP Sekreteri inkılâbın tamamlandığını söyledi. İnkılâp donmuş, taş kesilmiş, daha ilk adımında ihtiyarlamış! Desenize, inkılâp kanunları buz üstüne birer yazıymış!

İnkılâp plansız, teşkilâtsız ve tekniksiz yapılamaz. Herkesi memnun edecek bir inkılâbı dünya tarihi kaydetmemiştir.

Kemalizm’in ideolojisi yapılmalı ve doktrinleştirilmelidir.

Atatürk ölüm döşeğindeyken memleketin üzerine çöken yas havasıdır. Atatürk’ü sembolleştirip, yarı tanrı yarı insan göstererek şekli bir hüviyet verirken, gerçekte, içini fikirlerini boşaltıyoruz.

Atatürk, Kadrocuların işaret ettiği tehlikeyi fark etmiş ve 9 Mayıs 1935 yılında yapılan CHP’nin 4’üncü Kurultayı’nda, partisine “arasız devrimleri” hedef göstermiştir.

Atatürk’ün ebediyete intikalinden sonra CHP’nin karşı devrimcilere karşı direnci her geçen gün eridi. Önce kendi içindeki karşı devrimciler güçlendi. Daha sonra bu tutucu kesim DP’nin kurulmasına ön ayak oldu. DP ile girilen seçim yarışlarının, “CHP’nin verdiği devrim tavizlerinin bir tutanağını olduğunu söylersek”, herhalde fazla yanılmış olmayız. Ama bu tavizlerin hiç biri CHP’ye oy olarak geri dönmedi. CHP köklerinden uzaklaşıp muhafazakârlaştıkça hem taban hem güven kaybetti.

Yeni CHP’nin yeni yöneticilerine CHP tarihini dikkatle incelemelerini hararetle öneriyorum. Bu rotada gidebilecekleri hiçbir liman ufukta gözükmüyor. Seçim kazanmak gibi bir dertleri olduğundan da pek emin değilim! Fırsat çıktığında bu konuya yeniden döneceğiz.

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

chp niçin ağır seçim almaya mahkum